Welcome

30 Haziran 2010 Çarşamba

küçük harflerle konuşan blog: a little bit of that and blah blah

Editörüme özendim dedim yahu ben de bir blog tavsiye edeyim.



Blog sahibesi; Elif Durmaz.



Elif, çok sevdiğim arkadaşlarımdan biridir. Kendisi aslında öteden beri blog yazan bir blogcu, kitap kurdu, sinema tutkunu, Chopin aşığı bir klasik müzik sever, aynı zamanda iyi bir jazz dinleyicisi. CV sini açıp göz atan olursa şayet Elif'in yazı yazmayı meslek edinmişliğini de görebilir. İyi bir çevirmen olmayı aklına bir aralar koyan Elif, evimizinherşeyi.com' un da bir ara Mecmua editörlüğü yapmışlığı vardır. Bizim dostluğumuz da oraya dayanır işte. Neyse efendim, her yazımda olduğu gibi gevezelik faslını tamamladığıma göre bloga geçebilirim.





Karşınızda "a little bir of that and blah blah" Elif bloguna daha çok okuduğu kitapları, izlediği filmleri, sevdiği müzikleri paylaşarak başlamış. Çok da iyi yapmış. Sizde takip ettikten sonra önerilerinden zevkinin seviyesini göreceksiniz. Yalnızca kendini doldurmayan çevresindeki insanları da kendisiyle birlikte yükseltemeye çalışan nadir insanlardan biridir zaten kendisi. Bunların yanı sıra bazı ünlü düşünürlerin ve sanatçıların da sözlerini burada paylaşıyor ki ben şu söze bayıldım doğrusu



“Gerçekten kültürlü olanlar, okunmamış binlerce kitaba gönül rahatlığıyla sahip olup da daha fazlasını satın almak için de arzularını asla yitirmemeyi başarırlar.Chopin Üzerine Notlar, kitabını anlattığı yazısında ise; Chopin' i kendisine göre şu sözleriyle yorumlamış ki, blogunda kuru kuruya tavsiye vermediğini gerçekten kendisine anlam ifade eden şeylerden bahsettiğinin sinyalini bize vermiş oluyor.



Dinlerken insanın tüylerini diken diken eden Chopin (en azından sevgiliminkini ve benimkini), sizi savurup duvara fırlatan ve ardından gelip yüzünüzün her yanını öpen bir sevgili kıvamında hissettiriyor insana. Kulağa dengesiz gelse de, her iki durumu da dengeliymişçesine kabullenmekten başka bir şey kalmıyor geriye, çünkü Chopin insanı anlatır. (Fazlasıyla kaypak bulduğum ve iğrendiğim) insan doğasının her türlü halini onda duyabilmek mümkün diye düşünüyorum.



Elif' in blogunu temasıyla, konseptiyle ben çok beğendim. Umarım siz de benim gibi bu blogu ilgiyle takip edersiniz.



Betül KARA



20:11



30 Haziran 2010, Çarşamba

Devamı >>

28 Haziran 2010 Pazartesi

Anneye | sen gittiğinden beri mektupları 1

Anne, sen gittiğinden beri ben biraz daha büyüdüm. Biraz dedim sanki, evet şaşırma, yine benim şaşkın hallerim bilirsin 19 sene öncede böyleydim. Yine öyleyim aynı tavırlar, aynı bilmişlik, aynı Kaan. Hafif esmer, kendini sevdiren, şımarık, senin deyiminle "kara oğlun". Çocukken sevimliydim şimdi o da gitti kocaman oldum çekilmez mi oldum dersin? Hımm bir de bana ukala demeleri artık hoşuma gitmiyor biliyor musun? Yaşlanıyor muyum sence. Belki de, neyse geçelim bunları.


Artık Bakırköy'de oturmuyoruz. Bostancı'dayız artık. Artık dediysem epey oldu. Sen gittikten sonra göçtük bizde oralardan. Bostancılı Kaan diyorlar bana. Kimse demiyor aslında ben diyorum sadece:P Bakırköy'den iyi sanki. Hatırlarsın hastane var orada :) Okuldan geldiğimde oralet içmeye indiğim guguklu saati olan teyze vardı ya sana selamı var. Her bayram olmasa da gidiyorum yanına. Kısık sesiyle yakında geleceğim yanına dedi, başımı okşamaya çalıştı yine yıllar önce olduğu gibi. Hüzünlendim.

Sonra Hakan aradı. Keyiflendim biraz. Hangi Hakan olacak, bizim Hakan. Kocaman oldu o çirkin kara çocuk, sümüklü hallerini bilirsin biliyorum, eee 20 sene oldu be anne.! Hem şimdi daha yakışıklı, nasıl oldu ben de bilmiyorum, bizden habersiz estetik mi oldu dersin :) Teyzemi sorarsan aynı tontiş teyzem, hiç yaşlanmıyor desem inanır mısın maşallah :) Seni evlendirmek lazım artık oğlum diyor. Geldi mi sırası sence. Yeter sanki bu kadar hovardalık. Ama ya eee hani aday :P

Fenerbahçe bu sene de kupayı alamadı anne! Üzülme o yüzden bir şey kaçırmadın.:) Tamam tamam kızma, en büyük Fener:P Başbakan kim dersen Tayyip diye biri var başbakan. O kim mi? Ben de bilmiyorum çözmeye çalışıyoruz, değişik bir varlık türü. Tanısan sevmezsin evet:)

Sonra ne mi oldu sen yokken hımm benim yıldızlı pekiyi kağıdım vardı ya sana gösteremediğim, ondan bir dolu daha aldım. Lisede biraz sekteye uğratsam da sonradan toparladım, kızları hatırladım sözünü hatırladım, bakmazlar sana demiştin ya telaşlandım. Şimdi çok iyiyim :) Geleceğe yatırım yaptım:P

Anaokulunda kız arkadaşım vardı ya İpek, taşınınca onu bir daha görmedim. Ne yapıyordur acaba. Evlendi mi dersin. Beni unutmuş mudur sence. Unuttuysa üzülürüm:( Soyadını da hatırlamıyorum ama 23 Nisan'da çektiğin fotoğrafımız hala duruyor elimizde bayrak :) Veda bile edememiştim ne bileyim bir daha görürüm sanmıştım. Televizyona mı çıksam ki :) Kızım olursa ona İpek ismini vereceğim ama. Çok vefakarım değil mi :) Ona da mektup yazacağım buradan :)

Blog diye bir yere yazıyorum bunları ben sana. Nasıl bir şey o dersen, böyle yazı yazmana yarayan değişik bir şey. Gavurlar yapıyor:) Güzel insanlar var. Bunları tanısan çok seversin ama Tayyip gibi değiller :P Çok tatlı insanlar, bazıları bayram şekeri gibi :) Senin sevdiğinden :P

Öyle işte anne, sen gittiğinden beri değişen tek şey zaman. Ben hep aynıyım aslında. Sadece rollerim, görüştüğüm insanlar değişiyor. Özlemim aynı, sevdiklerim aynı, ağlamam aynı yine içimden, sevinmem aynı yine kocaman gülümseyerek. Hımm evet gülmek bana yakışıyor, eskisi kadar çok sırıtmasam da son bir kaç gündür çok eğleniyorum, bir ara anlatırım yine :)

Burada mektubu bitiriyorum. Seni seviyorum* :)

*Sen gittiğinden beri mektupları Bölüm 1 - Anneye.
Devamı >>

22 Haziran 2010 Salı

Türk milletinin başına gelmiş en büyük felaket: Tayyip

Daha önce bir çok yazı yazdım bloga bu yazı gibi. Yine yazacağım. Hepsinde de yeter artık dedik. Bir şey yapın, bakmayın, laf değil icraat üretin dayanacak gücümüz yok dedik. Sonra zaman geçti bizi başka gündemlerle oyaladı durdular unutturdular. Nasıl olsa başbakanın dediği gibi alışığız şehit vermeye. Ne olacak değil mi? KADER! Yine sözün bittiği yerdeyiz yani. Aynı yerdeyiz. Başladığımız yerde. Her zaman olduğu gibi. Belki seneye de yine bu durumda olacağız. Ondan sonraki senede de. Yine ben ölmez yaşarsam buna benzer bir yazı yazacağım. Ama aynı şeyleri de yazsam bir şekide tepkimi dile getirmekten kimse alı koyamaz beni. Sizi de koymasın!

2002'de iyice sinmiş terör gün geçtikçe artmaya başladı 8 sene içerisinde. Yeniden filizlendi. Sayın Başbakan sayesinde yeniden küllenmiş alevlerinden doğdu. Nasıl doğmasın tüm zemin hazırladı doğması için.

Sayın başbakan terörle mücadele edeceğine onlara kucak açtı kardeşim dedi, onlar sıktıkça kardeşim dedi, onlar mehmedimi şehit ettikçe kardeşim dedi, onlar askere saldırdıkça kardeşim dedi Habur'da kucak açtı, törenlerle karşıladı. Terörle mücadele edenlerin hepsini altüst etti. Amacı nedir acaba.

Bir adamın yaptığı hiçbir şey mi samimi olmaz. Her şeyinde mi bir faul olur. Bir şey yapıyor tamam nan bak bu güzeldi diyorsun sonra 2 gün geçmeden altından başka bir şey çıkıyor lanet ediyorsun. Kasımpaşalı ayaklarıyla ahkam kesmekten nutuk atmaktan başka hiçbir işe yaramıyor. Sadece boş laf ama hiiç icraat yok. Sadece suç atıyor sağa sola. Ne mi yapıyor hiç bir şey!


Şehitler geliyor Hakkari'den. Çok tarafsız pek sayın! Meclis Başkanı diyor ki Genel Kurmay'dan açıklama bekliyorum. O an aklımdan geçenleri uygulama fırsatı ve cesaretini bulsam müebbet yerim heralde. Bir insan Türk askerine saldırmak için fırsat kollar mı? Nasıl bir zihniyettir. Nasıl bir düşmanlıktır bu. Başbakan'ın arkadaşı da böyle biri oluyor işte. İmam cemaat ilişkisi.

Şu BDP(DTP)var ya o bile daha samimi bu başbakandan. Kızmıyorum ben o adamlara. Adamların ne olduğu belli öyle böyle değiller. Biz böyleyiz arkadaş diye bağrıyorlar, terör örgütüne desteklerini her koşulda dile getiriyorlar. Biz de onların ne olduğunu bilip ona göre davranıyoruz. Bunları azdıranlar utansın!! Ama AKP öyle mi? Değil. İki yüzlüler. Aslında DTP ile pek farkları yok. İkiz kardeş gibiler. Ruh ikizi. Ama birisi dürüst birisi ise arkadan iş çeviren. DTP görünen siyasi yüzü AKP ise gizli yüzü. Bunu artık görüyoruz. Bakmak ile görmek farklı şeyler. İsteyen görebiir rahatça kimin ne olduğunu. Yeter ki samimi olun.

Orada vatanı için çatışan mehmedime kelle diyen teröriste kardeşim diye kucak açan birinden aslında terörle mücadele etmesini beklemek onun için adımlar atmasını beklemek, sınır ötesi operesyon yetkisi olmasına rağmen onu kullanmasını beklemek saçma olur aslında. Biz de suç adamın ne olduğu belli, hangi amaçlara himzet ettiği. Bu ülkeye kastı belli. Bü ülkenin refahına kastı.! Demokrasi sihirli kelimesi ile ülkeyi pazarlamak, bölücüleri cesaretlendirmek, açılım diye bir ihanet senaryosu yazmak!

Şu şehitler geliyor ya hiç bir şey yapamıyorum onlar karşısında bildiğin kendimi yiyorum. Eminim bir çok kişi de öyledir. Başımızdaki riyakarların vurdumduymazlığını gördükçe daha da çıldırmakta cabası. Ve hala bu iki yüzlüleri savunanlar var ya bu şehitlerin hepsinden siz sorumlusunuz. Allahtan etrafımda yok öyle insanlar o zaman ağız yüz girerim herhalade bu sinirle onlar karşında çan çan konuştukça. Allah'a inanıyorsunuz ya siz bizden daha çok dindarsınız ya sözde, öbür tarafta hesabını vereceksiniz bunların bu teslimiyetçi terörü engelllemekten aciz ve vurdumduymaz hükümete oy verdiğiniz için. Bunu da unutmayın.!

Kusura bakmayın ama hepinizin elinde kan var. Ha Apo ha Akp'ye bile bile bu olayları göre göre oy verenler. Biri dolaylı bir dolaysız. Daha da mı görmüyorsun. Pes! Hala görmüyorsan veya görmek istemiyorsan gün gelir bu terör seni de bulur inşallah! Müstahak! Allah büyük. Bu ülkeye ihanet edenler burada bizler veremezsek bile cezasını, öbür tarafta mevlam soracaktır elbet bu vatan evlatlarının hakkını sizlerden. Birimiz, bininize yeter!

Tayyip aldığın beddualar senden çıkmazsa oğlundan kızından çıksın. Senden ne yarar geldi ki senin tohumlarından yarar gelsin bu ülkeye. Gidin Amerika'da yaşayın gül gibi. Hizmelerin karşılığı bunu sana çok görmezler heralde sanmıyorum. Zaten sizi bağlayan bir bağda yok bu ülkeye bu topraklara! Araplar kucak açar sana amerikalılar açmazsa, karın da arap zaten daha ne, anlaşırsız ne güzel! Yeter ki bizim rahat bırakın, git nan git!!!

Tepkisiz kalmasın kimse bu adamlar herkesi kendi gibi sanıyor at oynatıyor istedikleri gibi. Tepkisiz kalmayın bir gün sizin ocağınıza da ateşi düşürür bu gibi zihniyetler. Çok mu zor hiç belli olmaz! Sesiniz çıksın her ortamda her koşulda. Pasif olmayın. Korkmayın.!
Devamı >>

18 Haziran 2010 Cuma

Aşk-ı Memnu ile neler öğrendik | derin analiz

Konnichi wa bebişler :) Aşk-ı Memnu. Çok izlenen bir dizi. Bildiğiniz gibi haftaya bu dizinin 24 Haziran'da yani finali yapılacak. Tüm Türkiye buna kilitlenmiş durumda. :) Epey bir süredir Perşembe gecelerini süslüyor özellikle kadınlarımızın. Çoluk çocuk severek izliyoruz aslında. Peki bu Aşk-ı Memnu bizlere neler kazandırdı. Aşk-ı Memnu sayesinde neler öğredi bu insanlar. Bunları listelemek gerekiyor Çünkü çok önemli, ihmale gelmez kesinlikle :) Eveeet !

1. Anasına bak kızını al:
Aşk-ı Memnu bu sözün ne kadar da doğru bir söz olduğunu bizlere kanıtladı kesinlikle :) Öyle değil mi ama. Firdevs neydi ki kızı Bihter ne olsun. Aynı anasının kızı:)) Firdevs kızına maşallah işin raconu neyse hepsini öğretmiş. Ne bileyim bir erkek nasıl aldatılır, nasıl kaşar olunur gibi şeyler:)) Anası böyleyse kızı da ona yakın olacağını düşünerek eğlenecek kızlar kategorisinde değerledirilmeli Bihter gibiler. Hakkını vereceklerdir kesinlikle:)) Bu sözü hatırlamamıza yardımcı oluğu için Aşk-ı Memnu'ya minnetarız biz mahalle olarak :))

2. Babasına bak kızını alma:
Bir de bu boyutu var. Dizi de her türlü boyut var lan :) Adnan Bey ile kızı Nihal. Adnan bey salak saf, gözünün önünde karısını götürüyorlar hiç bir şeyden haberi yok. Bir de kızını veriyor üstüne. Atı alan üsküdarı geçti Ednaan :)) Nihal'de aynı babasının kızı, saf,salak, uyuzun teki. Allahım ölsün istiyorum böyle kızlar:)) Adnan gibiyse babası, kızı da ona benzer almayın o kızı. Bir uyuzla bir ömür geçer mi bir dakika geçmez lan:) Aşk-ı Memnu'ya teşekkürler.

3. Kimsenin izlemediği herkesin izlediği dizi:
Kime sorsan ayy Aşk- Memnu mu ne bayık dizi ne izleyeceğim anacım Bihter kaşarı mı izleyeyim ben Nip Tuck izliyorum gibisinden bir şeyler der. Halbuki devenin bale pabucu öyle değil herkes izliyor. Erkekler de izliyor göz ucuyla da olsa. Kimi kandırıyorsun sen aslanım :) İşin özü Aşk- Memnu herkesin izlediği kimsenin izliyorum demediği dizi. Herkes söver reziller!!! diye ama izler yine de. Niye izliyorsun o zaman kardeşim:) Garip bir şey :))


4. Bihter ile Behlül ne zaman mercimeği fırına verecek: Tüm Türkiye dizinin başlarında Behlül ile Bihter'in oynaşmalarını gördükten sonra buna kilitlenmişti resmen. Acaba ne zaman acaba? diye. Ha bugün ha yarın derken o gün geldiğinde galiba tüm Türkiye ohh be diye kendine geldi. İçine oturmuştu resmen insanların. Trübün yapanlar bile olmuş ooooo oleyy gibisinden. Tasvip etmiyorum :)) Hiç bir dizide bu kadar beklenmemişti galiba hadi olsun artık diye huhe:) Gökten 3 elma düştü bir Behlül'e bir Bihter'e bir de izleyeciye o zaman:)

5. Dikkat arada yastık var: Arada yastık var cümlesi ile dizi yine olay yaratmıştı. Erman hoca pozisyonu inceledim bence gol yastık işe yaramamış dese de Ahmet Çakar, yastık var ofsayt gol değil diyerek görüşlerini bildirmişlerdi. Halk ise yastık bahane Bihter şahane diyerek olaya farklı bir açıdan yaklaşmışlardı. Yastık elyafmış bu arada bilmem sonuca ne kadar etkiler :))

6. Kötü oyuncu ama gideri var: Bihter'i tanımlayan söz. Dizi dünyasına yeni bir kavram olarak girdi. Ağlarken anıran, gülerken kişneyen, topuklu ile yürürken zıplayan bir oyuncu olmasına rağmen sevişme sahnelerinde TR şartlarına göre devleşen bir oyunculuk sergilemesi ile yeni bir kavramla tanıştık Aşk-ı Memnu sayesinde :)) Bir onu iyi yaptı bu zamana kadar. Bihter bu konuda yaptığı açıklamada maharet ben de değil Behlül'de o olmasa ben hiç bir şeyim aslında demiş. Yorum sizlerin huhe:)


7. Doktora yapmak kolaydır:
Behlül'ün doktora yapmaya kalkışması ile doktoranın aslında sanıldığı gibi zor olmadığı herkesin yapabileceği bir şey olduğunu söylemiştir bu dizi bize. Ben ve benim gibiler boşuna uğraşıyormuş lan. Yüksek Lisans bile burnumuzdan gelirken Behlül'ün doktora başlayacak olması bu yola baş koymuş insanlarda bırakıyorum lan bu işleri ne bu Behlül bile yapacak demesine sebep olmuştur. Yapılan açıklamada Behül'ün özür dilemesi istenmiştir. Behlül ise yine yaptığı açıklamada ölüm tehditleri alıyorum diye kendini savunmuştur :))

8. Bihter kolyesi ve yüzüğü geldi: Daha önce var mıydı böyle bir şey ben hatırlamıyorum bu denli fazla değildi heralde. O kıyafetler falan sürekli dillerde. Bihter'in kolyesi yüzüğü diye millet köşe bucak arar oldu.:)) Kıza hep kaltak derle hem de kolyesini takarlar. Acaba bir özentilik durumumu var huhe:)) Aşk-ı Memnu modası akımı olştu bu sürede. Özellike Bihter'in. Bir de Nihal'in yeni saç stili çok modaymış bu arada ergen kızlar arasında huhe:)) Adnan boynuzu geldi bu arada :))

Gördüğünüz gibi cicişler çok faydalı bir dizi aslında sanıldığı gibi değil :) Aşk-ı Memnu 1 hafta sonra hayatlarımızdan çıkacak. Bihter zihinlerimizde güzel bir anı şeklinde kalacak. Bu yüzden sadece bir anı değil hep hayatımızda olsun istiyoruz diyen bir kaç genç girişimci Bihter peynirleri adında ki ürünlerini dizi bitiminden sonra piyasaya süreceklermiş. Sloganları da şu şekilde. "Yok böyle bir kaşar. Tadına doyum olmaz. Bihter Kaşarları" :))
Devamı >>

15 Haziran 2010 Salı

Sibel Arna | sonradan görme çirkin yazarcık

Konnichi wa. Bugün mektup yazacağım. Öyle esti. Ben de yazmasam olmazdı. Kime peki Sibel Arna isimli bir kadına. Daha önce duymamıştım ismini. 12 Haziran'da burada bir yazı yazmış. Bu şekilde gündeme geldi güzel yazılarıyla gelmesi mümkün değildi zaten. Kapasite meselesi bu. Hürriyet yazarcığıymış hanımefendicik.! Ben müsamere de şiir bile okutmam ama köşe vermişler :P Sibel sana mektup yazdım oku yavrum oku canım oku oku. Cici şey :)

Sibel, öncelikle tüm Sibellerden özür dilemeni bekliyorum. O ismi taşıdığın için. Duyduğuma göre Sibelleri yaşatma derneğine üye bir grup kendini boğaz köprüsüne bağlamış protesto ediyorlarmış. Bu acıyla yaşayamayız diyerek. İçlerinden biri çoğumu keserim isimi değiştirsin dediği duyulmuş O_o Ayrıca Hürriyet gazetesi sana çok yakışıyor bebişim yani bu kadar olur tam senlik. Sen kapak o da tencere. Ama en kalitesiz tencere ve kapak ikilisi. Ne hadaarr şanslısın, anan senin kadir gecesi doğurmuş yavrum.

Şimdi ellerini açıyorsun göğe doğru yaptın mı hiç bilmiyorum, şükr ediyorsun ve diyorsun ki; "İlkokulda kompozisyon yarışmasına katılsam şu yaşımda çocuklarla yarışsam kazanamayacakken Hürriyet'te köşe yazıyorum. Hatta Damat Ferit bile bana mektup yazdı. Allahım çok mesudum teşekkür ederim." İki cümleyi bir araya getiremiyorsun daha köşe yazarı yapmışlar seni. Nesin sen, yazarcık bile diyemiyorum ki ya. Vallahi yazık sana.:) Ben olsa hüngür hüngür ağlardım lan nasıl duruyorsun öyle. Yazık vallahi çok üzüldüm şimdi bak.:(

Bir de yazında demişsin dadıyı boğmak istiyorum diye. Çok zenginsin galiba bebişim. Aşağılıyorsun ya fakir ezikleri. Ben de seni aşağılamayı düşünüyorum. Senin dilin bu bebişim lütfen kırılma. Sen bunu hak ediyorsun. Yarın gel yardım çekini vereyim. Ramazan yardım paketi gibi düşün bunu lütfen. Kırılma lütfen ayy kıyamam ağlıyor. Tükürüğümü boşa harcamayamam senin için o yüzden yere tükürüyorum !

Böyle davranmanı anlayabiliyorum aslında. Hani dadıyı eziyorsun ya denize girmek istiyor. Dans kursuna gitmik istiyor diye. Fakir ya o yapamaz diye. Çünkü sonradan görmüşsün sen. Babanın evinde de deniz vardı di mi. Zengin koca hopp culalop bir den zenginlik böyle yapabiliyor fazla görmemişlerde. Sonradan görme ıyyy hiç çekilmez. İğrenç.

Bir de çok çirkinsin sen. Nasıl zengin koca buldun bu halinle anlayamadım. Yani ben ölsem bakmam sana hani şu dünyada bir sen kalsan yine yeltenmem. Ölürüm daha iyi lan. Benimki de mide di mi. O kadar da değil canım. Bu kocayı elinde iyi tut. Zor vallahi bir daha bulman. Bir daha bu hatayı yapacak biri bulman zor olabilir bebişim.

Senin çocuğuna da yazık. Hangi ellerde yetişiyor. Allahtan sana muhtaç değil .O aşağıladın dadısı falan var. Güzel şeyler öğrenebiliyor çocuk. Anne misin sen şimdi. İSKELE annesi. Şu hayatta neyi başardın acaba. Bir de o dadı kesin senden güzel çekemiyorsun korkma lan korkma kocanı elinden almaz. Ayy canım korkmuş dadıya sarmış.

Hürriyet ve kalitesiz yazarları. Kadınları bunlar temsil ediyor bir de gazetelerde. Bi de Melis Alphan denen var. Allahım sana geliyorum. En büyük tepkiyi kadınlar vermeli. Her kadın böyle sanıyor herkes sonra. Öl lan sen öl. Niye yaşıyorsun Sibel.

Hadi git. Vuvuzela bile daha sempatik senin yanında. Çok büyük hakaret bu oldu ya. Fotoğrafına çok baktım midem bozuldu galiba allah kocana sabır versin yazık adama mide fesatı geçirecek O_0

Son olarak Hürriyet sen nasıl gazetesin lan. Hiç mi doğuru dürüst adam olmaz bir gazetede özel seçilmiş insanlar hepsi. Toplama kampı mübarek!
Devamı >>

14 Haziran 2010 Pazartesi

İçimdeki Şeytan | melek gibi blog

Konnichi wa çok saygı değer blogcular. Bugün bu yazıyı Vuvuzela nağmeleri eşliğinde dans ederek yazıyorum. Öyle bir çoşturuyor ki bir nağmeler bir nağmeler çok melodik! :) Evet hem dans ediyorum hem yazıyorum. Süpersonik bir insanım ben. Kendin gibi sıradan mı sandın amuda bile kalkabiliyorum yaa:) Vuvuzela güzel bir şey bence değineceğim ona da:P Neyse efendim daha fazla mükemmel bir insan olduğumdan bahsetmeyeceğim hissediyorum moraliniz falan bozuldu zor tabi anlayabiliyorum sizleri huhe:)) Çok güzel bir blog buldum harika lan bayılacaksın :) Oku önce ama sonra bayıl :)


Blogun İsmi: İçimdeki Şeytan

İsmi şeytan olduğuna bakmayın. Yok, aslında biraz haklılık payı var. Çünkü bir kızımız yazıyor. Anonim bir söz der ki her kadın biraz şeytandır.:) Ama bence melek canım, çiçektir her kadın:)) İçimdeki şeytan demekle dışarında melek gibiyim ama bir de içimi sor bildiğin şeytan dese bile siz inanmayın çok iyi bir kıza benziyor yazılarından anlaşılabiliyor. İnsan sarrafıyım ben hemen anlarım :) Bak mesela sen de çok iyisin kim mi sen sen okuyan :))

Blogta ne mi yazıyor. Hafif kişisel bir blog hem de değil. Genel kitle yani. Eğlenceli yazıyor benim kadar olmasa da huhe:)) Yok lan yok çok güzel benim gibi saçmalamıyor, güzel cümleler kuruyor. Hem dikkat ettim yazılara satır başı yapıyor. Saygı duydum. Aaa dedim RESPECT! diye eğildim hemen :)) Japon selamı verdim oss dedim. :)

Ama blogun yazarı bana bir yerden tanıdık geliyor. Yazılarından anladım yine. Böyle eskiden yazıyormuşta biliniyormuş gitmiş başka bir blog açmış gibisinden :) Belki de bana öyle geldi:) O gözle bakın bloga belki çıkr bir yerlerden:))

Çok güzel tespitler de yapıyor, gezmeyi seviyor. Güzelsen sürtüksün bebeyim diyebilen bir blog yazarı karşınızdaki. Hafife almayın. Ben onu geliştirdim bak ne oldu. Güzelsen sürtük, yakışıklıysan piçsin bebeyimm veya güzelsen sürtük yakışıklıysan gaysin bebişim :))) Aha lan süper oldu yazı yazılır bunu üstüne. Unutulsun yazayım dur :))

Anlayacağınız size bir şeyler katabilecek vecize söz manasında. Bu sözlerle facebook statusunuzu güncelleyip ergen havası atabilirsiniz :) Hesabı olmayanlar Twitter'a yazsın. O da yoksa niye yaşıyorsun lan :)) Mizahi, akıllı insanların blogu "İçimdeki Şaytan". Ben de akıllı bir insan olduumdan hemen takibe aldım kendilerini. Çok memnunum şu an. 3 yıl garantisi de varmış. Kafam rahat yani :))

Bu güzel blogu kaçırmayın derim. Hem yeni taptaze çıtır bir blog :)) Şimdi ben Vuvuzela dinlemeye gidiyorum maç var, öptüm hepinizi blogcu kesimi :) Öpmemi istemeyenler lütfen belirtsin, dışarıda kalanlar var onları alalım. Evet yoğun talep var huhe:))

Byess bebişler :)
Devamı >>

12 Haziran 2010 Cumartesi

Joseph Müslüman Oldu ve Yusuf Adını Aldı

Selamlar efenim,
Sanırım burayı günlük olarak kullanan tek kişi ben olacağım.
Patronuna küs bir yazarım. Olsun ama, ona mı soracağım yazı yazarken, hiç!?
Kahve eşliğinde yazıyorum bu yazıyı, oh yeah beybii.. 
Dün babam sigaramı almadı, evet sigaramı babam alıyor çünkü beş kuruşum kalmadı ve sigarasız kalınca 15. ayındaki asker gibi duvarlara tırmanıyorum.
Bir zamanlar pek havalıydım, herkes "Öyle deme kızım bir anda esiri oluyorsun sigaranın" dediğinde ben hemen:
-Yok canım saçmalama, ben istediğim zaman bırakabilirim, çok inatçıyım.
diyordum.
Aha zaman geçti, büyükbabamın gidişiyle sigarayla ilişkim güçlendi. Sonra anamdan ayrı babamdan ayrı bir de yardan ayrı kalıp köye gidince hepten bağlandım sigaraya.
Velhesalı kelam şimdi tütün bağımlısı bir insan oldum. Getirin tütün kolonyası falan içerim valla hiç fark etmez, her şekilde gideri var.
Babam sigarayı almayınca bendeniz şabalak gibi kaldım. Sigarasız 24 saat geçmek üzereydi ki, önce yeme isteği sonra ağlama isteği sonra sinir. Sonra da imkansızı başarıp evdeki "antika" değeri bulunan koleksiyon sigaralarına saldırdım. Ağlamaktan harap ve bitap düşmüştüm artık napayım alla alla..
O sigaralar da bir acı oluyor sorma. İçinden kurt çıkacak diye korktum ama olsun ben kurdu da içerim. 
Bugün de yok sigara ve yine eski sigara içmeye devam. Stok sağlam. Sanırım babam sigaramı almamakta ısrarlı olursa bu koleksiyon artık sigara koleksiyonu olmaktan çıkıp sigara paketi koleksiyonu olacak. 
Canım sağ olsun, benden kıymetli mi puhuu..

Bu arada sınav yaklaşıyor tabii. Yusuf yusuf zamanlarına geldik. 1 ay kaldı. 1 ay göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor ama kanırta kanırta. Testlerim konularım bitti. Ama malum baş ağrılarım, kanamadan devam eden pms sendromu yaşıyorum. Selam verene hööttt det çekül diyorum. Aslında selam veren kimse yok ama eminim ki biri selam verse cevabım bu olurdu.

Geçen sene coğrafya-tarih-vatandaşlık üçlüsünden sadece cevabından emin olduğum soruları yapsaydım şimdiye atanmış oluyordum. Hesapladım valla atanmış oluyordum. Bu nedenle bu sene bu stratejiyi uygulayacağım. Artık kader kısmet. En yüksek puanlı bölüm bizim bölüm olmuş. Çok güzel, sanırım bu gidişle evde kalıp yaşlanacağım. Atanamadan öldü diyecekler. Açılmadan iade..

Sonracığıma pucca hanım'ın kitabı çıktı malum. Üff yok ya, ne kıskanacağım huuu.. Kim kıskanıyor.? Cık cık cık..
Tamam itiraf ediyorum. Önceden kızdım, lan hani bu kız kendini gizliyordu ne işi var kendini gizleyen adamın kitapla mitapla dedim. Sonra baktım hatun ciddi ciddi sevindi buna. Demek ki iyi bir şey bu dedim. Vazgeçtim sinir olmaktan. Klip gibi bir şey yapmışlar ya, onu da izleyince mest oldum. Hem beğendim hem de onun sevinmesine sevindim bu nedenle "iyi yaptı ya" dedim, belki bir daha böyle bir fırsat çıkmaz karşısına neden değerlendirmesin de dedim. Yalnız bir tarafım çok meşhur olsun diyor, bir tarafım çok endişeli. Malum "Kevser Çokesner" ismiyle yazsa kimse merak etmeyecek hatunu ama pucca diye yazınca kim lan bu kadın diyenler olacak. Aaa adını buldum aa fotoğrafını buldum diye orada burada bikbikleyecek bazı gerizekalılar. Daha önce de takma isimlerle yazanları deşifre ettiler bir şekilde. Bilmiyorum şimdi pucca'nın durumu ne olur. Yayınevinin dilerim bu konuda önlemleri vardır. Höt lan biz bir karakter yarattık bunu zedeleyenin paçasını aşağı alırız felsefeleri vardır umarım. "Blog yazarı pucca"yı sigortalatsınlar bence. Evet evet pucca'yı sigortalatsınlar bence. O zaman milletin götü yemez belki iyi olur iyi.
Kitabı alacak mıyım, hayır. Pahalı lan, beş kuruşum yok valla. Olsa blog hatırası diye alır koyardım blog koleksiyonuma ama maalesef. Çok acı bir şey lan. 
Dua edin de KPSS'den tiz elden kurtulayım, atanayım, sonra valla kim kitap çıkarırsa çıkarsın alırım söz. Anlaştık mı bak, dönmek yok. Sorarım rabbime o da al der, alırım.. 
PuCCa'ya, -devam edecek sanırım bu- önümüzdeki günlerde kitap çıkaracak diğer arkadaşlara  da başarılar dilerim. Ama onlar da bana başarı dilesinler KPSS içün yoksa hemen başarı dileklerimi geri çekerim. Sonra ne yaparlar benim başarı dileğim olmadan değ mi ama?

Durumlar böyle işte sevgilim blog. 
Bok gibi geçiyor günlerim. Sürekli Orhan Gencebay dinliyorum, sütten kesileceğim artık o derece. Kafa 1500 oldu, ilerliyor. İdiottan hallice dolanıyorum etrafta.
Deneme testi alacağım güya ama para bulamadım. Püff, bir şekilde deneme paramı çıkarmam lazım hadi hayırlısı.

Öpsün seni cesetizleri. 
Devamı >>

9 Haziran 2010 Çarşamba

Hoist the colours | beni gaza getiren şarkı

Merhaba bugün sizle bir şarkıyı paylaşacağım. Böyle gaza gelmek istediğim zaman yani böyle beni harekete geçirecek bir şey aradığımda dinliyorum bu şarkıyı. Aslında her daim dinliyorum, dinletiyorum. Bazen trafikte dönüp duruyor. Yumruğumu sıkıp havaya kaldırdığımı bile hatırlıyorum:P Ayrı bir havası var çünkü. Dinledikçe dinleyesim geliyor. Eşlik etmekten kendimi alamıyorum. Bir arkadaşım bunu için kilise şarkısı oğlum bu dedi ama öyle değil. Çok güzel bence :)


Çoğunuz biliyordur veya duymuştur. Özellikle Karayip Korsanlarının Dünyanın Sonu isimli 3. filmini izleyenler hatırlayacaktır. Filmin başında bir çocuğun söylemesi ile başlıyor. İlk duyduğumdan beri dilimde şarkı. Korsanların şarkısı. Sözler etkileyici. Takım ruhunu yansıtıyor aslında. Epey bir süre uzun versiyonunu bulmaya çalıştım ve buldum da. Birisi coverlamış. Harika da olmuş. Kısa orjinal versiyonunu da soundtrack te bulabilirsiniz Hans Zimmer tarafından. Uzun versiyonu da pek bir yerde yoktur değerini bilin :P

Motive ediyor beni. Alıp götürüyor fazlasıyla. Eminim sizi de etkilyecektir. Sözlerinin nakarat bölümü şöyle

"Yo, ho, haul together,
hoist the colors high.
Heave ho, thieves and beggars,
never shall we die."

Yani diyor ki, yo-hoo, birlikte çekelim sancağı, renkleri yükseğe kaldıralım vira edelim hırsızlar ve dilenciler, biz asla ölmeyeceğiz. Tam bir birliktelik şarkısı. Her ne kadar korsanların şarkısı olsa da bir pay çıkartılabilir kesinlikle :) Hep beraber söylüyoruz :) Yo-hoo



O, yo-ho deyişi yok mu işte orada çoşuyorum aslında. Sesi daha da açıyorum. Yo-hoo haul together !! :)
Devamı >>

8 Haziran 2010 Salı

Sil Baştan! (Eternal Sunshine Of The Spotless Mind)

Silmek,şimdiye kadar yaşadığınız en güzel hikayeyi… Herkesin yapmayı ümit ettiği şey bu değil miydi? Hayal kırıklığı ile biten bir ilişkinin ardından. Amerikan sinemasının en başarılı, en çarpıcı belki de en yaratıcı senaryolarından biri Eternal Sunshine Of The Spotless Mind (Sil Baştan). Yalnızca senaryo mu filmi bu sıfatlarla süsleyen diye sorarsanız cevabım hayır olacak tabi ki. Kate Winslet ve Jim Carrey inanılmaz bir çift olarak karşımıza çıkıyor bu filmde. Bu ikiliyi birlikte andığımda size biraz garip gelebileceğini düşünüyorum. Titanic‘ in büyüleyici güzeli Rose ve Budala Dedektifi’n çatlağı Ace birlikteler ve bir aşk filmi.
Aklına her eseni yapan mavi saçlı kız Clementine (Kate Winslet) bir gün Joel' i (Jim Carrey) hiç tanımıyormuş gibi davranır ve bir süredir görüşemediği erkek arkadaşı Joel neler olduğuna tabiki bir anlam veremiyordur. Joel’ in neler olduğunu anlamasıyla birlikte sizde filmde neler olduğunu anlamaya başlıyorsunuz tabi. Filmde Kate Winslet yeşil, kırmızı, mavi saçlı çatlak kız Clementine rolüyle gözünüzde devleşirken, Jim Carrey’ i bu kadar ciddi görmek işin daha da iyisi bunun size hiç garip gelmemesi bir tesadüf olabilir mi? Tabi ki hayır. Bunun anlamı iyi film izliyor olmanızdır sadece.
Benim en fazla dikkatimi çeken noktalardan birisi yönetmenin mavi rengine olan ilgisi. Film zaten direkt Clementine’ nin mavi renkli saçlarıyla başlar ve Joel’ in buhranlı sahnelerinde ışık oyunlarıyla filmin maviliği devam eder gider… Sanmayın ki bunu eksi bir nokta olarak koyuyorum bir yana. Aksine filme ifade etmekte zorlandığım bir tat veriyor.
Tekrardan hikayeye dönmek isterim ki  bazı replikler var dikkatimi çeken; sanki sizin hayatınızdan cımbızla çekilip Sil Baştan’ ın içine atılıvermiş söz öbekleri. Joel’in “Neden sanki bana birazcık ilgi gösteren bütün kadınlara aşık oluyorum” cümlesi ve Clementine’ nin “Küçük çocuklar çok yalnız. Bence kimse onları anlamıyor.” cümlesi bana bunu düşündürmüştü. Tamamıyla insan doğasına ait olan aşkı ve bunun tersi şeklinde yorumlayabileceğim ayrılığı makinelerle yok etmemiz mümkün müdür acaba? Hatta belki de en iyi soru bunu yapmak ister miydik gerçekten? Sonra hiç düşündünüz mü, bazen keşke hiç yaşamasaydım dediğiniz bir ilişkinizde ne kadar acıtsada unutmak istemeyeceğiniz bir anınız yok mudur? Ya da ne yaparsak yapalım doğa bize neyi emrederse onu mu yaşıyorduk şu hayatımızda?
Hani bazen olur ya bir kitap okursunuz ya da bir film izlersiniz zordur ama güzeldir yine de. Nedenini açıklayamadan kimi zaman “Çok seviyorum ya.” dersiniz sadece. İşte “Sil Baştan” benim için tam da tanımladığım gibi bir film. Unutmadan eklemek isterim eğer filmin ikinci bir adı olsaydı “Aşk Aynı Adreste” iyi bir seçim olurdu sanırım. Bir izleyin sonra bana da söyleyin haksız mıyım…
Betül KARA
Kasım '08

Devamı >>

7 Haziran 2010 Pazartesi

Blog yazmak güzeldir kanka

Hepimiz blog yazan insanlarız. Bazılarımız aylardır kimilerimiz ise yıllardır bu aktiviteyi severek yapıyor. Sevmesen neden yapasın değil mi. Zorlayan yok sonuçta:P Zorla yazan var mı acaba. Yoktur yoktur.:P Varsa hemen bıraksın Blog Racon Kitabı sayfa 240 10.satır buna ters çünkü:P:p Ben mesela pek zevk alıyorum her ne kadar fazla zaman ayıramasam da blog okumayı da çok seviyorum. Anlayacağınız güzel bir blog yazmak. Neden güzel peki. Nedenleri var tabiki de:P Blog yazmayı güzel kılan sebepler var. Ne sandın:P Kendime blog yazmak neden güzeldir diye sordum kendim cevapladım. Şizofreniye ilk adımım attım bu sayede :P

Blog yazmak neden güzeldir sevgili Ukturk? - Öhömm:

- Her insan başkalarıyla bir şeyler paylaşmak ister. Gördüğü, yaptığı ilginç bir şeyi paylaşmak mutluluk verir insan evladına:P Kimisi bunu farklı yollardan yapar. Ama bizler blog yazarak hallediyoruz bunu. Blog ile paylaşma ihtiyacımızı karşılıyoruz. Yaşam paylaştıkça güzeldir sloganı blog ile eyleme dönüşüyor. (Çok ağdalı bir cümle oldu ağlayacağım:P) Blog paylaşmaktır. Ondan güzeldir. Blog bu boru değil hem lütfen:P:p

- İnsanlar yazdıklarını okunmasını ister. Eskidenmişo gizli günlükler:P Bunu peki sıradan bir insan nasıl başaracak. Bir gazetede köşe yazarı da değil. Kolay blog var.:) Aç hemen yaz:P Görüşünü, anlatmak istediği bir olayı, bir tv dizisini bile blogu aracılığıyla azda olsa bir topluluğa duyurmayı başarır. Küçükte olsa o an mutluluk verir o blogu yazan kişiye. Belki de sallamaz ama yazar birileri de okur. Okunmak iyidir, blog güzeldir :)

- Bağırsam sesimi kim duyacak. En fazla komşular duyar. Onlara da çok ayıp olur:P Hükümete bağırıp çağırsam kim duyar. Rakip takımla dalga geçsem kim duyar. İşte bunların hepsini blog duyar. Dilediğince bağır kimse karışamaz. Blog özgürlüktür ama bokunu çıkarmamak kaydıyla. Güzeldir nan blog :)

- Blog ile yeni insanlarla tanışırsın. Daha önce hiç görmediğin veya hayatınızın hiç bir şekilde kesişemeyeceği kimseleri tanırsın. Belki bazılarıyla hiç yüzyüze görüşmezsin blogta kalır. Ama bir hukukunuz vardır. Karşılıklı etkileşim hep üst seviyededir. Hatta görüşleriniz terstir ama bir kere sevmişsindir kızarsın sonra unutursun. Ben öyleyim mesela. Pamuk gibiyim nan ben:P:p Seversin, kızarsın, okursun bazen de küfür edersin ama güzeldir yine de blog yazmak :P

- Yeni çıkan bir espiriyi, dönen geyiği ilk sen duyarsın blog ile. Sonra üzerinde aylar geçer arkadaşlarında duyduğunda vay arkadaş daha yeni mi duydunuz siz onun yenisi çıktı anlatayım dersin. Karizma tavan yapar haha:P Bazen de herkes güler yeni duymuş çünkü ama sen glmezsin bezmişsin artık çünkü:P Ama yine de güzeldir blog yazmak:P

- Farklı görüşleri ile karşılaşırsı blog yazarak. Normal hayatında etrafında genelde senin gibi düşünen insanlar olur. Ama blog öyle değil. Bir mozaik. Her türden her telden insan var. Bu açıdan yararlıdır. Ama görebilene, faydalanabilene tabi:P Güzeldir güzeldir:P

- Bir çok yeni şey öğrenebilirsin. Özellikle tematik bloglardan. Sinema, müzik, kitap gibi. Ben çok şey öğrendim. Blog yazmasaydım bu kadar genel kültürüm olur muydu bu konularda sanmıyorum. Çünkü yazmadan önceki müzik zevkimi ve film tercihlerimi de biliyorum. Blog gelişirir. :P Güzeldir güzel :)

- Eğlenirsin. Kahkahalar bile atabilirsin.:) Komik insanlar var bu bloglarda. Bedava komedi show sunuyorlar sana. Sadece okumak kalmış yine sana. Malın Gözü, Hokkabaz, Damat Ferit, Larien olmasa nasıl geçer bu hayat:P:p Oku, gül, eğlen. Güzeldir güzel :P

- Yazdıklarının yorumlanması, tebrik ve takdir yorumları alması, aaa evet ben de öyle düşünyorum diyenleri görmek. Arada küfür de yesen ki ben adsızlardan gelen hakaretlere bayılıyorum:P:p Bunlar blogtan başka bir yerde görülebilecek bir olay değildir. O yorumlar blog yazmayı daha da güzel yapar. Güzeldir güzel :)

- Blog yazanların %90'nı iyi insanlardır. Ben hiç kötüsünü görmedim. Biraz cadalozunu falan gördüm ama kötüsünü görmedim. İyilerdir, güvenilirdirler. Aklı başında, çoğu enteldir bence. Ben değilim :) Böyle bir toplulukta bulunmak bir güzeldir. Yazmayı söyleiyorum bile. Harika! (Gerçek manada blog yazanları diyorum:P)

- Son olarak blog yazmak neden güzeldir biliyor musun. Çünkü ben yazıyorum. Ben!! :P:p Ben yazdığım şey güzel olmayacak. Tabi bu ben sen oluyorsun ama aynı zamanda ben. Anladın mı. Anlayanlar anlamayanalar anlatsın.:P Ve daha bir çok şey daha...... :P

Blog baldan tatlıdır:P:p
Devamı >>

6 Haziran 2010 Pazar

Bihter mi Eyşan mı daha kaşar anket sonuçları ve okuyucu mesajları

Evet, sonuçları merakla beklenen anketimiz dün itibariyle sonuçlandı. Çook sürpriz bir sonuç çıktı demek isterdim daha havalı olurdu ama beklenen sonuç çıktı. :) Bihter mi Eyşan mı daha kaşar anketinin kazanını en kaşar Bihter oldu:P:p Açık ara aldı Bihter kaşar ünvanını. Oyların %70'sini tek başına kucakladı. Hey Maşallah:))

Toplam 109 oy kullanıldı. Tam 10 gün sürdü bu büyük anket :) 77 tane kişi en kaşar, kaşar ötesi Bihter dedi. Ben de oyumu ona kullanmıştım zaten:) Eyşan ise daha çok şeytan olarak görüldüğü için Bihter'in kaşarlık mertebesine yükselebilmiş değil daha:P Ama üzülmesin gelecek var onda da:)


Bu anketimiz süresince çeşitli okuyucu yorumları, e-postaları, falan aldık. Çok ilginç sözler sarf edenler oldu. Özellikle kaşar güzelimiz Bihter hakkında. İşte o mesajları;

- Merhaba ben Ankara'dan Salih. Böyle bir anketi yaptığınız için öncelikle çok teşekkürler. Gerçekten böyle bir ankete ülkemizin ihtiyacı vardı. Eyşan'a laf atanlar utansın bu sonuçlardan sonra.! Bu Bihter'in annesi ne ki kendisi ne olsun. Kaşar bile iltifat bana kalırsa. Teşekkürler ;)

- Slm abi, ben Antalya'dan yazıyorum sana. Bihter'in msn adresi var mı abi sende, kaşar maşar ama gideri var. Sevaptır sınavım var haftaya moral olur bana. Kolay gelsin abi. Selametle cevabını bekliyorum.

- Bu Bihter'i ben daha küçükten tanırım o zamandan beri yollu bu kız. Gelecek vaad ediyordu. 18'ine geldiğinde mahallenin tüm delikanlılarıyla adı çıkmıştı. Tam bana sıra geliyordu ünlü oldu. Kısmet. Başarılarının devamını diliyorum Bihter'in. Mahallemizin gururu!. Kahveci İsmail.

- Bihter'i de bir şey sanıyorsunuz. Ünlü olduğundan dikkat çekiyor. Kaşar güzeli falan seçiliyor böyle. Oysa ki ben daha kaşarım. Kanıtlarım, sermayem kuvvetli. İnanmmıyorsan ara beni ihi 0535 349 45 .. Öptüm yakışıklı :*

- Bihter'in bana sorun. En iy ben bilirim onun kaşarlığını. Ankete falan gerek yok abicim. Ben ihtiyar delikanlı.

- Tülaayyyy.!!

- Bihter abla seni çok seviyorum. Lütfen beni ekle msn adresim cilqin_rocker_girl456@hotmail.com .Senden öğreneceğim çok şey var.
*
Ve daha bir sürü tepki anket ile ilgili. Ancak bu kadarını iletebildim size. Anket ve yorumlarda gösterdiği gibi Bihter sonuna kadar haketti en kaşar anketinde birinciliği. Şaibe falan yok yani. Eyşan'ın hakkı yenmedi. Eyşan daha çok çalışsın belki seneye o en kaşar seçilir. Kıskanma n eolur çalış senin de olur Eyşan:P haha:)

Bir daha ki anketimizde buluşmak üzere. Kaşarlı günler:P
Devamı >>

3 Haziran 2010 Perşembe

Kıza bakmaya gitme ve kız isteme süreci nasıldır | bloglarda bir ilk

Konnichi wa yurdumun güzel bloggerları. Bugün çok çok önemli bir konuya parmak basacağım:) Malumunuz yaz ayları geliyor bebişler. Yaz geliyor da ne oluyor sadece kumsal, güneş mi var canım daha önemli şeylerde var. Ne var lan peki? Nişan var evlilik var :)) Ama önce evlenecek kız bulmak gerekiyor değil mi. Bende bu süreci merak ettim hani görücü usulü ile evlenmek diye bir şey var ya. Haa işte onu. Şimdilerde tabi biraz daha modern oluyor bu işler. Eskisi gibi değil :) Anlatıyorum çok ilginç lan :) Kaynak anneme dayanıyor çok sağlam kaynaktır, çok kız bakmaya gitmiştir bizim akrabalarla benim için değil ama lütfen yanlış anlaşılmasın:))


Öncelikle bir grup olması lazım. Mesela anne, teyze, görümce gibi böyle bir topluluk kız bakmaya gidecek. Bunların içinde bir tane de genç olacak görümce genç olabilir 30 yaşlarında. Geri kalan 50 :) Ve en önemlisi yine işin başında nerede ne kız var ne iş yapıyor, ne zaman okulu bitiriyor, ne zaman atanacak, ne kadar güzel gibisinden çeşitli yerlerden bilgi akışının sağlanması gerekiyor. Bu bilgi akışı sağlandıktan sonra kız bakmaya gidecek anne grubu nokta atışı yapıyor. Burada öğretmenler bir de KPSS de yüksek almışsa ön plana çıkıyormuş:)) Öğretmenlerin şansı yüksek:))

Kız belirlendi diyelim. Önceden kıza bir bakmaya gidilir. Çünkü kızı hiç görmemiş sadece şöyle bir kız var şöyle şöyle diye biliniyor. Kıza çat kapı bakmaya gidebilirmiş. İlla ki haber vermeye gerek yokmuş O_o Ne ilginç lan. Ama haber versen de racona ters değil. Böyle yürüyormuş bu işler. Kimse niye geldin demezmiş .ben olsam derim lan, ev hali yeri geliyor şortla geziyoruz huhehe:))

Her neyse kıza bakıldı beğenildi diyelim. Oğlana kızı gösteriyorlarmış bir şekilde. Artık facebook olduğundan hesabı varsa oradan:))(Benim o da yok evde kaldım:D) ya da bir şekilde görüyor işte. Kız oğalan bakıyor oğlan kıza. Buluşturan falan da varmış. Kız da beğenecek ya:)) Sonra da oğlan beğenirse kız da tamam gelsinler derse sırıtarak:) kız tarafına hayırlı bir iş için size geleceğiz diye haber verilir. Karşı taraf buyrun efendim gelin derse oğlanla birlikte bir çikolata çiçek ile istemeye gidilir. Allahım emri ile istenirmiş. Bakk senn:) Ama muhabbetler içinde hep aynı şeyler olurmuş. Misal;

Kızımızda pek güzel maşallah, oğlunuz ne iş yapıyordu?, kahvenizi nasıl alırsınız?, biraz sessizlik olunca havalarda ısındı değil mi. Yaa yaa evet yapış yapış eller önde huhe:)) (Uydurdum:P)

Sonra işte eğer aileler biraz moderinn ise kızla oğlan gezer tozarmış biraz. Bir söz yüzüğü takılır. Yeni moda tek taş:)Be olsam gezdirmem lan oğlan belki kandırır kız aman allah evlenmeden:)) Eğer öğretmense KPSS de atamasını beklenirmiş evlenmek için ama önce nişan yapılırmış kız gitmesin bir yere diye. Garantiye almak gerek tabi :) Galiba bu atandıktan sonra da evlendirip sonra eş tayini yaptırmak için. :) Sonra da evleniyor işte çoluk çombalak :))

Gördüğünüz gibi çok sistematik bir süreç. Kız bulma sürecinden evlenene kadar ne aşamalardan geçiyor. Kim bulmuş acaba bu modeli:) Ve sadee biz Türklere mi özgü bu kız isteme süreci merak ediyorum:)) Çok faydalı bir yazı oldu, hala bir eş adayı bulamadıysanız, ailenizden biri bu işleren anlamıyorsa bu yazıyı okutun.2 aya kadar bulmazsan gel ben bulacağım lan söz :) Kızlar evde sizi bekliyor görücüm gelse de evlensem diye ee daha ne duruyorsun anneler, teyzeler:))

Mutluluklar! :) Görücüler kapınızdan eksik olmaz inşallah amin amin huhehe:))
Devamı >>

2 Haziran 2010 Çarşamba

CcC Nihat Doğan Reis CcC | dondurma reklamı

Merhaba ben Damat Ferit. Hangi Ferit? Bizim Ferit ya tanımadın mı hani şu akıllı, uslu, azucuk yahuşuklu sonra efendi, harika insan olan. Şimdi hatırladın sanki :) Bugün size evden sesleniyorum. Daha öncelerde de evden sesleniyordum ama hiç dile getirmemiştim bu gerçeği hep Kanyon Starbucks'tan seslenir gibi yaptım. Çok eziğim lan ben:( Size daha fazla yalan söyleyemezdim evden yazıyorum ben. Beklerim. Çay falan da var içeriz.

Konu ne diyeceksin yeter lan çok konuştun dediğini duyuyorum kulaklarımın çınlaması artmakta. Konumuz kim olacak Nihat Doğan canım. Ülkemizin yetiştirdiği ender ulu, yüce (anlatım bozukluğu sınavlarda çıkar:P) insan geçen günlerde dondurma reklamında oynamış, ondan bahsedeceğim:)


Son günlerde değerli televizyonlarımızda dönüp duruyor reklam Bolulu Hasan Usta'nın Dosido adında yeni bir dondurma ürünü için çekilen reklamda oynadı yüce şahsiyet feylozof Nihat Doğan. Daha önce bana teklif etmişlerdi Damatcım gel sen oyna diye benden önce Brad Pitt'e teklif etmişler ya öyle işte. Ben kabul etmedim bizim Nihat'a vermişler ihaleyi. Neyse Nihat Doğan'da dondurma reklamında kendisine yakışır! bir biçimde oynamış. :)



Reklam filmini eleştirenler var. Niye eleştiriyorsunuz arkadaş. Bence gayet yerinde bir reklam. Düşün bakalım ey eleştiren insan eğer bu reklamda yüce insan Nihat Doğan oynamasaydı Bolulu Hasan Usta'nın yaptığı 30 saniyelik reklam kimin umrundan olurdu, görmezdim bile lan ben o kendini nimetten sana ucuz reklamcıların yaptığı elit reklamları:) O yüzen çok yerinde bir reklam daha piyasaya yeni çıkmış bir ürün ve marka için.

Hem komik lan reklam.:) Gül gül eğlen dalga geç falan. Reklam markayı tanıtmak amaçlıydı amacına ulaştı bence:) Nihat Doğan'ı küçümsemeyin lan, bloga yazar yapalım onu çok iyi fikir ama huhehe:)) Ama reklamın amacına ulaşması Nihat Doğan'ın saf komik, akıllara zarar biri olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Reklam da ona göre düzenlenmiş zaten huhe:)

Kırmızı bir façalı şahin 2-3 motorize kız ve bir apaçi. Ooo tadından yenmez:)) Nihat Doğan'da süsü reklamın:) Ve Nihat Doğan'dan özlü sözler.:) Piyasa'da çok var biliyorsunuz apaçi arkadaşlardan ve motorize ekiplerden. Motorizeler gittikçe artıyor ama :)) Güzel güzel reklam otur izle haha hihi huhe hehe diye gül artık san kalmış nasıl güleceğin:) Haha tipe bak gibi mesela:P

Akmıyo damlamıyoo :)) In Nihat Doğan We Trust :)))
Devamı >>
 
Copyright Blog Manias All Rights Reserved
ProSense theme created by Dosh Dosh and The Wrong Advices.
Blogerized by Bonard Alfin Blogger Templates.