Merhaba, twitter güllerinin pembe çiçek (pink flower) açtığı ama blogger diye lanse edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Hayat ne kadar zor değil mi? Ayrıca doğuş çiçek açmış çok mu yani bunun yanında. (belki yaz gelecektir) Neyse, az önce sakin sakin geçen gün yediğim şefkat tokadının acısı hal geçmemişken (ama vazgeçmem) blogun birinde bir röportaj gibi bir şey gördüm. Acımı unuttum resmen, o kadar kederlendim. Konu: bloga yazıyı hangi mekanlarda yazıyorsunuz. Direkt aktarıyorum içeriği, sonra yorumlayalım. Oynat uğurcum...
Evet olay bu arkadaşlar. Öncelikle belirteyim herkes istediği yerde yazısını yazar o kimseyi ilgilendirmez tabii. Ama beni güldüren şey şu tavır öhömm: (bir telefon görüşmesi...)
- lülülülü lülülüüüüü....
+ alöö efendim cınımm
- ayyy serpil kıs evdeyim şimdi oturdum iki satır yazayım diye ama sen gel konsantre olama duruma. inanabiliyooo musonn, olmuyor olmuyooorr :/
+ ayy kıyamam kıss ne diyoosunn. hemen kalk gloria'ya gidiyoruz..
- evet yaa orası bir başka, kahveler, garsonlar, yakışıklılarr... ilham geliyoo yandan yandan resmeann. evde konserve (konsantrasyon) olamıyooruomm berkecan ile haftasonumuzu anlatmayaaa...
+ Evet yeaa berkecan ile yaşadıklarını anlatmalısın kızımm bana hemean çok önemliii!!
Temsili telefon görüşmemizde de gördüğünüz gibi bloglarda dünyayı kurtarmıyoruz. Büyük bir çoğunluk geyik yapıyor, yediğini içtiğini, giydiğini, çıkardığını ,aşklarını ,eskilerini, nefretlerini, ikinci bir şansa hayırlarını anlatıyor. Sıradan şeyler yani. Ayy konsantre olamıyoruuummm gerektiren bir şey yok. Ne yazıyorsa sanki. Gören de der ki vayy abla akademik makale yazıyor. Öyle bir ciddiyet var..
Kahvenin kokusunu duymam lazım yazmak için. Eee evde iç öyle yaz. Yok illa bir yere gidecek süslencek püslencek açacak minibook'unu yazacak... Yazılır tabii zevk meselesi ama oradan başka yerde yazamıyorum demek çok komik lan. Evde değil de cafe'de yazınca nobellik eser mi çıkıyor sanki. Evde de yazsan berkecan'ı anlatacaksın, cafe'de de.
Ben gayet yazıları ya işyerinde ya da evde yazıyorum. Öyle çok vaktimde yok zaten gideyim de bir cafeye yazılarımı döktüreyim oohh şakır şakır diye. En küçük boş vakitte yazıyorum hemen. Böyle tavırları da tasvip etmiyorum, adam olun lan azıcık :)
Vay arkadaş bloglar nereye gidiyor böyle, eskiden böyle miydi, evinde pijamasıyla, dağınık saçıyla başıyla, bir yandan hapşuran bir yandan yazan, çayını gidip kendi alıp içen blogcular vardı... Bir tek ben miyim bu şekilde yazan kalmadı mı hiç onlardan? :)
Devamı >>
"Yazılarımı yazmak için bir tek Gloria Jean's Tüneli tercih ediyorum. (...) Evde 'amaan sonra da yazarım' dediğin şeyi dışardayken daha disiplinli şekilde yapıyorum. Servise gelen garson ekrana bakmak için can atıyor, merak ediyor ne yazabiliyor olduğunu. Dışarıda yazdığın en sıradan metin bile heyecanlandırıyor insanları. Bu da bende daha çok yazma isteği uyandırıyor"
Evet olay bu arkadaşlar. Öncelikle belirteyim herkes istediği yerde yazısını yazar o kimseyi ilgilendirmez tabii. Ama beni güldüren şey şu tavır öhömm: (bir telefon görüşmesi...)
- lülülülü lülülüüüüü....
+ alöö efendim cınımm
- ayyy serpil kıs evdeyim şimdi oturdum iki satır yazayım diye ama sen gel konsantre olama duruma. inanabiliyooo musonn, olmuyor olmuyooorr :/
+ ayy kıyamam kıss ne diyoosunn. hemen kalk gloria'ya gidiyoruz..
- evet yaa orası bir başka, kahveler, garsonlar, yakışıklılarr... ilham geliyoo yandan yandan resmeann. evde konserve (konsantrasyon) olamıyooruomm berkecan ile haftasonumuzu anlatmayaaa...
+ Evet yeaa berkecan ile yaşadıklarını anlatmalısın kızımm bana hemean çok önemliii!!
Temsili telefon görüşmemizde de gördüğünüz gibi bloglarda dünyayı kurtarmıyoruz. Büyük bir çoğunluk geyik yapıyor, yediğini içtiğini, giydiğini, çıkardığını ,aşklarını ,eskilerini, nefretlerini, ikinci bir şansa hayırlarını anlatıyor. Sıradan şeyler yani. Ayy konsantre olamıyoruuummm gerektiren bir şey yok. Ne yazıyorsa sanki. Gören de der ki vayy abla akademik makale yazıyor. Öyle bir ciddiyet var..
Kahvenin kokusunu duymam lazım yazmak için. Eee evde iç öyle yaz. Yok illa bir yere gidecek süslencek püslencek açacak minibook'unu yazacak... Yazılır tabii zevk meselesi ama oradan başka yerde yazamıyorum demek çok komik lan. Evde değil de cafe'de yazınca nobellik eser mi çıkıyor sanki. Evde de yazsan berkecan'ı anlatacaksın, cafe'de de.
Ben gayet yazıları ya işyerinde ya da evde yazıyorum. Öyle çok vaktimde yok zaten gideyim de bir cafeye yazılarımı döktüreyim oohh şakır şakır diye. En küçük boş vakitte yazıyorum hemen. Böyle tavırları da tasvip etmiyorum, adam olun lan azıcık :)
Vay arkadaş bloglar nereye gidiyor böyle, eskiden böyle miydi, evinde pijamasıyla, dağınık saçıyla başıyla, bir yandan hapşuran bir yandan yazan, çayını gidip kendi alıp içen blogcular vardı... Bir tek ben miyim bu şekilde yazan kalmadı mı hiç onlardan? :)