Welcome

29 Eylül 2010 Çarşamba

Apaçi Müziği | anne ben apaçi oldum

Konnichiwa cicişler :) Apaçi diye bir şey var biliyorsunuz. Apaçi kardeşlerimiziden zerre haz duymuyorum ama şu müzikleri var ya ah o müzikleri. O apaçi milli marşları var ya ah o iğrenç müzikleri :)) Dinlemeden duramıyorum arkadaş. Kapıldım rüzgara. Kendimi biraz mutlu hissetsem hemen açıyorum :)) Dinlerken içim kıpır kıpır oluyor, bir hoş oluyor. Böyle değişik figürsel hareketler yapasım falan geliyor. İçimdeki apaçiye engel olamıyorum müziği dinlerken apaçi müziğini şarkısını artık ne haltsa :) onu dinlerken kendimi kaybediyorum, her yerim ayrı oynuyor. Allahım sana geliyorum huhe:))

Eve gelirken dinledim falan. Önceleri utanıyordum (çok utangacım) dinlerken arabada, sesini kısık dinliyordum. Sonraları arsızlaştım gayet yüksek sesle cam açık dinliyorum huhe:)) Çok eğlenceli ama lan, eğleniyorum ben dinlerken :)) Aklıma şu danslar falan geliyor hahaha daha da neşeleniyorum daha da açıyorum sesini :)) Arkamdan aaa lan apaçiye bak diyorlar mıdır :))

Şimdi evdeyim, evde de dinliyorum. Sesini açtım annem diyor oğlum bu nedir kimlerle geziyorsun sen huhe:)) Lütfen ön yargılarınızı bir kenara bırakın canımm, dinledikçe azalıyor insanın derdi, korkusu :))



Bu güzel apaçi marşını müziğini tüm blogcu kardeşlerime ve Türki cumhuriyetlerde yaşayan kardeşlerime gönderiyorum :)) Biliyorum çok iyi bir insanım ben. Ailenizin damadı sundu. Dinleyelim, güzelleşelim :) (Tam 5 dakika :P)

Bu güzel nadide eser apaçi müziğini indirmek için ise buraya tıklayın cicişler :))
Devamı >>

28 Eylül 2010 Salı

Dilara Gönder | damat ferit'e öpücük gönder #14

Konnichiwa cicişler, ukturk beyin şehir dışında olmasından dolayı buralar boş kaldı çok. Daha da boş kalacak gibi. Ben de üzüldüm haliyle. Beni bilenler bilir çok duygusal bir çocuğumdur ben. Dayanamadı tabisiii bu saf ve yardım sever kalbim. Hemen yazmaya koyuldum harıl harıl. Uzun zamandır yazı yazılmayan bir konu başlığımız vardı bizim. Hatun Mania :) Yeehuu:)) Bir iki katkıda bulunmuştım ben de bu yazılara. Hatun Mania'nın bugünkü konuğu ise, şirin şey Ntvspor spikeri Dilara Gönder. Kendisiyle çok güzel bir söyleşi yaptık. Kahve falan içtik. Gelecek planları hakkında konuştuk. Bir de Dilaracık bana olan aşkını ilan etti. Damat Ferit diyorda başka bir şey demiyor. Canım benim :))


Bu güzel Dilaracık 17 Haziran 1983'de Almanya'nın Herrenberg kentinden dünyaya gelmiş. Nur topu gibi çocukmuş zaten. O zamandan böyle bir güzel olacağı belliymiş falan :) Allah onu bizim gibiler daha çok spor haberi izlesin diye yaratmış zaten. Canım benim yaa huhe:)

Dilara çok güzel bir çocukluk dönemi geçirdikten sonra İzmir Bornova Anadolu Lisesinden ve ardından Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü'nden mezun oldu. Hem güzel hem zeki. Canım. Sonracığıma işte FBV'de Music Box programında sunuculuk yaptı şirin şirin. 2004 yılından 2007 yılına kadar burada çalıştı. O sırada da okulunu da bitirdi.


Sonra da Ligtv'de çalışmaya başladı. Dikkat çekti falan. Ama TRT1 de Formula 1 programında asıl yükselişini yaptı ve gönüllerimizi kazandı. Artık bizim biricik Dilaramızdı o :)) Schumi ile yaptığı röportaj ile gündeme oturdu. Şimdi de Nvspor'da işte. Her gün tv başına kilitliyor bizleri :)

Dilaracığımmmmm (mmmmmmm) bir ara saçları sarı falanmış. Çok hoşuma gitmedi o halleri. Kendisi de öyle diyor zaten. Damatcımm haklısın canım benim bence de böyle iyi dedi. En iyisini sen bilirsin dedi falan. Şimdiki Ntv'deki hali harika. Kısa saç. Kalp :)) Saç rengi de falan güzel. Beğendim. 10 points huhe:) Ayrıca Burcu Esmersoy denen kadından nefret eden biri olarak ben onu görmediğime artık çok seviniyorum. Iyyy sarı çiyan :))) Dilara cici cici, Burcu tuu kaka huhe:)))

Tribünlerde aynı şarkı, "Dilara Gönder Dilara Gönder "Damat Feriteee öpücük gönder. Lay lay lay Lay lay lay" huhe:))

Devamı >>

22 Eylül 2010 Çarşamba

Fatmagülün suçu ne dizisi tecavüz sahnesi izle video indir ?

Merhaba dün NTV'de Fatmagül'ün suçu ne dizisindeki tecavüz sahnesinden falan ve diğer tv dizilerindeki şeylerden bahsediyorlardı. İzledim biraz. Neyse orada birisi, Nuri Alço ve Tecavüzcü Coşkun hayranı olan, onların filmde yaptıklarını gülen bir milletiz gibisinden bir şey söyledi. Düşününce de doğru sokakta gören fotoğraf çektiriyor adamlarla. Tecavüz seven bir toplumuz sanırım! Tecavüz edilirken, izlerken falan gülüyoruz. Üzerine geyikler falan döndürüyoruz. Başka bir ülkede böyle bir durum var mı merak ediyorum.


Bu tecavüzcü Coşkun ve Nuri Alço örneklerine bakarsak geçen gün Fatmagül'ün Suçu Ne? dizisindeki tecavüz sahnesinin çocuklarında izleyebileceği saatte prime time'da gösterilmesine şaşırmamak gerek. Ben de yazıyı yazmadan önce izledim sahneyi de üstüne içki dökmeler falan bildiğin fantezili bir sahne. Çocuklarımız öğrensin evet böyle şeyleri. Nasıl tecavüz edilir, tecavüz edilirken nasıl karşı konulur, kızın ağzı nasıl kapatılır, içki nasıl boca edilir kızın üstüne, hangi içki daha iyidir tecavüz ederken vs. Doğan Medya ve çalışanlarına teşekkürler çocuklarımızın psikolojik gelişimine katkıda bulundukları için!

Bu sahnelerin ardından gelen gerizekalı "euehhehe Bihter kaldığı yerden, fatmagül bize yok mi?, off lan nasıl tecavüz etti, fatmagül'e nasıl tecavüz edildi tıkla izle, fatmagül'ün tecavüzcüleri, fatmagül'de hak etmişti tecavüzü, Fatmagül'ün suçu o gece vakti dışarı çıkmasıydı" tarzında yorumlar ve eylemler oluştu. Bu şekilde davrananların zeka yaşını ölçtürmesi gerek bence. Kendi sevgililerine kardeşine falan da hak o zaman böyle şeyler, öyle mi ? Offf lan nasıl götürdüm gık diyemedi kaltak falan desinler mesela! Çok tatlı geldi değil mi lan kulağa? eheheheue değil mi?

Bir de bu diziyi yayınlayan Kanal D denen kanal var. Ne olduğu belli bunların. Bir tane düzgün adam yok bu kanalda sanmıyorum. Her işleri böyle. Bu diziyi de sadece tecavüz sahnesi üzerinden sundular resmen ortalığa ve diziyi duyduğum kadarıyla 5-6 kere tekrar tekrar yayınlamışlar gündüz vakti o saatte, o sahneleri. İzlemeyen çocuk varsa onlarda izlesin diye.


Dizinin pazarlaması tecavüz üzerine. Halkımız seviyor ya tecavüzü, biliyor adamlar. Hayır çocuklar izlemdi diyelim dışarıda oynuyorlar falan diye kandıralım kendimizi ama bunu izleyen zeka olarak fazla gelişmemiş abazanlık orası tavan yapmışlar izleyip gaza geliyorlar bir turisti alıkoyup tecavüz ediyorlar. Her sene kaç tane oluyor böyle olay. Pippa Bacca vardı mesela hatırlandın mı? Zamanında yine bu kanal Binbir Gece denen diziyi de böyle ucuz bir şekilde pazarlamış ve istediğini almıştı. Çocuklar birbirine tekliflerde falan bulunuyorlardı. Artık da içki olmasa da mevye suyu boca edip saldırırlar birbirlerine belki.? Bu kadar internet ve tv bombardımanından sonra benimsemişlerdir belki artık, normal görüyorlardır.

Bir de ortalıkta her şeye feminist yaklaşımlar getiren kadın toplulukları ve insanlar var ya bunlarda hiç ses çıkarmıyorlar ya da biz duymuyoruz. Saçma saçma şeylerde bangır bangır bağırıyorlar, iş kadın vücüdunu teşhiri ile mal satılmasına, tecavüze falan gelince hiç gıkları çıkmıyor. Samimiyetinize tükeriyim sizin feminist gruplar! Tecavüz demokrasisi. Küçük ABD olma yolunda ilerliyoruz, batının ilmini değil ahlaksızlığını alarak ama.

Bu ülke neden adam bundan olmaz işte. Bir meme bir bacak gösterdin mi herkes tv başına kitleniyor arkadaş unutuyor her şeyi. Şerefsiz medya da körüklüyor bunları. Uyuyan halk. Al sana yozlaşma. Kimse de neden böyle neden diye sorduğu yok. Her şey müstahak bu ülkenin insanına bence.


Hadi bakalım daha çok tecavüz daha çok daha çokkkk! Türkiye olarak tecavüzü seviyoruz ve besliyoruz reytinglerle. Yaşasın tecavüz. Bu hafta da fatmagül'ü izleyelim reytingleri vurduralım, twitter'da trending topic yapalım, ehehhee diye gerzekçe espriler yapalım. Tecavüz üzerinden pazarlama yapanları ödüllendirelim. Hadi Türkiye!! Hadi! Allahınıza kurban sizin! Yürüyün be kim tutar sizi. Fatmamügüller çoğalsın!

- Hanım kahvem nerede kaldı
+ Getiriyorum bey
- Onu boş ver de sen bu dizide tecavüz olacakmış şimdi bizim çırak görmüş internette, o söyledi.
+ Hadi ya dur bakalım, nasıl olacak.
- Evet, başlasa da izlesek daha "yatsıyı kılacağım".

Yozlaşma yukardaki diyalog gibi bir şey. Tehlikeli. Yazının başlığını da bilerek öyle koydum, bu sahneyi arayıpta gelen olursa, BELKİ okur falan diye. Hiç umudum yok ama öyle bir kafadan böyle bir şey.
Devamı >>

19 Eylül 2010 Pazar

Kış gelsin, sen gel | Mektuplar 3

Sana bir mektup yazdım. Mektup denmez aslında buna. Yazdım sadece sana olan özlemlerimi.

Yazdım yazdım sildim. Bir türlü giremedim konuya. Neden böyle oldu anlamadım. Halbuki rahat bir insan olarak bilirdim kendimi. Heyecan yapmıştım resmen. Bir fincan daha çay içtim hararetimi alır diye. Fayda etmedi, yalanmış çayın harareti aldığı be yarim. Neyse toparlandım hemen, sirkelendim şöyle bir. Başladım.

Biliyorsun, bir isim koyamadık daha seninle, belki de sıcaklardandır ne dersin. Bence kesin öyle. Hep bu sıcaklar! İyi de oldu aslında bir alev gibi parlayıp sönecekti belki bu sıcaklarda orman yangını misali. İtfayeciler gelip söndürecekti bu alevi. Kahrolası itfayeciler aşkımızı söndürdüler diye şarkı yapma fırsatım olacaktı Erkin Koray misali ama olsun şan şöhret istemiyorum ben, seni istiyorum. Neyleyim şanı şöhreti neyleyim köşkü konağı içinde sen olmayınca :)


Hep bu yaz gitmeyecek. Bu sıcak yazın bir de kışı var. Odun var kömür var korkma üşümeyiz. Soğuk geçecek bu kış. Rüyamda gördüm. Şaka, rüya görmedim her zaman ki gibi ama kışlar daha güzeldir siyah paltom var benim onu giymek istiyorum. Eldiven de çok yakışıyor, kış gelsin. Botlarımı söylemiyorum bile. Onları boşver de sen varsın bu kış. Rüyamda gördüm. Şaka, görmedim ama görmek istedim.

Yaz aylarında gelmedin belki kış gelirsin. Kışın gelmezsen bahar olsun hemen. Ağaçların çiçek açtığı gibi açsın hemen. Nisan olabilir. Nisan'da kiraz yeriz kuzuları severiz. Ama kış gelsin. Senin geldiğin mevsim en güzel mevsim ama kış mevsimini seçtim ben kar falan yağar kar topu oynarız, araba kara saplanır onla uğraşırız, zincir takarız, karda kayar düşeriz önce bir şaşkınlık sonra gülüşmeler. Kış gelsin. Yaz gibi geçici, sonbahar gibi döküm değil hem kış, sonrasında bahar var. İlkbahar.

Bir sürgün aslında bu benim için. Senden uzak. Evlat acısı gibi, yüreğimi yakıyor, alıştım bu duruma kader dedim kısmet dedim demiştim ya yok alışamadım, kış gelsin. Sonrası bahar çünkü. Kış gelsin. Sıkıldım bu sıcaklardan bu yalan mevsimden. Kış gelsin. Sen gel. Kış gelsin, sen gel...

"başından sonuna kadar okudum da.
neler yazmışım diye merakımdan.
sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp,
adını yazdım.
büyük harflerle, yalnızca adını.
adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum.
mektup cebimde.
cebim yüreğime yakın.
yüreğim sende.
sen yüreğime yakın.
öyleyse mektup sende.
bu kadar içimdesin işte."
Devamı >>

18 Eylül 2010 Cumartesi

Gecekondu

Duydum ki buralarda yüzümü gören cennetlikmiş :şirinsuratlısmiley:
-

Son günlerde şimdi söyleyeceğim programa güldüğüm kadar başka bir şeye gülmüyorum. Gülmekten yerlere yatıyorum hatta. (gülmekten yerlere yatmak mecaz anlamda kullanılmamıştır, bu programı izlerken işbu kişi cidden gülmekten yerlere yayılmaktadır.)

Programın adı; Gecekondu.
Star tv'de her cuma günü saat 00:30 gibi yayınlanıyor. Cuma günleri Beyaz denen gudubet adamı izleyeceğinize bunu izlersiniz artık. Öhm. (beyazı çok severim de!)

Neyse, doğaçlama talk-show oluyor sanırım yaptıkları. 'Yaptıkları' kısmını açayım; programda görünen 3 kişi var. Biri Durdu (Durul Bazan), yani programı sunan kişi. Kendisi eskiden bir TV kanalında çaycıdır, ama çalıştığı tv'deki showman işten kovulunca kendini birden kanalın yeni showman'i olarak bulur. Diğeri Durdu'nun abisi Dalyan. Ve bir de dedesi bulunuyor olay mahalinde, kendisi Durdu ve Dalyan kavgaya tutuştuklarında onları ayırmak için ortaya çıkıyor genelde. Bu arada program Durdu ve ailesinin yaşadığı Gecekondu'da yapılıyor.

Dalyan bomba bir karakter. Programı izlerken güldüğünüz sahnelerin %70'i (sallamak bedava) bu adamın doğaçlamalarından çıkma. Çizgili pijamalarına, okuduğu bozlaklara, kadın konuklara sarkmalarına, programa gelen konuklara laf sokmalarına, hatta ve hatta saldırmalarına gülmeden duramıyorsunuz. Ayrıca kendisinin oyuncu olmadığını da belirtmek gerek (startv.com.tr'nin yalancısıyım). Konuklara laf sokmak demişken, Ömür Gedik'e çakmalarına hayran kaldığımı belirtmeden geçemem a dostlar!

Bu da 'ÖZET GEÇ PİLİÇ!' diyenlere geliyor;


Twitter sayfaları da varmış;
twitter.com/gecekondustartv (tık)
Devamı >>

Kitap Gibi Kız | Blog

Selam olsun blog sevgisi içine işlemiş yüce insanlara, selam olsun blog blog diye nicesine sarılanlara, bu yola baş koymuşlara, karın tokluğuna da olsa yazmaya devam edenlere! Bugün kitapla ilgili güzel bir blogu anlatacağım sizlere. Uzun zamandır kitap okumuyordum ben de kendime geldim bu blogla. Kitap okuma ihtiyacımı giderdim yahu. Hem de farklı bir soluk. Bildiğiniz kitaplar gibi değil saman kağıdı kokmuyor (hangi parfümü kullanıyor acaba). Böyle kitap yok piyasada ona göre gençler :)


Blogun Adı: Kitap Gibi Kız

Evet kitap gibi kız. OooO... Ne güzel bir söylem değil mi? Azaldı böyle kızlar. Oku oku bitmiyor kız ahh pardon blog:P Gerçekten kitap gibi. Ama 3.sınıf piyasa kitapları değil bu kitap. Hayatın içinden. Evimizin taaa içinden. İç Anadolu Bölgesinden. Öyle sınır köyü falan değil yani hayatımızda. Ankara gibi blog. Hem kitap gibi hem hükümet gibi :P Bulunmaz nimet, bulunmaz hizmet!

Kitap gibi kız ama çok çile çekiyor üzülüyorum. Ankara ve İstanbul arasında gidip gelen bir gezgin aslında o. Çile dolu bir hayatı var. Ne kadar reddetse de bir ev kızı olma yolunda emin adımlarla ilerliyor çeşitli tecrübeler ediniyor bu konuda. Ama bu durum sadece yaz aylarında Ankara'da gerçekleşiyor. Bir nevi yaz dönemini böyle kendisi geliştirecek stajlarla geçiriyor "kitap gibi kız". Eğitim şart :)

Kitabın bir de İstanbul tarafı var. Orası daha eğlenceli sanıyorum. Göreceğiz. Çünkü blogcu hanım kızımız Temmuz ayında açmış daha yeni blogu. İstanbul tarafı yok. Heyecanla bekliyoruz onu da. İstanbul'da ne okuyor derseniz "olsun kızım o da güzel" bölümünde okuyor kendisi haha :) Aynı zamanda bir devlet sanatçısı. Çünkü devlet yurdunda kalıyor ve oradan bloglayacak bizlere. Eee birleştir devlet - blog. Blogta bir sanattır. İşte sana devlet sanatçısı. Saygılar!

Bu aralar sadece duvardaki boş çivileri merak eden, fazla vurdulu kırdılı olmayan gülümseten sakin filmleri seven hanım kızımız blogunda ne anlatıyor peki. Bildiniz günlük tutuyor aslında. Böyle kasmadan. Rahat. Aslında geçen kızların baş ucu olabilecek bir blog "Kitap Gibi Kız". Çünkü, edindiği ev kızı tecrübelerini aktarmaktan hiç çekinmiyor. For Example, (ingilizce biliyorum) apartman arası konuşmalar iki teyze arasındaki bizim kız da kulak misafiri olmuş, aktarıyor;

"Kız Şaziye napiyon?
- Aman Aysel abla hiç sorma, halıya mum dökülmüş çıkaramıyorum.
- Ayol ondan kolay var. Beyaz kağıdı lekenin üstüne koy, sıcak ütüyü üzerinde gezdir.
- Olur mu ki abla?
- Olur olur, halın naylon değilse bal gibi olur."

Gördünüz mü benim gibi bekar delikanlılar için de faydalı bir blog. Peki halı naylonsa ne olacak ? Hayat çok zor! Ama "kitap gibi kız" ile daha kolay olacak daha güzel olacak. İsviçreli bilim adamları kitap gibi kızların "anti aging" etkisi yaptığını söylemişler. Bu fırsat kaçmaz :)
Devamı >>

15 Eylül 2010 Çarşamba

Mia Wallace Blog | ben alelade sen nadide

Merhaba blog insanı. Nasılsın? Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini. Halbuki bildiğin siyah nasıl unutursun. Neyse kırıldım çok ama büyüklük bende kalsın hem pasta aldım çay da var içeriz yeriz falan. Kaç günlük dünya kırmayalım birbirimizi. Çaydan sonra da bir blog var onu da okuruz. Çok güzel ama bayılacaksın. İsmi de çok güzel hem böyle yabancı artistlerin isimleri gibi havalı (zaten öyle ehe),


Blogun Adı: Mia Wallace

Blogun ismi ne güzel di mi canlar, cananlar, osmanlar ve diğerleri (burada gördüm çaldım). Nereden geldiğini bilmeyenler vardır şimdi, ne kadar cahilsiniz ama yaa off :) neyse söyleyelim yine de. Bu güzel blogun ismi taa Romalılara dayanıyor. O kadar eski yani. O zamanın Roma kralı IV. Marcellus'un karısı bu Mia. Güzel kadın. Yaaa öyle ne sandın sen asil bir blog, bu blog :P

Blogun isminin nereden geldiğini öğrendiğimize göre içeriğe geçebiliriz. Mia'nın blogu mim yazmak için yaratılmış adeta. Şimdi blog camiası içinde bir mim çetesi var böyle dışa kapalı bir sistem bu arkadaşlar. Sürekli aralarında mim paslayıp hihih hohoh diye göbekleriyle (çok şişkolar ayy öyle böyle değil. Göbekli blogcular timi) falan gülücükler saçıyorlar. Ben takip ediyorum, eğlenceli insanlar. Mia'da bu çeteden. Mim çetesi. Güzel mimler döndürüyorlar. Allah daha çok versin. Okuması zevkli oluyor mimleri hem. (Göbek yalandı, evet korktum!)

Mia, bazen küçük Marjane gibi mutlu, bazen genç kız Marjane gibi umutsuz ve karamsar bir blogcu kızımız aslında. Şeker bir insan, öyle sanıyorum :) Mia mim yazmak dışında da yazılar yazıyor tabii ki hem de çok güzel. Bir günlük tadında kişisel bir blog. Biraz duygusal bir blogcu sanıyorum Mia hayatında. Öyle sezdim. 6.hislerim çok kuvvetli benim hehey yavrum desem yalan olur kargalar bile güler "aha lan his dedi duygu dedi ne arar lan sen de anten" diye dalga geçerler. Ama bu kez doğru sanki :)

Nisan 2010'da yazmaya başlamış Mia blog yazmaya şu cümlerle biraz şen şakrak bir şekilde "Heyyy naber cicişler yaa, ver bakalım bir yanak oooo harika" yazmış.!! Çok değişik bir giriş ve devam etmiş bu giriş yazısına Mia yine değişik bir şekilde. "Hep Cosmo Girl'de falan görürdüm yaa böyle blog falan özenirdim artık benim de blogum var heyooo. Bir filmde görmüştüm hattaa oyuncu kız da yazıyordu böyle, o hasbam yazıyorsa benim neyim eksik gencim güzelim seni üzerim ehi ehi" Bu kadar mı, daha bitmedi yazı devam ediyor yine ilginç bir şekilde "Yaaa cicişler herkes beni sevdin okusun istiyorumm yaa lütfeen beni okuyun takip edin. Paylaşım yapalım. Çok thanks. Öptüm kokulu kokulu muckks, Mia" Bu yazının devamını ve tüm gerçekleri okumak için buradan devam edebilirsin bence et devam, gerçekler göründüğü gibi değildir. Bir de ben yazıyorsam yazdıldığı gibi de değildir:P

Blogun teması da güzel. Hem de bir Balık burcu insanı kendileri. Balık burçları çok şeker insanlar olur genelde. Bknz: Ben :) Çok şekerim değil mi böyle tatlılık sağımdan solumdan akıyor o derece, balık burcu olunca işte. Neyse ne diyorduk hıı Mia diyorduk. Mia güzel tatlı bir blog. Okumak gerek. Bu zamanda böyle bir blog bulupta okumayanı dövüyorlar. Karar senin :P

Blogun resmi içeceği, pardon şarkısı ise Nil'den. Mia için özel yapmış kendisi "Ben alelade sen nadide" Kop kop :)
Devamı >>

13 Eylül 2010 Pazartesi

12 Eylül darbecileri ne zaman yargılanacak bakalım | bugün 13 Eylül 2010

12 Eylül 2010 Anayasa değişiklik paketi halk oylaması sonuçlandı. Halkımız %58 evet diyerek onayladı bu değişikliği. Değiştirilen çeşitli maddeler vardı. En çok öne çıkanları HSYK ve Anayasa Mahkemesi üzerine olanlardı. Bir de 12 Eylül 1980 darbecilerinin yargılanmasının önünü açılacağı iddaa edilen bir değişiklik yapıldı. Bir çok kişiyi de ilgilendiren madde, hatta evet demesine neden olan madde de bu aslında bir çok kesimin.

Referandum öncesinde bunun imkansız olduğu 30 senelik bir zaman aşımı süreci yaşandığını söyleyenler oldu ben de söyledim. Hala da bir masaldan ibaret olduğunu düşünüyorum umarım yanılırım, bu katiller yargılanır ve cezalarını çekerler. AKP kanadı ise bunun gerçekleşeceğini sürekli dile getirdi. Şimdi evet çıktı sandıktan bekliyoruz merakla tüm ülke olarak yargılanmalarını. Sözlerinde dursunlar mert bir şekilde.

Eğer yagılamaz bir ceza-i hüküm gelmezse bu darbecilere Kenan Evren ve komuta ekibine, AKP ve Tayyip'in o ülkücü şehitler ardından döktüğü göz yaşlarının birer timsah gözyaşı olduğunu anlayabiliriz. Nasıl halkı sömürdüklerini görebiliriz kolaylıkla. Zaten şehide kelle, miliyetçi gençlere faşist diyen birinden pekte yadırganacak bir davranış olmaz. Mayasında var deriz geçeriz. Öyle olmaz inşallah, sabır sabır bir yere kadar Tayyip Bey.

Bu 12 Eylül darbesi sürecinde malumunuz en çok ülkücüler ve devrimci sol gençlik çekti acısını. İşkenceleri görenler bunlar. Ama bu darbenin keyfini sürenler ise bu Milli Görüş kesiminden gelen tipler. Hiç bir şekilde zarar görmemişlerdir. Bakalım Tayyip efendi samimi olacak mı söylemlerinde yargılayabilecek mi Kenan Evren'i ? Vallahi bana göre zor gibi ama yargılanmasının önünü açarlarsa yiğidin hakkını da yiğide teslim ederim. Helal olsun derim. Herkeste öyle yapar umuyorum. Yok yapmazsa, üzerini kapatırsa bu halk bunun da hesabını vermezse hem bu yargılanmasına engel olanların hem de bunun hesabını sormayan halkın Allah belasını versin derim. Müstahak size, hak ettiğiniz gibi yönetiliyorsunuz derim. Şimdilik bir şey demiyorum ama o zaman anlayacağız.


12 Eylül ile hesaplaşma deyip durdu Tayyip Efendi bekliyoruz bakalım ne zaman hesaplaşacak. Bu gün 13 Eylül 2010. İleriye sayım başladı. Bakalım ne zaman dava açılacak ne zaman mahkemeye çıkacak ne zaman hüküm verilecek. Artık önlerinde bahane edebilecekleri bir engelde kalmadı. Yaş haddinden dolayı ev hapsine mi kapatacaklar yoksa? İmralı'da besledikleri gibi onu da mı besleyecekler? Bunlar kafalardaki sorular. Şartlar belli aslında adamın yaşı belli. Bakalım. Üstün körü göstermelik hareketlerden kaçınırlar umarım, bu halk o kadar da salak değildir sanırım anlarlar. Ama Kenan Evren'de ABD destekli Tayyip Bey'de ABD destekli. Hımm..

Yüksek ihitmal bence, dava açılacak ama zaman aşımından düşecek dava. O zaman çıkacaklar bize açtık dava ama zaman aşımı oldu kısmet değilmiş diyecekler. Sen salaksın ey halkım demenin bir başka dolaylı yolu da bu olacak sanırım. Ama halk alışık suratına tükürülemesine. Her fırsatta yarabbi şükür diyor maşallah! KPSS sorularının çalınmasına bile meşru bakan insanlar varken bir Türkiye'ye gelmeyi reddeden ABD aşığı Fethullah Gülen gerçeği varken boşuna konuşuyorum aslında ben.


Konusu açılmışken, Fethullah Gülen ve cemaati bugün 2010 yılında darbecilere tüü kaka derken Fethullah Gülen "Sızıntı Dergisi Ekim 1980 Cilt 2 Sayı:21"'de yazdığı "Son karakol" isimli baş yazıda (Sızıntı'nın baş yazıları Fethullah Gülen'e aittir) açık açık darbecileri övmüş alkışlamış tam zamanında yetiştiniz yiğitlerim demiştir darbecilere! İşte o yazı okumayan varsa okusun ve bu adamların peşinde giden saf yürekli arkadaşlarda kimlerin içlerinde olduklarını görsünler. Nasıl kandırıldıklarının nasıl bir oyunun içinde olduklarını görsünler. Sızıntı Ekim 1980 Cilt:2 Sayı:21

Yazıyı bitirmeden Tayyip'in bugün okyanus ötesindekine diye sevgiler gönderdiği Fetullah Gülen efendinin alkışladığı 12 Eylül darbe sürecinde neler olmuştu hatırlayalım. Unutmayalım!

"650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişiye idam cezası istendi, 517 kişiye idam cezası verildi, 50 kişi idam edildi, 98 bin 404 kişi örgüt üyeliğinden yargılandı, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı, 30 bin kişi mülteci olarak yurtdışına gitti, 300 kişi kuşkulu şekilde öldü, 171 kişi işkenceden öldü, cezaevlerinde 299 kişi öldü, 14 kişi açlık grevi yaparken öldü, 16 kişi kaçarken vurularak öldü, 95 kişi ise çatışmada öldü."

12 Eylül 1980 Darbesi ile hesaplaşmak için geri sayım başladı. Sözünde duran, dürüst bir başbakan mı yoksa yalancı, yanar döner, duyguları sömüren bir başbakan mı göreceğiz hep beraber. Bekliyoruz!
Devamı >>

8 Eylül 2010 Çarşamba

Mutlu bayramlar olsun sevgili blog severler

Merhabalar sevgili 'Seray sever'ler :P Evet formumdayım her zamanki gibi. Ama nasıl olmayacaksın ki Ramazan bitti bitti bitti nan :)(3 kere deyince daha güzel) Şimdi oruç tutmamış arkadaşlar için bir anlam ifade etmebiliyor tabi bu sevincim, ama bu deli sıcakta benim gibi iradesi zayıf bir adamın oruç tutması epey zor oldu. Kendimi sınadım resmen, sınıfı geçtim bence. Yıldızlı pekiyiyi hakettim :P Melekler bile şaşırdı bu performansıma, ben de bir bakış attım geçtim onlara yaa ne sandınız oğluumm dedim :P


Anlayacağınız günahıya sevabıyla bir Ramazan'ı daha bitirdik hep beraber gençler. Şimdi Ramazan'da kazandığımız sevapları harcama zamanı geldi. Yehuuuuu ehe:P:p Peki nasıl harcayacağız bu sevapları, çekirgeler nasıl harcayacaklarını biliyorlar zaten onlara tavsiyem yok.:P Sevgili güzel kızlarımızda Ramazan'da eve gelen misafilerine hizmet ederek daha çok sevap kazanabilirler onlar harcamasınlar. Bak iyiliğinizi düşünüyorum ben. Bayramda yapacağınız çay servisleri çok önemli. Lütfen. Soğumadan hafif demli çay olmasına dikkat edelim :P Hıı köpürtmeyin!!11

Bayramda şeker yemeyi ben çok seviyorum. Çocukluktan beri severim aslında. Dişlerime çürük demek hafif kalırdı diş yoktu ağzımda bir ara çürüklerden. Ama şimdi öyle değil tabi :) Ama hala yemeye devam ediyorum. Dişlerimi fırçalıyorum. Buradan monitörleri başında bu yazıyı okuyan küçüklere, ergenelere (haha) sesleniyorum. Yatmadan önce dişlerinizi fırçalayın, sütünüzü için, yoksa kızlar size bakmaz, aaa şişko aaa piss ayyy iğreançç diyebilirler.

Bu sosyal mesajımızı da verdikten sonra geçelim Ramazan Bayramı dileklerimize ve duamıza. Ukturk hoca gururlar sunar,

- Bu bayramda çocuklar daha çok şeker yesin. Anneler babalr oğlum yeter artık yeme demesin. Bırak yesin çoçuk aaa !
- Kızlarımız çay servislerini aksatmasın tekrar diyorum köpürtmesin çayı, kahve değil bu :P
- Bize gelen misafirlerin kızları olsun servisleri onları yapsın, yardım etsin yoksa ben yapıyorum iğrenç bir şey, çok yorucu :)
- Ev kürt kahvesine dönmesin lütfen. Gruplar halinde değil de teker teker gelsin herkes. Kaçmıyoruz evdeyiz.
- Bu bayram hayırlı kısmetlere vesile olsun :P
- Bayram sohbetlerinde Referandum'dan başka şeylerde konuşulsun. Ama pek bir ümidim yok özellike benim gittiğim yerlerde, bizim evde imkansız bir şey bu :P
- 12 Dev Adam finale çıksın :)
- Kutuplarda penguenler üşümesin.
- Tayyip adam olsun. (Hatrı kalırdı:P)
- Bi Dost çok iyi bir kız ama biraz şımarık. Allah affetsin :P
- Hanım güzel kızlarımızın sesi, çirkin kaşarlardan daha fazla çıksın. Ohh yess:P
- En önemlisini en sona bıraktım harçlıklar bol bol olsun geeençlerr. Cebiniz parayla dolsun:P

Unutmadan, İyi bayramlar Türkiye :)
Devamı >>

5 Eylül 2010 Pazar

Nurettin Şenyuva Şarkıları | gülmekten ağlayacağım

Konnichi wa :) Bu ara pek bir eğlencem yok eski damat ferit kalmadı ah o günler huhe:) Ben de geçen de dediğim gibi televizyon dizileri izliyor çekirdek çitliyorum. Gözümde de gözlük var ne şeker :)) Bir de Şen Yuva diye bir dizi var. Çok seviyorum lan iyice sardım bu dizilere. Sabah programlarını bile izleyeceğim fırsat bulsam evde değilim ne yazık ki :)) Şen Yuva diyordum bu diziyi düşünün benim cool takılan kasıntı deli manyak bir kuzenim var ona bile izlettim yani izle dedim izlemiş. Bu ne yaa dese de güldüğünü hissedebiliyorum. Burada bir Nurettin var Nurettin Şenyuva. Adam bir şarkılar yapıyor aman allahıım şahaserler. Gülmekten gözümden yaşlar geliyor :) Alper Kul oynuyor Nurettin'i. Bu şahaser parçaları paylaşmazsam sizlerle gözlerim açık giderdi. Tam 4 tane birden. Upload ettim sizler için :) En güzelleri şarkılarının. Bu dizi bence soundtrack falan çıkarsın almayan Fatih Ürek olsun :))


Dokunmatik Tam Otomatik İnorganik Gelincik, Nurettin'in bomba şarkısı. En güzeli bana kalırsa :)) Çok hareketli çook huhe:)) İnorganik gelincik. Kimyasal bir şarkı.:)



Endoplazmik Retikulum, bu şarkıda sevgili Nurettin dizide asıldığı salak kız Ünlem'e sesleniyor. çilini milini öptün mü? Çilini milini heryerini, tenini genini sevdim, tenini genini mitokondrini diye yavaştan duygusal bir giriş ve sonra hareket oh yeahhh :))



Daha Ellemeden Ellerin Oldun, bu şarkı da son bölümde patladı. Bu kez Nurettin tek değil Avea reklamlarıyla gülmekten kıran Erdem Yener namı diğer "Fasulye" Hasip adıyla burada düet yapıyor. Random güleceğim müsadenizle asasdsafadaaf :))) Süper lan huhehe:))



Sempatiğimsin, bu Nurettin'in ilk şarkılarından. Sempatiğimsin. Çok romantik çok hisli bir şarkı. Sözleri çok bomba :)) 1-3-5 gün, 1 hafta 10 gün aramazsın, aramazsın, kız sen sebebim olacaksın, sempatiğimsin, gitme, gitme, boşa gitme, gitme, gitme, beni terketme. :)))



Güzel değil mi lan, beğendin :))
Devamı >>

3 Eylül 2010 Cuma

Geçmişten günümüze Yiğit Bulut gerçeği | bir omurgasızlık destanı

*Giriş

Yiğit Bulut. Aydın Doğan'ın yeğeni ile evli (boşanmışlar), 1972 Keşan doğumlu, uzun yıllar Doğan Medya'da çalışan, Radikal'de, Vatan'da Referans'ta köşe yazıları yazan, ilk başlarda finans, borsa analizleri yapan ama yorumları hiç bir şeye benzemeyen rezalet şeyler olan, baktı olmuyor sonraları siyasete saran bir insan.


Milliyetçi takılan, hükümet karşıtı bir çizgi tutturdu önce. Yapılan özelleştirmelerden ve daha bir şeyden dem vurdu. Yolsuzluklardan vb. Bu söylemleri ile dikkati çekmeyi başardı hemen. Ama o zamandan bunun kendi görüşlerini yansıtmadığı sadece DOĞAN grubunun hükümet ile sorunlarından dolayı böyle bir ısmarlama havaya girdiğini biliyordu bazı insanlar ve bunu böyle devam edeceğini sanıyorduk. Tasması kimde herkes biliyordu isterse susturur, isterse konuşturur.

Ama öyle olmadı sahibine de yaptı Yiğit Bulut ve saf değiştirerek başka bir gruba Habertürk'e transfer oldu ve hızlı bir değişim süreci yaşamaya başladı bununla birlikte. Böylesi de az görülür ya hani. Gazetecilik tarihine kendi ismini altın harflerle yazdırdı. Hani çocuğu falan varsa yazık, utanır babasından bu yaptıklarıdan sonra. Neyse, yanlış hatırlamıyorsam 2009 yılıyla birliktede hükümet ile arası bozuk olan Doğan'dan yani düşen değerden, yükselen bir değer Ciner grubuna Habertürk'e transfer oldu ve yeni süreç başladı onun için.

*Gelişme

2010 yılı Şubat ayı sonlarında ABD ziyareti gerçekleştirdi Yiğit Bulut. Peki ne için gitmişti. Bu tarihten sonraki yazılarında ve duruşunda neler değişmiştir görmek pekte zor değil aslında. (Büyük bir çizgi değişikliği) Herkesin anlayacağı tabirle "el öpmeye" gitmişti ABD'ye. Öptü geldi, görevine başladı. ABD'ye Fetullah'ın elini öpmeye gittiği çok açıktı çünkü önceden cemaat aleyhinde yazıları ön plandaydı; sonra ABD'ye gidip geldikten sonra birden değişti ve şimdi lehte, yalakalık sınırlarını zorlayan yazılar yazıyor. Birden kariyerinde yükselmesi de bunun bir kanıtı aslında. Habertürk grubu da el öpmüşe benziyor bu da Habertürk'ün içindeki imam. İmam Yiğit Bulut olsa gerek.

Yiğit Bulut dönme konusunda ders konusu yapılabilecek bir insandır. Kişisel hırsları söz konusu olunca hiç bir savunduğu değeri yoktur. Doğan grubunda daha çok ön planda olmak için Doğan'ın yeğeni Şule Zeybek ile evlendi orada daha da yüksek yerlere mesela yöneticilik istedi ama olmadı sonra da baktı olmuyor Habertürk'e geçti karısını gözardı edip ve bir AKP çizgisi tutturdu el öptükten sonra. Kişisel hırsı için her şeyi göz ardı edebilecek bir kişilk yapısını görebiliyoruz burada. Bir değeri olmaz böyle insanların Yiğit Bulut nezdinde bunu da görebiliyoruz.

2008 yılında bir programda "Çanakkale şehitleri'ni andık ama ben aynaya bakıp kendi yüzüme tükürdüm. Bu insanlar bu ülkenin bağımsızlığı için öldüler. Bugün bakıyoruz bankalarımızın %60'ı yabancıların elinde, türk telekom yabancıların yönetiminde, ülkenin bütün önemli kurumları satılmış" diyebilen insan yıl 2010 olunca ise; kendiği sunduğu programda başbakanın elini eteğini öpmeler, başbakanım anlamıyorlar sizi, hakısızlık ediyor demeler, bin türlü yalamalı hareket ve eskiden yerle bir ettiği icraatları övmeler.! Ne oldu da ne değişti Yiğit Bulut. Ne elmiş nasıl öpmüş ki böyle bir değişim yaşamış çok ilginç!


5 Aralık 2008 Vatan Gazatesi, Yiğit Bulut yazıyor: 2001-2008 arasında ‘elinde ne varsa sattığı gibi’, ayakta kalmayı bırakın ‘1923-2001 arasında esir almak isteyenler’ tarafından ‘her alanda yönetilir’ hale geldi. Olaya bu açıdan bakınca özellikle 1923-2001 arasında ‘yapılan toplam borcun’, 2001 sonrası cumhuriyet tarihinden fazla arttığı da düşünülünce ortaya çıkan tablo çok net: Cumhuriyet’in değerlerini satıp, yok edip, ülkeyi borç batağına saplayıp sonra da ‘eleştirmek’, ‘işte sizin cumhuriyetiniz’ demek çok ama çok kolay.!"

-- Bu kadar hızlı değişim mevsimlerde olmuyor Yiğit Bulut sırrını bize de açıklasana şunun? -- Nasıl hala insanların yüzüne bakabiliyor böyle insanlar anlayamıyorum ben. Hiç mi onur denen şeyi bilmezler. Ne için yaşıyor Yiğit Bulut. İdealleri ne? Çok açık bence ne için yaşadığı dile getirmeye gerek yok. Aklı selim olan anlar.--

Bir insan ne kadar yalaka ne kadar çanakçı olabilir işte onlardan bazıları: Yiğit Bulut soruyor başbakan'a "Tüsiad kim oluyor da size muhalefet ediyor" , "Ben sizin içinde olmadığınız bir başkanlık sistemini hayırlı bulmuyorum" , "buraya girince burada bir liderin başbakanın olduğunu hissedebiliyorum saksıların dizilişinden bile" , "bu kadar güzel icraatlar yapıyorsunuz ama bazı kesim medya bunlara yer vermiyor" , "size baba diyebilir miyim" , "verin elinizi öpeyim" , "Allah sizi başımızdan eksik etmesin" :) Evet son 3'nü ben uydurdum ama dili söylemese de kalbi, gözleri, jest ve mimikleri bunları söylüyordu pek tarafsız gazeteci kılığındaki Yiğit Bulut'un.

Yaptığı programda soru sormak yerine hayranlığını dile getiriyor başbakana. Programının amacı nedir? Hayran olabilirsin tamam ama ulusal bir kanalda böyle bir yalakalık görülmemiştir heralde, yandaş medya bile yuh çekmiştir eminim. Oha yani Yiğit diye! Gönderilen 1000'lerce soruyu da es geçmiştir. Zaten program boyunca soru da sormamıştır yalakalık yapmıştır :)

Başbakan'ın özlediği medya ve gazetecilik bu olsa gerek galiba. Yiğit Bulut tarzı vıcık vıcık içine jöle katılmış gazetecilik. Yiğit Bulut gibiler bellidir aslında, dönem insanı. 10 sene sonra başka birilerinin elini öperler eğer onlar giderse. Dün senin elini bugün onun elini yarın da gelir benim elimi öpmeye kalkışır. El öpmeye progamlanmıştır belki yadırgamamak gerek aslında :P Knedi görüşleri değildir, sahiplerinin görüşleridir. Maşa, piyon artık ne derseniz!

*Sonuç

Yiğit Bulut'u bir kompozisyon gibi 3 bölüme ayırdım. Giriş gelişme ve sonuç. Doğan grubu ile giriş yaptı serpildi, nasıl el öpülür, nasıl boyun eğilir öğrendi ve stajını tamamlayıp (en iyi okulda) gelişme dönemi için Habertürk'e geçti. Önce elini öptü ABD'de yine. Öptüğü eller her gün büyüyor. Sonra başbakan'ın özlediği gazeteci tipi oldu, destur aldı. Devam ediyor. Bu yükseliş trendi de devam edecektir uzun bir süre. Ama hiç kimse baki değil. Bir gün Tayyip gidecek. O zaman işte Yiğit Bulut'un sonuç cümlesini yazarız buraya. Çok tekin pek parlak olacağını sanmıyorum. Sonuç iyi olmaz böylelerinin pek, örnekleri çok. Mutlu son olmayacak yani onun için :)

Yiğit Bulut diyor ki: Durmak yok yalamaya devam! Bugün onu, yarın seni!
Devamı >>

1 Eylül 2010 Çarşamba

Sosyal medya kaşarlarının genel özellikleri

Merhaba, biraz düşman kazanalım. Öncelikle sosyal medya da nedir diyenler için "sosyal medya". Evet budur. Şu anda kullanmakta olduğunuz Twitter, Friendfeed ve okumakta olduğunuz bloglar falan filan hepsi bu sosyal medyanın içine giriyor ve dahası... Her ortamda olduğu gibi burada da kızlar ve erkekler var. Bizim konumuz kızlar. Ama biraz kaşarlaşmış olanları. Kaşar deyince bildiğimiz kaşardan değil içinde onlardan da var ama bunlar sosyal medya kaşarı. Kaşar temsili bir kelime burada. Her sınıf kendi sınıfını oluşturur derler. Şimdi sayacağımız özelliklere sahip olan kızları da sosyal medya kaşarları olarak nitelendirdim ben. Herkes biliyor bunları. Tanıyalım, gelecek nesillere aktaralım.


Dünyanın merkezinde sanırlar kendilerini: Bu kaşarlar kendilerini evet her şeyin merkezinde sanırlar bu asosyal sosyal medyada. Sanırlar herkes onları takip ediyor 24 saat. Onlarla yatıyor onlarla kalkıyor. Ufak bir eleştiri duyduklarında aman canım götümüzün dibinden ayrılmıyor hem takip ediyorlar hem eleştiriyorlar bunlarda diye söylenirler. Sonra da kaşar kahkahası hahahha muhahha. Dalga geçiyorlar burda. Değişik bir tür anlamak zor.

Tüm erkekler abazandır: Bu tiplerin değişmez görüşüdür bu. Her erkeğe böyle yaftalamaktan zevk alırlar. Hem muhtaçtırlar buradaki ilgiye çünkü eziktirler normalde hem de sürekli şikayet halindedirler. (Ergen erkekler kendine çeki düzen versin:P) Güzel bir iltifat duyunca hemen orası burası kalkar "kesin bana asılıyor hayvan" havasına girer. Böyledirler. Bunlara en güzeli fırsatını bulunca ayarı vermektir. Biliyorsunuz kaşar kanser yapıyormuş çok yemeyin, beslemeyin de. "Don't feed the kaşars".

Seksi fotoğrafları için tıklayınız: Ergen gençlerin ve facebook delikanlılarının ilgisini çekmek için çok iyi numaradır. Amaç biraz daha popüleritedir. Bunun için yapmayacağı şey yoktur. Babasını bile satar o derece!! Başka da bir kozu yoktur zaten "vücudundan başka". Çok ezik bir davranış değil mi? Bunu sürekli hale getirenlerden bahsediyoruz tabi yoksa fotoğrafa kastım yok :) Bir de poza göre değişir durumlar. Söylediğimiz de bu zaten. Herkes kalitesini bir şekilde belli ediyor işte. Bunlar eğlenilecek kız sınıfı yoktur diyenlerin kafasına vura vura gösterilecek kızlardır. Herkes kullanır sonunda birinin elinde patlar. Kısmet gençler. Tehlikenin farkıda mısınız. Sosyal medyanın motorize ekipleri bu maddeye girer.

Cool ve çok bilmişlerdir: Şimdi bahsettiğim kaşar kelimesini hala anlamayan yok sanırım. Evet. Pek fazla muhattap olmazlar herkesle. Böyle havalarında geçilmez. Soğuk nevaledirler bunların bazıları. Her şeyi bunlar bilirler her şey bunlardan sorulur. Bir hava bir hava hasbamda. Elit görünmek için ellerinden geleni yaparlar ama özünde bir "kezban" olduklarını herkes bilir. Kezban olmak kötü değil ama başkası olma kendin ol diyor o kadar şair.:P

Özentidirlerdir her şeye: Bunlar özentinin önde gidenidir. Hani başka hiçbir yerde bu kadar özenti "kaşarı" bir arada bulamazsınız. Arabesk ıyykkdır. Ama Fazıl Say ıyyk deyince candır. Yabancı şarkılar canandır. %90'nın da doğru dürüst sözlerden anlamadığını da adım gibi eminim. Öyle dinler işte. İçimizden biri yaptıysa hemen eleştirecek bir şey bulurlar ya da ilgilenmezler. Küçük bir hatasında yerin dibine somaya çalışırlar. Elin ecnebisi bir şey yapsın ayy kız gavur yapıyor havasına girerler.

Sözde özgürlükçüdürler: Bu sosyal medya kaşar sınıfının "bir sınıfı" Türk kelimesinden ve asker kelimesinden rahatsız olur. Böyle saldırmak için 4 kol dolaşır. Nan biri Türk dese bir TSK dese de sallasam diye hahahmuhaha diye dalga geçsem, bu ne lan desem diye. Burada da tekrarlayayım biz bunlara "onun bunu çocuğu" diyerek bir açık kapı bırakıyoruz ki kimin çocuğu olduğuna kendi karar versin diye. Asıl özgürlükçü biziz :)

Tüm değerlere karşıdırlar:Bir tipte bunlar kaşarların içindeki. Sayılan sevilen ne kadar değer varsa bunlara karşıdırlar. Sürekli alttan veya direkt olarak yayın yaparlar. Bunlar "kaşarlığın" en üst noktasıdır. Troll davranışlarını kendilerine kılavız edinmişleridir. Anlatsan da anlamazlar benim tavsiyem kafasına vura vura anlatmak ama o da çok kaba diyorlar en iyisi muhattap olmamak. Kaşarla kaşar olma yeğen der bir sosyal medya atasözümüz.

Beğendiği erkekten ilgi göremeyince takibi bırakır: Çok komiktirler. Önce takibe alırlar seni. Böyle sürekli ilgi gösterirler falan. Mesaj falan atarlar. Mail atarlar falan filan. Ama yüz bulamayınca yani bekledikleri ilgiyi karşıdan göremeyince aniden kesilir bu şeyler. Şak diye.! Hani ne oldu arkadaşça hislerine yalanmış yalan. Çakal :P Bunlar bu sınıfın en zararsızı aslında duygularına yeniliyorlar:P Unutma gidip ağlamadı genç senden ilgi göremeyince çoktan başka birine kanca atmaya başlamıştır bunlar :) Tutturana kadar. Durmak yok yola devam :P

Daha bir 3-4 tane daha yazarım heralde o kadar çok ki. Neyse böyle kızlarımız var bu adı sosyal kendi asosyal olan medyada. Kendi pembe dünyalarında yaşarlar. Bir gün bu sosyal medya siteleri kapansa meela Friendfeed, Twitter bilemedin Facebook falan ne yaparlar acaba çok merak ediyorum. Düşünmesi bile kötü bence direkt depresyon:P

"Kaşar" kelimesi burada temsili kullanıldı bir nefreti dile getirdi. Dağılabilirsiniz :)
Devamı >>
 
Copyright Blog Manias All Rights Reserved
ProSense theme created by Dosh Dosh and The Wrong Advices.
Blogerized by Bonard Alfin Blogger Templates.