Welcome

28 Şubat 2011 Pazartesi

Merhaba ben ukturk "bu bir ilandır" | vol:2

Merhaba geçen yıl mayıs ayında aha da (ne kabayım ya) şu ilanı vermiş beklentiye girmiştim. Bazı teklifler geldi, değerlendirdim, deneme çekimleri falan yaptım ama olmadı, kısmet bu işler biliyorsunuz. Baktım olmuyor kaderime küsmek yerine yeniden ilana çıkmak istedim. Açık artırma usulü ile yapacaktım ama kuzenimin "olur mu oğlum yaa kaliteyi düşürme hiç anlamıyorsun bu işlerden off" demesiyle farklı bir yöntem denemeye karar verdim. Bugün müstakbel hayırlı kısmetlerime daha önce hiç bahsetmediğim o harika o her kızın hayallerini süsleyen, her eve lazım diye niteledirilen erkek portresini çizmeye çalışacağım. Evet o ben oluyorum, kendimden bahsetmeyi çok sevmem hatta utanırım ama ne yapalım her şey hayırlı bir kısmet için, ne yapıyorsam mutlu bir yuva için. Allahım sen büyüksün bu kez gol olsun lütfen, direklere küstüm yeminle:((


- Öncelikle daha önce de dediğim gözüm dışarda değil. İş gelip giderken arabanın camını bile açmıyorum ki ışıklarda beklerken geçen kızlar yanağımdan makas almasınlar diye, öpen bile oluyor ne diyorsun:(( Kendimi dış tehlikelerden koruyorum yani elimden geldiğince. Niye o alsın ki makas, hayırlı kısmetlerim dururken. Makasla kalsa iyi, makas makası doğruyor :(

- Yılların verdiği tecrübeyle harika bir şekilde ütü yapabiliyorum. O gömleğin kolları, yakaları o kadar güzel, o kadar jilet gibi oluyor ki bazen elimi kestiğim bile oluyor o kadar net, o kadar keskin. Çerçevelet duvara as, sanki bir sanat eseri. Pantolonları söylememe gerek yok sanırım tahmin edebiliyorsun bölünmüş yol gibi değil, öhömm:P

- Yemek de yapabiliyorum. Öyle bir yumurta kırmak, bir makarna yapmak sanıyorsan yanılıyorsun. Bir sarma sararım böyle kalem gibi (Fatih kurşun kalem), parmak gibi (manken parmağı). Karıştırırsın hatta bazen ayy diye bir ses gelir o zaman anlarım ki sarma ile parmağı karıştırmışsın. Elimde değil Allah'ın verdiği bir yetenek işte ne yaparsın. Ayrıca ıspanaklı böreğim de fena değildir, evlenince beraber yeriz bir ucundan sen bir ucundan ben ısırırım, allahım ne kadar romantik:P

- Önemli günleri hiç unutmam. Ne zaman tanıştık, ne zaman ilk el ele tutuştuk, ilk ne zaman göz göze geldik öyle salak gibi(pardon bir birini seven iki aşık gibi olacaktı o!) kalakaldık, ilk buluşmamızda üzerinden ne vardı (kırmızı kazak), sana aldığım ilk hediyeni fiyatı ne kadardı (hiç unutmam ,, şeyy), nişan, pasta, düğün tarihleri falan fıstık işte, anladınız sanırım. Unutmam çünkü hepsini yazarım, ayrıca çok zekiyim o da var tabii, onu atlamamak gerek:P

- Evde kedi, dışarda aslan gibiyim. Yani, evin içinde uyumlu, hayat müşterek esasına kendini adamış biriyken, dışarda karşılacabilecek tehlikelere ve sayıları sürekli artan ite ve çakala karşı bir çita gibi hızlı ve çevik, bir kurt gibi güçlü, bir aslan kadar parçalayıcı olabilirim. Her şey senin için. Ne yapıyorsam senin için yani :( İte çakal yem etmm ulan sevdiklerimi!!
*
Bir ilanın daha sonuna geldik, şimdi bu ilanı okuyanlardan (talip olmak isteyenler hariç) ricam etrafında böyle benim gibi bir erkek arayanlar varsa onlara iletmeleri, paylaşmaları bu mesajımı, bu ilanımı. Çok mu şey istiyorum, sevaptır arkadaş, çocuğumu senin ismini koyarım bak. Handan mı ismin "Handan Su" koyarım mesela, veya Beyza mı "Beyza Nur" koyarım:P:p

Allah utandırmaz inşallah. Amin!
Devamı >>

26 Şubat 2011 Cumartesi

Erdem Yener | film olsun, dizi olsun, başrol oynasın

Merhaba, bugün bir beklentimi dile getirmek istiyorum. Yetkililer şu an fosur fosur uyusalar da veya orada burada kafayı çekseler de önemli değil. Tayyib'in başbakan olduğu ülkenin çocuklarıyız biz, alışığız:P Efendim, şu ülkede kimlere filmler diziler yapıyorlar. Mesela Özcan Deniz'in (ki hiç sevmem) bile başrolden başrole koştuğu ağalı ve bol arabeskli diziler varken neden Erdem Yener kardeşimin bir başrolü yok diye kendimi paralıyorum. Şahan gibi adamlar bile aldı götürdü, Erdem Yener her türlü yapar bu işi. Potansiyel var yahu. Hasta etmeyin beni :)


Tanımayan yok deği mi kendisini. Varsa eğer... şimdi kalksın yerinden, kalk kalk çabuk. Evet! Şimdi pencereyi açıyorsun bak aşağıda bir şey var. Göremedin mi? İyice eğil eğil eğil az sonra çığlık atacaksın sonra derin bir sessizlik. Off kafası üstü! İşte o zaman göreceksin ama babayı haha :) Ayy neyse Erdem diyorduk tanımayanın başına ne haller geliyor görüyorsunuz. Çok feci :)

Aslında bir şarkıcı kendisi ama ben onun daha çok oyunculuğunu beğeniyorum. Bence kariyerini o şekilde çizmeli. Önce reklamlarla taht kurdu kalbimize. Şu dankek reklamlarındaki hali, sonra malum şu sıralar dönen Avea reklamları. Allahım bir insana fasülye olmak bu kadar mı çok yakışır :P Tam bir karakter oyuncusu bence. Mimikler falan harika. Sonra, Atv'nin gazabına uğrayan harika dizi Şen Yuva'da çıktı karşımıza Hasip adı altında. O da bombaydı, hemen benimsedik ailecek. Hatta anneler kızlarına döndü ve dedi "ahh ahh şöyle bir adam bulamadın, bak ne temiz çocuk" :P

Kısacası bu adam iş yapar. Hala bu adama film, dizi teklif etmiyorlarsa yuh diyorum. Daha başka şeyler de demek istiyorum ama bir aile blog olduğumuzdan mütevellit çoluk çocuk okuyor, yakışmaz bize:P Eğer öyleyse, piyasa ölmüş arkadaş, kimse bilmiyor işi. 2-3 baldırı çıplağın elinde demektir bu :) Beni hüzünlere götüren iki şey var zaten bu yalan dünyada.

1. Burhan Altıntop'a neden film çekilmez. Gişe rekorları kıracağı kesin. Salak mısınız oğlum paraya para değil money diyeceksiniz haberiniz yok :)
2. Erdem Yener gibi bir yetenek nasıl göz ardı edilir. Hemen yapacaksın 10 senelik sözleşme sonra sömür, off ya her şeyi ben mi söyleyeceğim :P

Lütfen bunların cevaplarını istiyorum. Erdem Yener film olsun, dizi olsun başrol oynasın. Lütfen bir az kalite lütfen lütfen sevgili yapımcılar. Bıkmadınız mı nan ağa dizisi, köşk-yalı dizisi çekmekten, Bihter'i, Behlül'ü onun bununla yatırmaktan Öfffff! :)

Ne kadar çok çemkirdim, bu ev işleri ben yoruyor biliyor musunuz hımm evet :)
Devamı >>

24 Şubat 2011 Perşembe

Blogleaks 3 | Her Boku Bilen Adam hakkında bilmediğiniz gerçekler!

Merhaba, bugün blog dünyasında sansasyon yaratan Blogleaks yazı dizimizin üçüncüsü ile birlikte olacağız inşallah. Üçüncü yazımız için pek bir kaynak yoktu aslında elimizde ekip olarak ama geçen gün gelen bir ihbar mektubu her şeyi değiştirdi. Ekip olarak hepimiz şaştık kaldık, nasıl olabilirdi böyle bir şey, düşündük acaba yayınlasak mı diye ama sonra şeffaf politikamızdan şaşmamamız gerektiği kararına vardık. Bu iddialar sevilen blogcu, twitter fatihi, her boku bildiğini iddaa eden, fenerli bir arkadaşımızla ilgiliydi, tahmin ettiğiniz sanırım evet o blogcu. "Her boku bilen adam". Kısaca HBBA. Zaten bize ulaşan belgelerde de hep HBBA diye geçiyor ismi. Kod ismi buymuş! Nasıl da gizlemiş kendini vay arkadaş :)


İşte o şok şok FLAŞ FLAŞ iddialar!!

- Küçükken fanatik bir Galatasaray'lı olduğunu biliyor muydunuz mesela. Tam 15 yaşına kadar bir Galatasaray taraftarıymış HBBA. Ama ne olduysa olmuş, lise yıllarında bir kıza aşık olmuş ama kız Fenerbahçe'liymiş. O da kızı etkilemek için fenerli olmuş, peki sonuç kız yine yüz vermemiş ama fenerliliği baki kalmış. Bir kız uğruna neler yapabiliyor insanlar işte görebiliyoruz buradan. Aşkın gözü kör insanı fenerli de yapabiliyor, üzüldüm şimdi yaa zor gerçekten zor GS'liyken fenerli olmak :Pİşte en sağda HBBA'nın hiç bir yerde olmayan GS formalı fotosu, ne kadar da şirnimş, maşallah :P

- Böyle sessiz sakin, efendi efendi durduğuna bakmayın. Ben de hiç sanmıyordum o işlerde bezi yok sanıyordum. Ama öyle değilmiş. Erkek değil mi işte sözünü doğrular bir örnek olacak ama ne yapalım:P HBBA'nın, blog dünyasına ve twitter'a yeni kayıt olmuş daha ürkek ceylan gibi gezinen kimsesi olmayan ve kumral olan güzel kızları çeşitli yollarla tavlamaya çalıştığını biliyor muydunuz. Oysa piyasa benden sorulur, ama bizden de büyükler varmış, saygılar HBBA reis, beğenmediklerini bana gönder biz de sebeplenelim, sevaptır:P Öhömm işte yazıldıktan sonra silinen ama yine de yakalanan o tweet!!


- HBBA'nın bir şok olacağınız özelliği daha. Kendini gizlemek için hep tam tersi hareketlerde bulunmuş. Buna inanamayacaksınız, işte geçmişten bir tweet bu da sonra silinmiş ama biz bulduk!!! Evet kendisi bir Yılmaz Özdil hayranı. Şimdilerde yılmaz şöyle yılmaz ıyyyk dediğine bakmayın, adam hayran yahu. Sonradan ne olduysa birden değişmiş, bilemiyorum artık, belki de yine lisede olduu gibi bir kız meselesi olabilir, ona hoş görünmek için cık cık:P


Daha daha! Daha var ama yayınlamama kararı aldık ekip olarak. Belki sonra işimiz falan düşer, RT'lenecek bir şeylerimiz olur o zaman elimizde bir koz olarak kullanabiliriz diye:P Şantaj değil yanlış anlamayın sadece küçük bir alışveriş olabilir yani, o açıdan diyorum ben :)

Blogleaks 3 bitti. Herkes ayağını denk alacak. Bakın dün burada hakkında yazdığım kaymakam bir blogcu bugün ortadan kayboldu, ona göre! :P
Devamı >>

23 Şubat 2011 Çarşamba

Şarlo*nun Kızı | aynı zamanda Machu Picchu kaymakamı

Merhaba, ne orta doğuda yükselen isyan ateşi, ne Tayyip, ne benzine yapılan zamlar, ne de Galatasaray'ın rezalet durumu umrumda değil şu an. Kendi narin ellerimle demlemiş olduğum tavşan kanı çayımı yudumlayarak blog okuyorum çünkü. Karşımda da televizyon TRT 1 açık Leyla ile Mecnun diye bir dizi var. Güzel bir şey. Evet, daha önce pek okumadığım 2-3 blogu takibe almak suretiyle okumaya başladım , allahım ne güzel şeylerdir onlar öyle :P Onlardan birini burada benim gibi daha onunla yeni tanışacaklara aktarmak istiyorum, umarım beğenirsiniz :P


Blogun Adı: Şarlo*nun Kızı

Blogun İsmi Şarlo'nun Kızı, blogun adresinin açılımı "sürüden ayrılanı kurt kapsın", blog yazarı şirin kızımızın kullandığı nick ise "Machu Picchu Kaymakamı" Nereden baksan bir ilginçlik bir şirinlik olduğunu anlamanız zor değil bence. Blogların yorum bölümlerinde görüyordum Machu Picchu Kaymakamı ismini, ayy ne şeker ne bombastik ne otantik bir isim diyordum ama açıpta ne yazmış bu kız diye okumuyordum, ne hayvanım allahım affet sen :P

Neyse işte bu kazmalığımı Allah yüzüme baktı ve attım, okumaya başladım ve onsuz geçen günlerime lanet ettim. Gülme ihtiyacımı giderdim. Değişik yaklaşımlar edindim. Bir ufkum açıldı sormayın. Fişek gibi oldum. Kendimi 18'lik delikanlı gibi hissediyorum, okudukça açılıyorum redd bull etkisi yaptı ben de resmen. Günlük ve kısa yazıları seven siz blog severlerin gönüllerinde taht kuracak bir blog bence. Tam tadımlık oku ve çık gibi :P Ayrıca "kurşun dökerken ki kurşunu nerden temin ettiklerini merak edenlerin" baş ucu blogu :P

Bir aralar ayrodinamik yar vardı bilenler bilir hala var da gelip gidiyor hep:P İşte onun kadar absürdlü komikli yazmasa da o havayı aldım ben bi kere. Hep boşluğunu hissediyordum zaten şuramda. Kalbimin sağ tarafına yerleşti, çıkmaz artık. Böyle bloga girerken elbisenize falan dikkat etmeyeceğiniz bir blog, böyle bir öğrenci evi havası var blogda. Siz bize biz bize. Pek sevdim :P

Blog yazma serüvenine sabahın altı buçuğunda şu yazıyla başlamış yazarımız. Ne güzel :P

...Şöyle bi gerçek var hayatta 'inanmazsan yalana kanarsın, tektipleşirsin, sürüye uyarsın'.. Herkesten önce ben inanıyorum kendime bu yüzden çok yakınım en gerçeğe...Ben sürüyü es geçip kurdun sofrasını dağıtırım.. Kimsede cesaret kalmadıysa bundan banane!Ben cesurum, ben deliyim, ben doluyum. Hayat belki sadece bugün ve bence sürüden ayrıl kurt kapsın!!!ve ve ve sev kendini başkalarını sevdiğin kadar...

Machu Picchu denilen yerde Peru'da bulunan bir İnka antik şehri. Oranın kaymakamı olan blog yazarımıza ilerde Vali olması için dualarınızı esirgemiyoruz. Cuma günü namaz çıkışı Fatih Camii avlusunda toplanıyoruz, pazar günü de kilise duamız var, işi garantiye almamız gerek:P

Hadi bakalım, iyi bloglar :P
**
**
HOOOPPP!!

Merhaba, dün burada blogda yer vermiş olduğum blogun sahibi kaymakam hanım sandığımdan da manyak çıktı ve blogu zirvede bırakıyorum notu eşliğinde blogunu kapattı. Sonuna da bana güzel dileklerini bırakmış, ben de seni diyorum kendisine buradan:P Blogunu kaldırmasına rağmen hala reader üzerinden ulaşılıyor olması çok kötü bence kaymakam hanım, isteyen blogun adresini blogger kumanda panelinden blog ekle'ye ekleyerek hala izleyebilirler kendisini. Ohhhhhh, okuyun okuyun madem okunmasını istemiyor . Yayalım lütfen hehe :P:p
Devamı >>

21 Şubat 2011 Pazartesi

Evlenilecek Erkek: Balık burcu, 25 yaş üstü ve esmer

Merhaba. Ulvi ve kutsal bir amaç için daha toplaşmış bulunuyoruz. En azından ben şimdi yazmaya başladım yazı bittiğinde siz bu satırları okuyacak "ayy kız Şükran, ukturk ideal, lokum gibi, salata yapmasını bilen, evlenecek erkeği yazmış koş koş" diyeceksiniz. Bu sayede de kulaktan kulağa ve msnden msne yöntemiyle toplaşmış olacağız. Lütfen 20'li gruplar halinde okuyunuz, gürültü yapmayınız sonra komşu bloglar rahatsız oluyor kalorifer peteğine vuruyor, üzülüyorum. Evet sanırım yeterli sayıya ulaştık başlayabiliriz :P

Mart ayına girmemize şurada sayılı günler kala sadece kediler değil insanoğlunda da hareketlenmeler başladı. Bahar geliyor sonuçta. Ondan sonra da yaz. Mart ayı çok önemli bir ay hayırlı bir kısmet bulmak için. Hazırlık aşaması olarak sayabiliriz bu ayı. Biliyorsunuz ki yaz ayı düğün ayı. Yaza kalmadan hayırlı bir kısmet bulup önce hemen bir nişan sonra da "kış gelmeden düğün yapsak ne güzel olur" söylemleri eşliğinde evlilik. 5 ayda mutlu son:P Mart ayında bulunan eş adayı çok hayırlı olurmuş derler bu işin uzmanları. Mart ayı deyince de Balık Burcu öne çıkıyor burada!


Öncelikle damat adayının Mart ayı içinde doğmuş olması ve balık burcu olması gerekiyor mutlu bir evlilik istiyorsanız. Ayrıca 25 yaş üstü balıklar ergen balık burcu olanlarda bazen görülen fazla duygusallıktan sıyrılmışlar tam kıvam gelmişlerdir. Ondan 25 yaş üstü. Esmer; çünkü daha yakışıklı oluyorlar yok ben çirkin seviyorum diyorsanız sarışın bir balık burcu bulabilirsiniz kendinize:P Peki neden balık burcu onu da açıklıyorum, dağılmayın:P

Kibar, nazik ve yardımsever erkeklerdir. Kadınların ruhundan anlarlar. 25 yaş üstü esmer ve balık burcu olan kişi sizi kibarlığıyla, asaletiyle, size karşı olan nezaketiyle başınızı döndürecektir. Eğer hala bir balık burcu erkeği ile münasebetiniz olmadıysa boşuna yaşıyorsunuz. Dünyaya bir daha mı geleceksiniz, ömrünüzü oğlaklarla, koçlarla, doldur boşalt kovalarla geçirmek niye. Herkesin hakkı bir esmer balık burcu erkeği. Sizin de daha eliniz ayağınız tutarken, selülitleriniz çoğalmadan bir esmer balık burcu erkeği elde etmeniz gerekiyor. Karaborsa ona göre:P

İçinizden bazılarının şöyle dediğinin duyar gibiyim. "Amaann bırak yaa benim eski erkek arkadaşım balık burcuydu off off düşman başına, neler çektim bir ben bilirim" Öyle demeyin, o sizin eski erkek arkadaş bizim ideal şartlara uymuyordur. Tamam balık burcudur ama Mart ayı içinde doğmamıştır, 20-28 şubat arası doğmuştur. Ayrıca esmer değildir ve 25 yaş altındadır. Kesin yani! Yoksa imkansız sizi mutlu etmemesi. Bence biraz da kendinizde arayın sorunu şekerim :P:p

Özelliklere dönelim. Hayal güçleri çoook geniştir. Yani kimsenin kalına gelmeyecek şeyler bu adamların aklına gelir. Size öyle güzel sürprizler yaparlar ki "ayy Necati harikasın aşkım 40 yıl düşünsen aklıma gelmezdi, mucuxxx" dersiniz. O yüzden hayatınızı sıradanlıktan kurtulur. Renk gelir yahu daha ne istiyorsunuz:P

Hala mı ikna olmadınız asıl bombayı sona sakladım. Esmer 25 yaş üstü balık burcu erkekleri tutkulu bir aşıktır. Romantik kelimesinin sözlükteki karşlığıdır. Sizin dilinizden anlar, sizinle dizi izler, sizinle alışverişe gider şikayet etmez. Hatta "Necati aşkımm yaa dizim başlayacak derbiyi sonra da izlersin hıı" deseniz o an kapatır maçı dizinizi açar. Sonracığıma size masa kurarken yardım eder, salatayı kesin o yapar, su içeceği zaman "kızz Handan bana gelirken su getir" demez, kalkar kedin alır. O kadar temiz kalplidir, anlatılmaz aslında yaşanır.

Neden anlatttım peki bunları. Blog yazan ve okyan kızlarımızın en iyiyi hak ettiklerini düşündüğümden dolayı yazdım. Aslında bu bilgiyi sadece yakın arkadaşlarıma ve akrabalara veriyordum, sizlerde yabancı değilsiniz diyerekten paylaştım. Umarım aklınızı başınıza devşirir, bir esmer 25 yaş üstü ve balık burcu olan erkek arkadaş edinirsiniz kendinize. Kendinizi heba etmeyin boğayla, aslanla.

İyi balıklar:P
Devamı >>

18 Şubat 2011 Cuma

Kelin ilacini buldum, sizin basiniza sürücem. | Bepanthen mucizesi

Merve bir gun rastgele dolastigi bir internet sitesinde hayatinin aski Murat'la karsilasmistir. Tipki Merve gibi yalnizdir O da.. Gec vakitlere kadar yapilan msn sohbetlerinin ardindan bir birlerine daha cok baglanmislar ve artik yuzyuze görusme vaktinin geldigini dusunmuslerdir.. isin büyüsünü kacirmamak icin, daha önce birbirlerini hic görmemislerdir.. Bulusma gunu gelip cattiginda heyecandan yerinde duramaz Merve, guc bela gittigi cafede, gözune ilisen ilk bos masaya oturmustur. Dakikalar gectikce heyecani daha cok artmakta ve kalbinin gumburtusu cafeyi inletmektedir. Tam o esnada iceri Murat girer. Iste o an tepesinden asagi fosuurtttttt diye kaynar sularin dökuldugunu hisseder Merve. Cunku aylardir bekledigi adam KELdir. Geceler boyu giyecegi gelinlik modelinden tutunda, cocuklarinin ismine kadar dusunup hayalini kurdugu adam KELdir KEEELLLL.. Aci gercekler bir tokat gibi carpar kizcagizin yuzune. Ve bir ask hikayesi daha böylece baslamadan biter..

Simdi söyleyin bana Merve'nin yerinde mi olmak isterdiniz, yoksa sirf kel diye terkedilip gururu incinen Murat olmak mi? Hangisi daha kötu?

Aslinda Merve olmakta ayip degil Murat olmakta
Hatta dökulen saclar yuzunden kel olmakta ayip degil
Ama sen kelligini seviyorsun diye, onun da kelini sevmesi sart mi? :p
Peki Murat kel olmasaydi ne kaybederdi Murat'ligindan?

Bu sorularin cevabi bende gencler.. Duruma örneklerle aciklik getireyim derken yirtinmamin esas sebebi asrin mucizesi Bepanthen'in önemini vurgulamakti. Reklam kokan bir yazi olacak ama her sey sizin mutlulugunuz icin..Tabi bepanthen yetkilileri de bu jestim karsisindan ufak bir ödul sunarsa ben de paylasabilirim bu mutlulugu sizlerle. ehuehe :PP



Gelelim zurnanin zirt dedigi yere. Bu önerilerimi kizlarda can kulagiyla dinlesin.

Sac dökulmelerine stres, kansizlik, hava-su degisimi, vitaminsizlik, sampuan ve daha bir cok saglik sorunlari etki edebilir. Ben de Turkiye'ye gittigimde bu saydiklarimin hepsini birden yasayinca avuc avuc saclarim dökulmeye basladi. Her turlu bitkisel sampuani, sac maskesini denedim, hic biri kâr etmedi. Ama ben yilmadim arastirdim ve en sonunda bunu önleyen bir iksir buldum: Bepanthen ampülleri..

Sart degil ama bir araya geldiklerinde oldukca etkili olan E vitamini ampullerini de alirsaniz kesin cözume yaklasmis oluyorsunuz. Tek yapmaniz gereken sey, 4-5 yemek kasigi badem yaginin icine bir tane bepanthen bir tane de e- vitamini ampulu kirip karistirmak ve sadece sac diplerine surup yaklasik yarim saat beklemek. hepsi bu kadar.



Bu ortadaki kremse kucuk yaralardan, yaniklara, pisiklerden basura, catlaklardan izlere varincaya kadar her halta yariyor. Nerenize surerseniz surun oranin suratle iyilesip puruzsuzlestigini göreceksiniz. Ben yuzume ve dudaklarima suruyorum. Isil isil parlamaya basladi cildim. sivilce izi falanda birakmiyor. Öyle bir gecer zaman ki'deki Berrin'in surati gibi putur puturse suratiniz kullanin bence. Ustelik sudan ucuz.. Artik kremlere bir ton para bayilmam, Turkiye'den bepanthen getirtiyorum. Sanirim simdilerde yuz kremi de cikmis bunun onu da e- vitaminiyle karistirip yuze surenler varmis. Etkisini de görmusler, bulursaniz onu da benim yerime deneyin..




Meyveli yogurt gibi kokmayi göze aliyorsaniz bu kremler de vucuda, yesilcay özlu olanda ellere cok iyi geliyor.

Bugunluk bu kadar tiyo yeter. Sorusu olan sorsun. Deneyip hayrini görenlerse sagligima duaci olsun. Adios.
Devamı >>

17 Şubat 2011 Perşembe

Bana Her Şey Yakışır

Kanal D'de hafta içi her gün 12:45'te yayınlanmaya başlayan bir program "Bana Her Şey Yakışır" ya da yazım hatasıyla "Bana HerŞey Yakışır".

Blogmania, modayı ve modacıları bağrına basmış bir blog olduğu için bu konuda yazı yazılmasa olmazdı.
Yarışmayı anlatayım biraz:
Her gün bir yarışmacı bir haftada beş yarışmacı yarışıyor. Her gün birine 1000 TL veriliyor ve o kişi verilen sürede kendi tarzınızı belli edecek şekilde baştan aşağı giyinmek için alışveriş yapıyor. Vakti dolduğunda bitirdi bitirdi bitirmedi öyle yarım yamalak kalıyor. Güzelce giyindikten sonra diğer yarışmacıların karşısına geçiyor ve eleştiriliyor, giyimine puan veriliyor. Ardından Cengiz Abazoğlu'ndan yarışmacının tarzıyla ilgili yorum geliyor. Hafta birincisi 10.000 TL ödül alıyor.

Yarışmacılar elbise, takı, ayakkabı, çanta alırken sanki ben alışveriş yapmış gibi heyecanlanıyorum. Çok da alışveriş yapmam aslında ama yaparsam sürekli dolaşırım en ucuzunu bulacağım diye. Yarışmacıların dükkan dükkan gezmesi beni eğlendiriyor. Bir de ben pazar gülüyüm. Ucuzcular, pazarlar favorimdir. Bir çantaya 100 lira bile vermem mesela. Onlar öyle para döktükçe dökemediğim paraların acısını çıkarıyorum sanki.

Şimdilik eleştiri üslubunu da beğendim. Şimdilik diyorum çünkü ilerde Yemekteyiz'de olduğu gibi, yarışmacılar para hırsıyla kafayı yiyip birbirlerinin saçını başını yolabilir. Program ekibi ayarı tutturmalı, kontrolü elinden bırakmamalı bence :)

Eğer o saatlerde müsaitseniz oturun izleyin bacım, ben izledim oradan biliyorum :)
Başvuru Formu. Katılmak isteyen blog yazarları olacaktır eminim.

Yarışacaklara başarılar, izlemek isteyenlere iyi seyirler diler, okuyanların da burnunu ısırırım sevgiyle.
Devamı >>

16 Şubat 2011 Çarşamba

Tinky Pink'y | bir Twitter gülü

Merhaba, Damat Ferit'in "göbek üstü edebiyat" yazı dizisini okuyanlarınız vardır. Hani o yazı grubunda gerçekleşen bazı olayları eleştiren hakkında çeşitli teoriler, geyikler, dokundurmalar yapılan akıl dolu yazılar. Hımm işte dün geldim gördüm ki damadım feridim geleceği görmüş sanki. Blogunda senelerce yazdığı yazılarla değilde 140 karakter ile sınırlı zekalarıyla tweetler atan damadın deyişiyle göbek üstü edebiyat grubuna mensup "Green Aristo" isimli kızımızın yaptıklarını, yazdıklarını görünce yapılan eleştirilerin ne kadar da haklı olduğunu gördüm. İnsanın ruhu nasılsa o da diline yansıyor işte, ne yaparsın.

Bu şekilde twitter'da bir iki takipçi ile kendini star zanneden "kıskanmayın köpekler" diyen o biz çilekeş, cefakar, dert çeken, dürüst, ekmeğinin peşinde koşan, boğazından haram lokma geçmeyen:P blogcularla kendini bir tutmaya çalışan, üstün gören, onun yazdıklarını çalan, sonra da sahiplenip kitap yapan, mağduru oynayan, 140 karakter ile fenomen! olan kişileri görünce çok üzülüyorum. Onlara ben de kendimce bir lakap taktım. "Twitter Gülü". Eskiden kaldırım gülleri vardı biliyorsunuz sonra bayır gülleri falan. Artık nerede o eski kaldırım gülleri diye hayıflanmanıza gerek yok çünkü artık twitter gülleri var. Tüm dertler bitti! Gülüm benim gülüm benim twitterım canım benim resmi marşları, çok otantik. Solist olarak da twitter güllerine Nihat Doğan ve Seda Sayan'dan birini öneriyorum, düet de yapabilirler hımm tadından yenmez :P


Şimdi isterseniz twitter güllerinden biri olan bir kızımızın profilini inceleyelim, ve onun üzerinden twitter güllerini anlamaya çalışalım. Değişik bir yaşam formu gerçekten :P

1. Eleştiriye tahammülleri yoktur. Herhangi bir şeylerini eleştirmeye kalktığınız zaman yemediğiniz hakaret kalmaz, götten kan bile alırlar Necati akıllı ol! :P Bu arada kızılay da açıklama yapmış "götten kan almıyoruz arkadaş ne diye meşgul ediyorsunuz kurumu" diye bunun üzerine. İlginç:P

2. Kendisine herhangi bir ortamdan mesaj atan kişiye "aaa iyice arkadaş bellediniz siz de beni mesaj atma imkanınız var diye, bu ne biçim şeydir yeaa en sevmediğim şeyler" tarzında azarlayabilir. Sanırsın bir Barack Obama ya da Lebron James falan. Halbuki bilmiyor ki sadece bir twitter gülü. Ayrıca psikolog yakınlarım var twitter güllerine indirimi yapıyor, hatırlatayım dedim :P

3. Yıllardır blogunda yazılar yazan twitter'dan önce de bu alanlarda popüler olan daha dünkü çocuk olmayan biri ile kendini aynı kefede tutan hatta onla beni aynı kefede saymayın ben twitter gülüyüm diyebilen insanlardır. Bu durum ileride Ajda Pekkan adam olsun ben varken ona ekmek yok burada olayına kadar gidebilir. Yazık :P

4. Green Aristo, Yellow Table, Red Pencil, Purple Einstein tarzında isimlerle ortalarda gezinirler. Twitter gülü dedin mi nick böyle olur, örnek budur. Eğer sizlerde birer twitter gülü olmak istiyorsanız ilk adımınız bu olmalı ve kendinize bu tarz isimler belirlemelisiniz :P

5. Rivayete göre anaları onları kadir gecesi doğurmuştur. Erkek için Necati, kız için Peluş.

6. Yaşlarını ne olursan olsun Teletubbies izlemekten kendilerini alamazlar. Zeka seviyelerine uygun bir nitelik gösterdiğinden olabilir. Twitter gülleri pembe bir teletubbie olmadığından dolayı, bu açığı kapatmak için "Tinky Pinky" adında kendi karakterlerini bile oluşturmuş diyorlar vee dillerde dolaşan hep aynı türkü;

"batarken güneş, ardından tepelerin
............... twitter güllerinin"
(fill in the blanks)

Kısacası, 1 blogger > 1 twitter gülü x 10000 twitter armudu
Devamı >>

15 Şubat 2011 Salı

Uçakta Yanımda Oturan Güzel Kız | Mektuplar 4 - Rüyalar 1

Merhaba, bu mektubum sana belki hiç ulaşmayacak biliyorum ama olsun ben yine de yazmak istedim. Konuştukça açılıyorum ben, kanım hala deli biraz. Evet delikanlıyım, ruhum genç, her ne kadar yaş 27 olmak üzere olsa bile. 30’a 3 kalmış aman Allahım! Kendimi mi kandırıyorum acaba çünkü eve gelince işten bazen kendimi çuval gibi hissediyorum. Biliyorum çok acı dolu bir yaşam, üzüldün benim için hatta boynuma sarılıp beni teselli etmek istedin ama önce seninle hiç bitmemesini istediğim yolculuğumu anlatayım istersen, sonra bana sarılma planlarını yapabilirsin :) (Mektup Dışı) (Başka teselli etmek isteyen varsa bu yaralı yüreği haber versin sıra numarası vereyim 57 kişi sırada. 2-3 yıla sıra gelir sanırım, sabrın sonu selamettir) (taktik 1) :P


O gün, hemen uçsak da evimize gitsek havasındaydım. Çünkü uzun zamandır sevdiklerimden uzaktım ve duygu yüklü bir insan olduğum için bu da beni üzüntülere sürüklüyordu. Sessizce başım önde dikkatimi çekmeye çalışan Paris Hilton'un teyzesinin kızına benzeyen sarışın hostese bile! bakmadan bana ayrılan koltuğa oturdum. Yorgundum da aslında kemerimi bağlamaya bile üşeniyordum "amaann canım nasıl olsa çözeceğiz geri niye bağlıyoruz biz bu kafayla Avrupa Birliği’ne bile giremeyiz, elin gavuru hiç öyle mi hem eskiden kemer mi varmış" diye salak düşüncelere dalmıştım akşam ne yesem acaba diye düşünüyordum ki, o ara yolculuğuma renk katan, kan dolaşımımı hızlandıran, kaşar hostesi kıskandıran sen geldin. Nereye oturacaksın diye beklerken geldin yanıma oturdun.

O an heyecanlanmadım desem yalan olur. Ne yapacağımı şaşırdım, aklım başımdan gitmişti sanki ama çabuk toparladım ve yıllardır pek fazla kullanma fırsatı bulamadığım "telefon taktiği"mi sana uygulamaya karar verdim. Neden yaptım bunu, nereden aklıma geldi ama mantıklı bir cevap bulamıyorum kendime. Taktiği yaşadın ama nasıl bir şeydi, ne gibi şeytani planlar yaptım bunu bilmek senin de hakkın. Hem ben bunu bloga yazıyorum bu sayede gençler ilim ve irfan ile dolmuş olacak yaa. Bu durumda sen de bir kobay gibi oldun ama hayattt işte. :)

Elimi telefon gibi yapıp kulağıma götürmek suretiyle bir arkadaşımla sohbet eder gibi yaptım. Konuşmalar aynen şöyle oldu, hayal edebiliriz daha bilgilendirici olur. Düşünüyorum da şimdi, alkol alsam ancak bu kadar çapsız hareketlerde bulunabilirdim galiba. Doğuştan kanım "leyla" benim sanırım :(

"Necati merhaba, nasılsın işler nasıl gidiyor. Ben de ne olsun işte ya uçaktayım İstanbul’a gidiyorum. Hımm evet öyle vallahi Tayyip değil mi ne zaman adam olacak ben de bilmiyorum zor gibi ama bence, umutsuz vaka. Anasına babasına yazık sen o kadar yeme yedir, içme içir, gezme gezdir, top oynama oynat o gitsin sonra böyle olsun. Zor vallahi. Neyse canım bizene, sen onu bunu bırak da şimdi yanımda bir kız var görsen "abi sevdiysen git evlen, babası belki verir, ne kaybedersin" dersin öyle güzel, öyle hanım. Amanda aman yani. Kelimeler kifayetsiz kalıyor yahu, ne desem bilemiyorum dur dur bağırmadan konuş duyacak kız. "Merhaba nasılsınız memleket nere" desem çayına şekerini ben atsam olur mu sence? Hımm memleketi karıştırmayayım diyorsun evet şekersiz de içebilir çayını haklısın Necati ben bilmediğimden işte tecrübesizliğime ver, ileride çocuğum olursa ismini Necati Can koyacağım, hoşçakal Necati!"

Evet bu uzun konuşmayı yapıp etrafımdakilerin tüm dikkatini üzerime çektikten sonra döndüm sana hatırlarsın sen de bana bakıyordun zaten garip garip ve dedim sana bir "merhaba” ve sen bana dedin "Hi, but I can’t speak Turkish." O an var ya oradan yok olmak istedim, o kadar konuşma boşa gitmişti (aslında merhaba dediğimi anlamış Türk olduğumu da anlamış ama bundan fazlası çalışmaz benden mesajı hımm) ve şaşkaloz yolcuların boşu boşuna gülüşmelerine neden olmuştum :( Ruhum genç demiştim ya vazgeçtim çocuk bildiğin çocuk 0-5 yaş. O çocuğu bulursam keseceğim bir gün zaten!

Sen öyle deyince ben de hemen "ohh sorry baby yanlış numara, what's up" dedim ve kapadım ve Necati’yi tekrar aradım tek cümle söyledim. "Necati oğlum kız İzmirli dedin zenci çıktı" Neyse ki bu son aramayla yolcuların bazılarının kahkaha atmalarına sebep olup gönüllerini kazandım ve başarısızlıkla ve rezaletle sonuçlanan stand up’mı gönüllerin şampiyonu olarak tamamlayıp, boş ver üzülme genç bugün olmadı yarın olur moralini bozma telkinleriyle başımı öne eğiyordum ki yavaşça, arkadaşım Necati'nin "ukturk kalk kalk uçağa kaçıracağız oğlum ancak yetişiriz dana gibi yatıyorsun hala ne sorumsuz oldun sen yaa" demesiyle uyandım o güzel uykudan.

Uzun zaman sonra rüya görmenin mutluluğunun yanında rüyamda Heidi Klum'a benzeyen kızın ismini öğrenemeden uyanmanın verdiği mutsuzluk bir aradaydı. Uçağa binince yanıma kim oturacak diye beklerken boşuna beklediğimi farkedip Necati ile başbaşa kalacağım gerçeğini kabul etmek zorunda kaldım. O zaman anladım böyle şeyler ancak rüyada olur diye, nereden bizde öyle şans ah ah. Ama böyle bir olay olunca böyle gereksiz taktikler uygulamama gerektiğini de öğrenmiş oldum. Anlayacağınız bu uzun mektup, rüyamda uçakta yanıma oturan güzel kızaydı. Yoksa nerede güzel kız bulacağımda ona mektup yazacağım ben, ancak rüyalarda işte. O da 10 yılda bir :(

Uzun zaman rüya falan görme sonra böyle şeyler gör, ayıptır günahtır. :) Kim bilir ne zaman bir daha rüya görürüm, belki de rüya konusunda şansım açılmıştır. 2 gün önce Heidi Klum'un ikizi girdi yarın da Scarlett'in halasının kızı girer. Onunla da tren yolculuğu yapmak istiyorum. Teşekkürler :P

Ayrıca bu mektubu okuyan çekirgeler varsa onlara not, telefon taktiği işe yaramaz bir taktiktir ama bazen tutar büyük hasılat yaparsınız. Genelde hüsran ve rezil olma ile sonuçlanır ama sonunu düşünen kahraman olamaz o da var :P Ama hoş ve eğlenceli bir vakit geçirmek istiyor azıcık da dalganızı geçmek istiyorsanız... yine de uygulamayın gidin biraz hava alın, hızlı nefes alıp verin daha güzel :P

Not NOT:
Artık geldim ipe sapa gelmez yazılarımla sizlerle olacağım. Kendimi Tayyip gibi hissettim bir an. Sevgili blogdaşlarım beraber yürüdük biz bu yollarda diyecetim az daha aman :P Ayrıca blogumuz BlogMania gittikçe efsaneleşiyor. Cesetizleri efsanesinden sonra şimdi de Bidost efsanesi buralarda yaşayacak. Bi dost kardeşimdir ona uzanan eller kırılsın, blog yazma özgürlüğü engellenemez. Yaşasın blogların özgürlüğü. Tanrı blogları korusun ve yüceltsin. Ya Allah ya bismillah. :) Solcu, islamcı, milliyetçi sloganlara sahip blog BlogMania gurula sundu efendim :P
Devamı >>

14 Şubat 2011 Pazartesi

beni tanıdılar siz kaçın!

hiçbir anonim blog yazarı istemez ki yazdıkları "reel" hayatından birileri tarafından kimliği bilinerek okunsun. hangi konuda, hangi tarzda yazarsa yazsın, eğer anonim kalmaya devam etmek istiyorsa ve güvendiği (belki) birkaç kişi dışında herkesten saklıyorsa bir blogu olduğunu, tanınmak onu rahatsız eder.

beni de rahatsız etti nitekim.

bazılarının hâlâ kabullenemediği anonimlik müessesesi; ne rahatça küfretmek için, ne kendimi farklı tanıtmak için, ne de blogumu yalan yanlış olaylarla doldurmak için tercih edilmişti benim tarafımdan.. benim anonim kalma isteğimin tek nedeni, "bi dost" isimli blogumu günlükten farksız kullanmamdı ve ben günlüğüm okunsun istemiyordum beni tanıyanlar tarafından. kim ister ki? kim en bunalımından en sevinçlisine kadar bütün ruh hallerini açıkça yazdığı, mahremi sayılan bir şeyleri başkaları okusun ister? "e" diyeceksin, "ama bunu internette yayınlayarak okunmasını istemiş olmuyor musun?" evet, oluyorum ama yüzyüze baktığın insanların okuması ile, hayatın boyunca hiç görmediğin ve görmeyeceğin (istisnalar hariç) insanların okuması bir değil. ki buna rağmen, yani okuyanların büyük bir kısmının beni hiç tanımayacak olmasına rağmen yazmaktan çekindiğim ya da yazıp-utanıp-pişman olup-bu kadar açık olmamalıyım deyip ertesi gün kaldırdığım yazılar da oluyordu. kimse istemez en derinde ne hissettiğinin bilinmesini.

hal böyle olunca her kişisel blogun bir eceli oluyor. birileri çıkıp da "ehehe buldum seni, höhöhö yakalandın salak, ahaha herkese söyliycem" diyene kadar gönlünce at koşturduğun yer, bunlar olunca kapılarını kapatmak zorunda kalabiliyor.

benim blog da kapattı kapılarını nitekim.

son zamanlarda düşünüyodum bazı bazı aslında, "acaba ne zaman ve neden son vericem blog işine" diye, hiss-i kable'l-vuku imiş meğersem :p üzüldüm mü diye sordum kendime, yok, pek de üzülmemişim. kötü gün dostum olmuştu blogum benim, zor zamanlarımı blog sayesinde daha kolay atlatmıştım. derdimi anlatıp, teselli edilmiştim. iyi olmuştu. o an iyi gelmişti. fakat artık rahatlık yok, dolayısıyla açık durmasının bi anlamı da yok.

bu asla "görülürse biterim! öldürürler beni!" korkusu değil. zira (gene bilen bilir) hiçbir aşırılığım yoktu hiçbir konuda. ha, yalnızca bazı çekiştirdiğim kişiler vardı, onların görmesi iyi olmazdı (:P) ama onun dışında bir korkudan değil, ağladığını gören kimsenin yüzüne bakmaya utanır ya insan, benimki de o hesaptı. hayırlısı her şeyin.

o halde buradan duyurmuş da olayım, kapattığım blog sadece "bi dost" isimli blog. yeteneksiz ve sıkıcı yazılarımı gerek buradan, gerek shema ahalisi blogundan okumaya devam edeceksiniz. ya da etmeyeceksiniz, hiç sorun değil. ben söylemiş olayım da.

derken satırlarıma son veriyor, bir de kandilinizi kutluyorum. görüşmek üzere.
Devamı >>

4 Şubat 2011 Cuma

Mustafa Soydan




Ni hao,



Bugün size çok hoş bir blog tanıtacağım. Kaç zamandır aklımdaydı ancak kısmet oldu. Kendisi blogunun başında yazdığı gibi "Fashion illustrator, Blogger, Photograper" ve ardından şu linke tıklayın.


Modayı takip ediyorsanız, zevkle farklı açıdan bakacağınız bir blog olduğunu düşünüyorum. Ayrıca severek takip ettiğimiz moda bloglarının sahiplerini de pek güzel çiziyor. Mesela aşağıdaki Nur Karaata....Onun dışında dergileri, markaları kendi yaratıcılığına göre çiziyor. Hop, yukarı bak!

Walt Disney'in Türkiye ayağında olduğunu biliyor muydunuz?! Bence bu harika! Hayal dünyası gibi bir blog diyorum ve size iyi bakınmalar



Dostluklar...




Devamı >>

3 Şubat 2011 Perşembe

Nalan Haznedar

Ni hao pıtırcıklar, 

Gene bir blog tanıtımı ile gönlünüzde taht kurmaktayım. Aslında yeni olan ve benim de yeni keşfettiğim ama kökleri benim için çok daha eskiye dayanan bir blog. Başka bir blogta gezinirken şans eseri rastladım. Hani herkes rastlamıştır aynı isim ve soy isimli birilerine. İlk etapta öyle düşündüm, sonra bir baktım bir fotoğraf. 

"ulan bu bizim Nalan'a ne çok benziyor"

Halen daha o olduğu ihtimali geçmiyor. Niye böyle bir mallık düşünüyorsam. "Gene" hani sokakta birini tanırsın ama emin olamazsın, bu yüzden bir şey deyip dememek arasında kalırsın ya! Hah, işte o oldu anacım. 

"Kız Nalan naber? Aaa senin de mi blogun var mı?" deseydim şimdi. "Oyş güzelim nereden tanışıyoruz" deseydi onca yorum altında rezil olsaydım sonra. Tabi fazla götten attım şimdi farkındayım. 

Neyse.. Sonra facebookta bir sayfada benim bir arkadaş onun katıldığı bir yarışma için (onun da arkadaşı) yorum yapıyor. O zaman "işte bu o" diyorum.  

Ve başlıyorum blogunu incelemeye: http://nalanhaznedar.blogspot.com/ Anam, dibimizde ne cevherler varmış diyorum hiç haberimiz yokmuş! Bu arada Nalan ile olan tanışıklığımdan bahedeyim. Tam hatırlamıyorum kaç senesi ama liseden önceydi aynı dershanedeydik.Oradan tanıyorum, farklı liselerde okuduk ama küçük bir yerde yaşayınca herke birbirini tanıyor. Çok sevimli bir kızdır da ama bu denli modayla alakalı olduğunu bilmiyorum. Özellikle kıyafet tasarladığını duymamıştım. Bir alttaki resim ve yandaki mavi resim ona aitmiş. Bu arada alttaki kız da bizim memleketten. İzmir'in kızları halt etmiş Arhavi'nin kızları yanında. haha! :D Bana bakın yeter! Tamam yeter bu kadar şımarıklık kızlar hakkında konuya geri dönelim. Diyeceğim şudur ki takip edilesi bir blog. İlerleyen zamanlarda çok daha güzel şeyler çıkacağını düşünüyorum.


Son olarak Only Türkiye'nin yarışmasına katılmış bulunmakta. Eğer beğendiyseniz sırasıyla linklere like atıp destek olabilirsiniz. Bu arada bunu yazdığımı bilmiyor şu an. Yani yanlış anlaşılmasın eski arkadaşım ya da bana dedi diye burada bu linkleri vermiyorum. Artı zaten öyle yakın bir arkadaşlığımız da olmadı. Tamamen kendi beğenim doğrultusunda veriyorum: 


Dostluklar... 
Devamı >>

Evliliğe yanaşmayan kızlara hediye ile mesaj verme sanatı

Merhabalar, genelde erkekler evlenmekten kaçar derler ama tamamen yalan biz erkekler evlenmek için can atıyoruz, artık günümüzde bu roller değişmekte kızlar da evlilikten kaçmakta önce kariyer demekte veya “ayy çocuk yapıp güzel vücudumu bozamam beklesin daha, evlenemem ben daha” diyebilmekte. O yüzden böyle evlilikten kaçan aşk, sevgi bilmeyen kızlara nasıl evlilik mesajı veririz biz gözü dışarıda olmayan erkekler olarak oturdum düşündüm. Hem kendime hem siz erkek dostlarıma rehber niteliğinde olacak bu yazıyı yazmaya karar verdim, biz erkeklerin saf ve temiz duygularıyla artık oynamasın kızlar diye. Aşağıdakilerin hepsini kademeler halinde yapmalısınız ama istediğiniz sıradan da başlayabilirsiniz. Tercih sizin.

1. Küçük Ev Aletleri:

Askere gidip gelmiş, işinde gücünde biri olarak artık çoluk çocuğa karışmak sizinde hakkınız. Buna kimse mani olamaz. Evlenmek istediğiniz kız arkadaşınıza bir ev aleti mesela hımm mikser, robot, katı meyve sıkacağı gibi şeyler alarak hem evlenmek için bir mesaj vermiş olursunuz hem de evi yavaş yavaş döşemeye başlarsınız, çeyiz staylaa yani :P Hediye ile ev döşeme bir arada. Bu hediyeyi alan kız mesajı alacaktır, hemen boynunuza atlamazsa hadi evlenelim Necati diye, bilin ki kız sizin duygularınızla oynuyordur, evlenmeyecektir sizinle, kendiniz kullandırmayın kardeşlerim :P Yok anlamamışsa hala mesajı, jetonu 32 köşelidir, sabır. Ne demiştik 3 yıl önce sabrın sonu selamettir, her zaman geçerli :)

2. Bebek Kıyafeti:

Birinci seçeneğimizde evimizi döşemeye başlamıştık. Tercih sizin, isteyen arkadaşlarımız ev döşemeyi biraz geriye atarak çocuğa yatırım yapabilirler. En büyük yatırım çocuğa yapılan yatırımıdır unutmayalım, evet sosyal mesajımızı da vermiş olmanın mutluluğuyla artık kız arkadaşımıza aldığımız bebek patiği, yeleği, şapkası gibi şeyleri verebiliriz. Hatta bu hediyeyi önceden anlaştığınız bir mekanda fonda Berdan Mardini senden çocuğum olsun istiyorum duygusal parçası eşliğinde verebilirsiniz. Ayyy çok romantik. Akıllı bir kızsa o an kaçar... Kaçar mı hiç bulmuş romantik çocuğu :P Size “ayy Necati aşkım harikasın ama bu mavi ben kız olsun istiyorum keşke pembe alsaydın” diyebilir. O anda siz erkek adamın erkek çocuğu olur demiyorsunuz tabii, sağlıklı olsun da önemli değil canım diyeceksiniz, evlendikten sonra diyebilirsiniz hehe :) Çocuk demek evlenmek demek, mesaj çok net :P

3. Ev Yemekleri Kitabı:

Günümüz kızları artık biliyorsunuz pek hamarat değil o eski annelerimiz gibi değiller. Tabii devir değişti, o yüzden bir çoğu ev yemeklerinden bihaberler.Varsa yoksa salata, fast food, makarna, sonra pizza falan. Bir erkek adam neden evlenir öncelikle düzenli olarak akşamları evde sıcak yemek yemek için :P Ev yemeği yapmasını bilmiyorsa ne yapalım biz o kızı hehe :P Neyse efendim yemek yapmayı bilmeyen kız arkadaşımıza ev yemekleri kitabı hediye ederek bir an önce öğren şu yemek yapmasını öğrendikten sonra evlenelim mesajı veririz. Bu mesajı çoğu anlamaz, o yüzden verirken hediyeyi “Handancım burada çok güzel tarifler varmış zaten sen biliyorsundur da belki bilmediklerin varsa öğrenirsin evlenince yaparsın yeriz beraber hehe” demelisiniz. O hehe kısmı unutulmamalı sanki şaka yapıyoruz gibi :) Aç ayı oynamaz. Burada “ayı” biz oluyoruz:P

4. Anne-Çocuk Kursu, Hamile Pilatesi kursu vb.

Çok büyük mesaj verir. Kız damdan düşmüş gibi olur. Bir nevi evlenme teklifi gibidir. Bayram değil seyran değil eniştem beni neden öptü gibi bir şey bu :P Daha açık olamaz bir insan. Aklı havalarda olan hovarda kızlar bile “ayy bu Necati beni çok seviyor, ne tatlı” diyebilir bunun karşısında. Ucu açık 2-3 sene içinde istediği zaman başlayabileceği anne-çocuk terapisi tarzında entel dantel kurslar, işte ebru şallı eşliğinde hamile pilatesi kursu falan niyetimizin ciddi olduğunu gösterecektir. Bu kurslara ilerde başlamasa da olur, biz mesaj veriyoruz, zarf atıyoruz, çok oyun severiz, kurs bahane. Düşündüm de tekrar değişik bir teklif türü, hem evlenelim hem çocuk yapalım diyorsun, yeni maceralar arayanlar için ilginç bir deneyim olabilir :P

5. Tek Taş Yüzük:

Kesin sonuç. Eğer, abicim ben uğraşamam öyle küçük oyunlarla falan yok emzikmiş, yok sulukmuş, yok kuru fasülye nasıl yapılırmışla diyenlerdensiniz, en son yapılacak işi ilk olarak yapabilirsiniz, direkt alırsınız bir tek taş yüzük, takarsınız parmağa, oldu da bitti işte. Kız böyle bir şeyi daha beklemiyorsa biraz şaşırabilir, ama büyük ihtimalle de kabul eder canımmm, o kadar paraya kıymışsınız tek taş almışsınız yazık günah. Onun hatırına kabul eder insan :) Yukarda “ayı” demiştim değil mi hımm evet:P Bunu anlamayacak kız yoktur en salağı bile bilir ki tek taş demek evlilik demek, hediye tek taş mı olurmuş şu krizde, yol evlilik o kadar :P Evlenince de bir beşi bir yerde alırız, sonra da araba taksitinde bozdururuz hehe :)

Allah mutlu mesut etsin efendim. Bir yastıkta inşallah :)
Devamı >>
 
Copyright Blog Manias All Rights Reserved
ProSense theme created by Dosh Dosh and The Wrong Advices.
Blogerized by Bonard Alfin Blogger Templates.