Tamam merak etmeyin bütün yazıyı TRT-3'ten kaçmış spiker modunda geçirmeyeceğim. Kendimden tiksindim.
Blogun Adı: Modası geçmiş bir adamın sayıklama defteri
Neyse konuyu kaynatmadan blogu tanıtmaya başlayayım. ''Başlayayım'' diyorum da neresinden başlayacağıma bir türlü karar veremiyorum. O kadar dolu dolu bir blog kendileri. Okurken bir anda kahkahalara boğulabilir, hemen ardından da ortama bir ''hmmm...'' sesi vererek yazılmış şey hakkında düşünmeye başlayabilirsiniz.
O güldürüp düşündürme mevzusu ile ilgili blogdan birkaç alıntı da yapmak gerekiyor tabii. Buyrun;
(...)Üniversiteyi de gözünüzde büyütmeyin. Orada dershane hocalarınızın müjdelediği gibi çok kafa insanlar, müthiş sıcakkanlı dostlar, unutulmaz aşklar, olağanüstü bir eğitim falan sizleri beklemiyor. Her çeşit insan türünü içinde barındıran bir tür 'mikrokosmos' dur üniversite. Sağcılığın ne demek olduğunu bilmeyen sağcılar da vardır, ömrü hayatında Das Kapital'i okumamasına rağmen marksist olduğunu iddia eden solcular da. Kaşına her piercing takan erkekle yatan rocker kızlar da, sadece aşk peşinde koşan düzgün hatunlar da. Tüm kızları elden geçirmek için yanıp tutuşan yakışıklı hayvanlar da vardır, 'seks' kelimesini duyar duymaz 'başımıza daşşş yağacak daşşş' diye söylenmeye başlayan cemaatçiler de. Marihuana çekmekten beyni kağşamış dallamalar da, koskoca profesöre 'öğretmenim' diye hitap eden salaklar da. Bu karışıklığın ve karmaşının içinde sohbet etmekten zevk alacağınız üç-beş insan muhakkak çıkar gerçi. Fakat onlar da 'çıkar' dostluklarından öteye gitmeyecektir söyleyim. Okul biter bitmez, ne siz onları, ne de onlar sizi tanıyacaktır.(...)
***
(....)Maalesef "sen rahat uyu atam", "atam izindeyiz", "atam kurduğun cumhuriyet ilalebet payidar kalacaktır" türünden sloganlar, iyiden iyiye birer kara mizah başyapıtına dönüşüyor. Duydukça yüzümde acı bir tebessüm oluşuyor, hiç kusura bakmasınlar ama bu sloganları atanlardaki cehalet karşısında gülümsemekten başka bir şey yapamıyorum.
Ne rahat uyuması, ne izinde olması?
Hitler Almanya'sı da bir cumhuriyetti, Stalin Rusya'sı da, Saddam Hüseyin Irak'ı da. İran'da cumhuriyettir bugün, Çin'de. Ve bunların hepsi çağdışı dikta rejimleridir.
Buna mukabil dünyanın en gelişmiş demokrasileri İngiltere, İsveç, İspanya, Hollanda ve Danimarka birer cumhuriyet değildirler.
Demek ki neymiş, 'boyu değil işlevi' önemliymiş! Cumhuriyeti korumak değil, onu ilerletmek, geliştirmek önemliymiş. Sadece koruyup kollamakla iş bitmiyormuş demek ki! (...)
Yazılardan alıntılar yaptığımıza göre şimdi de Glamdring'in blogunda kendini nasıl tanıttığına bakalım;
"Modası geçmiş derken?" diye takılanlara şöyle anlatayım. "Bir gün Paris'e gitsen, Paris'te Fransa'nın en ünlü ve akıllara zarar kadınıyla mı yatmak istersin, yoksa tarihten kaydı çoktan düşmüş eskimiş bir hatun olan Camille Claudel'in evinin peşine düşüp, bir zamanlar oturduğu sokağın köşesine bir demet gül bırakmayı mı" diye sorsalar, cevabım Camille Claudel olur. Hayır, homo değilim, aseksüel de değilim. Sadece artık modası çoktan geçmiş bazı kişilere saplantım var. Ha tabii sadece 'tarihi kişiliklere' değil, aşka meşke, ilişkilere milişkilere, sinemaya, mizaha, Casablanca'ya, birilerini gülümsetmeye, Yüzüklerin Efendisi'ne, kitaplara, kültüre mültüre, Julie London'a, James Joyce'a, Woody Allen'a, Hitchcock'a, modası geçmiş birsürü şeye ve daha binbir çeşit hususa takmışlığım var. Canım ne çekerse, aklıma ne takılırsa yazacağım. Bitti, bu kadar!
Glamdring neredeyse destan uzunluğunda yazmasına rağmen o güzel üslubuyla sizi hiç sıkmadan, keyifle yazdıklarını okutturabiliyor. Hem yazdıkları öyle eften püften şeyler de değil; uzun süre bir şeyler biriktirmiş, yaşamış, okumuş, görmüş bir adamın parçaları, kendi deyişiyle ''sayıklamalar''ı. İşte bu yüzden Glamdring'in 'kıymetli' blog yazarlarından biri olduğunu düşünüyor, blogu kapatmayı falan düşünmemesini de bu yazı aracılığıyla kendisine iletiyorum.
Uzun lafın kısası, okuyun bu blogu efendiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder