Welcome

24 Eylül 2011 Cumartesi

Bir blogcuyu bekleyen 5 büyük tehlike

Merhaba sevgi kelebeği blog sever seray severler. Az önce "ahh ya eskiden iki günde bir yazı yazardım ben buralara şimdi neredeyse on günde bir diye düşünürken yakaladım kendimi. Efkarlandım haliyle. Hemen kapadım maçı falan açtım bilgisayarımı başladım yazmaya. Bugün ele alacağımız konu biz blog yazarlarını ve blog severleri yakından ilgilendiren bir konu olacak. Şöyle ki, 

"Bir blogcuyu bekleyen 5 büyük tehlike"

 - Aşık Olmak

Çilekeş bir blogcunun başına gelip gelecek en büyük olay bu olsa gerek. Bir blogcu ancak aşık olarak bloguna ve blog yazan parmaklarına bu kadar eziyet edebilir. Neden yahu aşık olmuş ne olacak diyenleriniz var duyuyor gibiyim. O eskiden şakıyan, neşeli neşeli yazılar yazan blog olayında bir derya olan kardeşimiz, canımız ciğerimiz aşkın ateşine düştükten sonra biraz yumuşak, biraz aşk böcüğü tarzında şeyler yazması ile sonra çok pişman olacaktır aslında yazdıklarını görünce aşkın ateşi bitince. Para bitip aşk bitince yazacağı şeylerden bir kaç kesit ise şöyle oluyor genelde. "ya benimsin ya kara toprağın, allahın var mı, sevmiştim lan, ne vardı bir kere öpsem, kızımız olacaktı!! ... Aşık olmayın lütfen, olacaksanız da uzak durun bloglarınızdan :) 

- Blog kondisyonunu kaybetme

Bloglarda son zamanların laneti bu olay. Bir çok blogcu uzun aralar yazmama sonucu eskiden şakır şakır yazdıkları sayfalara hiç bir şey yazamayaya başladılar. Aslında yazmak istiyorlar, için için yanıyor yanıyor bu gönlüm havasındalar ama gelin görün ki o eller bir şeyler yazmıyor. Ben bunun bir kara büyü olduğu düşüncesindeyim bunu kırmamız gerek, biliyorum acı çekeceksiniz biraz yazerken ama yaşlılar güneşli günler için, genç erkekler sarışınlar için, güzel kızlarımız yakışıklı esmerler için bunu yapmamalılar... (duygu dolu anlar, sarılmalar) 

- Vize-Final Haftaları (Öğrenci Özel)

Blog alemi genelde öğrenci kardeşlerimizin talanı altıda ya da öğrenciyken blog yazmaya başlayanlardan oluşmakta. O yüzden bu seçenek epey bir kitleyi kapsıyor aslında :) Öğrenci insanı özellikle sınav öncesi orada burada gezmiş dolaşmış, okulun en çok kantinine uğramış bir tip ise bir de blog yazyorsa haliyle kendisini sınav öncesi bir sıkıntı basacak ve şizoya bağlayacaktır. Bunu da bloguna yansıtacaktır haliyle. Bunlarda her sınav öncesi karşılaşıyorum böyle "ayy canım yaa kıyamam" moduna giriyorum hemen. O kadar kötü durumdalar yani. Ne kadar kötü durumlara bürünüyorlar bloglarında derseniz "Final haftalarında blogcuların ruh halleri" başlığı altında ele almıştım ayrıca :) 

- Taklit-Özgün Olamama

Bu daha çok yeni yeni yazmaya başlayan arkadaşlarda görülen bir şey. Önemli olan bunu zamanla yok edip kendi çizgini oturtmak aslında. Başlangıçta birilerinden etkilenip yazmaya başlamak gayet normal aslında. Ama bunu sürekli hale getirmek ve taklit ettiğiniz blogun çizgilerini devam ettirmek çok ezik bir şey diye düşünüyorum. Kendi cümlelerini kullanmamak, cümlelerinini taklit ettiğin kişi gibi kurmaya çalışmak nasıl bir zihnin ürünü bilmiyorum. Öyle yapınca bu blog yazmanın eğlencesi, hobisi nerede kaldı arkadaş. Bu şekilde davranan, yazan, yazmayı düşünenler bence hiç yazmasın. Bu alem size göre değil, gelin size ben gold üyelik hediye edeyim istediğiniz siteden, tam size göre ehe :) 

- Kendini büyük bir "yazar" sanmak

Öncelikle belirteyim orada burada yazar kisvesi altında dolanan bir çok tipten çok daha iyi yazan arkadaşlarımız var. Benim bahsettiğim takipçi sayısı arttıkça, daha fazla yorum ve beğeniler almaya başlayınca orası burası ayrı oyanamaya başlayan "ayy ben süperim yahu" havalarında dolanan, kendisini nimetten saymaya başlayan blogculardır. Bir blogcunun düşübileceği en aşağılık durumlardan biri bu sanırım. Dün neydin bugün ne oldun demek gerek bu tiplere. Altı- üstü bir blog yazıyorsun, ki bunu herkes yapabilir. Takipçisi çok olunca çok daha iyi blog yazarı olmuyorsunuz bunu belirteyim. Bir çok blogger biliyorum ki keşfedilmemiş ama çok iyi yazılar yazan. Kısaca bir blogcu takipçi sayım artttı, milyon tane yorum alıyorum havasına girdiği an bitmiştir zaten. Ölsün mümkünse :)

Blogların kıyamet alametleri gibi oldu yazı. Bana ayrılan sürenin sonuna geldim, esen kalın efenim :)

* İlk seri tehlikeler için tık tık
Devamı >>

9 Eylül 2011 Cuma

Blogların Burçları!

Merhabaa!!!

''İnsanların burçları oluyor da, blogların niye olmasın?'' diye düşündüm. Gayet de olur. Sonuçta bloga yazı girilen ilk gün blogun doğum tarihiyse, ona göre blogların burçları da olur.

Bakalım bazı blogların burçları neymiş, bloglarla benzer özellikleri varmıymışmış? (2 burç yazdığım blogların ilk yazıları silinmiş olduğundan mütevellit blog profillerindeki ''şu tarihten beri blogger'da'' kısmını esas aldım - yazılan 2 burçtan biri yani)

(sıralanış en eski tarihten yeniye göre)

Stickman - 18 Ağustos 2007 (adam dinozor beyler) - Aslan






Mrs Lovett - 3 Nisan 2008 - Koç






A. nur- 21 Nisan 2008 - Boğa





Pucca - 29 Nisan 2008 - Boğa






Siminya - 16 Mayıs 2008- Boğa






Blogmania - 16 Mayıs 2008 - Boğa





Malın Gözü - 14 Eylül 2008 - Başak






Bi dost - Ekim 2008 - Terazi / Akrep





Mrs baros - 1 Ekim 2008 - Terazi






Sycorox - 19 Ekim 2008 - Terazi






Finduilas - 20 Kasım 2008 - Akrep





Hbba - 30 Kasım 2008 - Yay




Dereotundan - 3 aralık 2008 - Yay





Ella - 08 Temmuz 2009 - Yengeç







Leah - 3 Eylül 2009 - Başak





Larien - 31 Ekim 2009 - Akrep




Glamdring - 20 Kasım 2009 - Akrep





Pippi Haşmet - Mart 2010 - Balık/Koç






Mia Wallace - 4 Nisan 2010 - Koç






French Oje - 29 Mayıs 2010 - İkizler



-
Şimdi google'a girip ''la bu burcun özellikleri neymiş ki?'' diye 2 saat araştırmayın diye burç özelliklerini de koyayım... HERŞEY SİZİN İÇİN CANLARIM ;))))8

Koç Burcu (Mrs Lovett, Pippi Haşmet 1, Mia Wallace) - Yaptıkları işlerde sürekli kendilerini kanıtlamak isterler. Bir işe başlarken eğer ayrıntılı plan yaptılarsa, güçlü ve hareketli yapıları sayesinde çok üretken olabilirler. Dik başlılıkları, bencillikleri ve asi tavırlarından dolayı zor duruma düşebilirler ve böyle zamanlarda başladıkları işleri sonuçlandırmakta güçlük çekerler. Çoğu zaman da sonuçlandırmadan bırakırlar. Sürekli kendilerini ön plana çıkartmak isterler. Bu sebeple olayları abartarak yada değiştirerek anlatırlar. Lider ve otoriterlerdir.

Boğa Burcu (A. nur, Pucca, Blogmania , Siminya) - Risk almaktan pek hoşlanmazlar, kendilerini emniyette hissetmek isterler. Güvenilir ve merhametlidirler. İnsanlara yardım etmekten hoşlanırlar. Kararlı, güvenilir ve sıcakkanlı olduklarından çevreleri tarafından aranırlar. Somut konulara karşı ilgililerdir. Bu sayede de ruhsal olarak doyuma ulaşmışlardır. Rahatlıklarına düşkün olan Boğa’lar, lüksten ve konfordan keyif alır. Para, düşledikleri rahata ulaşmak için sadece bir araçtır.

İkizler Burcu ( French Oje ) - Hızlı düşünüp hızlı hareket ederler. Aynı an da birden fazla işle uğraşabilirler. Her işe kolaylıkla uyum sağlarlar. Fakat sürekli fikir değiştirirler. Bu sebeple değişik karakterli olmaları ile tanınırlar. İkizleri anlamak zordur; çok mutlu oldukları bir anda aniden mutsuzluğa kapılabilirler. Yanlış anlaşılmaya müsaittirler. Bilgisi olmadığı konuları son derece ustaca gizleyebilirler. Tam olarak bilmedikleri konuda ustaca bilgi verip, dinleyenleri akıcı ve etkili konuşmasıyla rahatlıkla ikna edebilirler. Çabuk kavrayan zekaya sahiptirler. Çekici ve mantıklıdırlar.

Yengeç Burcu (Ella) - Son derece hassas, anaç, insanların bakımı ve eğitimi ilgilidir. Kendini açıkça göstermez, bu biraz güvensizlikten, biraz da gizlilikten yana olmasından kaynaklanır. Bu güven eksikliği ve kendine dönüklük ile mücadele etmesi gerekir. Bunu, en derinde gizli duygusal enerjiyi yaratıcı bir girişimle yüzeye taşıyarak yapabilir. Duygusal ilişkilerde çok özverilidir.

Aslan Burcu (Stickman) - Emir almaktan hoşlanmaz ve yönetmeyi çok severler. Organizasyon yapmaktan hoşlanırlar. Herkese söz hakkı verirler fakat en son sözü kendileri söyleyerek isteklerini başkalarına kabul ettirmeye çalışırlar. Çevresiyle ilgilidir ve yardım etmekten hoşlanırlar. Merhametli, neşeli, sevecen ve iyimserdirler. Kendilerine hatalı davranılsa bile dostane tavır sergilerler. İyi niyetlerinin suistimal edilmesinden hoşlanmazlar ve böyle bir durumla karşılaştıklarında sert bir şekilde karşılık verirler.

Başak Burcu (Malıngözü, Leah) - Detaycı, dikkatli, çalışkan ve zeki olan Başak’lar iş konusunda oldukça başarılıdırlar. Başarıya ulaşmak için ellerinden gelenleri yaparlar. Pratiklikleri sayesinde gerektiğinde olaylara anında müdahale ederler. Çalışmayı ve üretmeyi seven Başak’lar yaşamları boyunca dinlenmeden çalışırlar. Tembellik yapmak onlara zor gelir. Aşırı detaycı olmaları ayrıntılara takılı kalmalarına neden olsa da genelde sağlam adımlar atmasına yardımcı olur.

Terazi Burcu (Mrs baros , Sycorox,Bi dost1 )- Terazi’ler dengeye önem verirler. Bir konu hakkında olayları ölçmeden, tartmadan, denge kurmadan karar vermezler. İlişkilerinde de dengeye önem verdiklerinden güçlü adalet duygularına sahiptirler. Haksızlığa tahammül edemezler ve herkese adil davranırlar. Kolay sinirlenmezler, genelde naziktirler fakat ısrar ve zorlanmaktan hoşlanmazlar. Bu gibi durumlarla karşılaştıklarında sabır ve nezaketlerini yitirebilirler.

Akrep Burcu(Finduilas, Larien, Glamdring, Bi dost2) - Duygu ve düşüncelerini karşı tarafa kolayca iletebilirler. Mantığıyla hareket etse de aşırı duygusaldır ve duygularına kapılırlarsa tehlikeli olabilirler. Dürüstlüğe önem verirler; ukala, ikiyüzlü ve kendini beğenmiş insanlardan hoşlanmazlar. Doğru bildikleri konularda taviz vermezler. Her şeye karşı aşırı kuşkucudurlar. Kolay kolay inanmazlar fakat inandıkları konuları da sonuna kadar da savunurlar. Çalışmalarında özenli ve sabırlıdırlar.

Yay Burcu (Hbba, Dereotundan) - Kavrama yetenekleri ve becerileri sayesinde her işin üstesinden kolayca gelebilirler. Dikkatsizce riske atılabilirler fakat hatalarından dersler çıkarmayı da bilirler. İçtenlikleri ve iyimserlikleriyle birçok arkadaş edinebilirler. Özgürlüğüne aşırı düşkün olan Yay’lar kısıtlanmaktan ve emir almaktan hoşlanmazlar. Dikkatsiz, kaprisli ve patavatsızdırlar. Çabuk sinirlenirler, kısa sürede sakinleşirler, kin tutmazlar.

Balık Burcu (Pippi Haşmet 2) - Çok iyi niyetlidirler, anlayışlıdırlar ve herkesle iyi geçinirler. Kolay dağılırlar ve başarılı olmak için motivasyona ihtiyaçları vardır. Politika ve sanat konusunda duyarlıdırlar. İşini gerçekten severse çok başarılı olabilir. Paraya ve maddiyata önem vermezler. Diğer insanların ihtiyaçlarına karşı hassas olduklarından ellerindeki son kaynağı bile başkaları için harcamaktan çekinmezler.

(^kynk. burclar.com.tr)
Devamı >>

4 Eylül 2011 Pazar

Adanalı olmanın bir özellik sanılması saçmalığı

Merhaba az sonra ahkam keseceğim. Lütfen çocukları ekranların başından tutup kaldırınız. Bu sayede hem kol kası yapmış olacak hem de çok sevecen şiri mi şirin çocuklarınızı da bu zararlı etkiden uzak tutmuş olacaksınız. Yazı konumuzu akdeniz bölgesinin doğu akdeniz diye nitelendirilen tarafında yer alan Adana ilimiz oluşturmakta olup pek sevgili Adanalılar da yazıya konuk oyuncu olarak katılacaklar. Çok atarlı bir yazı olması dileğiyle başlayalım :)



Uzun zamandır garibime giden son zamanlarda daha da alevlenen bir durumdan bahsedeceğim. Adanalı arkadaşların hepsinin kendisini birer kabadayı olarak görmesi sorunsalı beni benden alıyor. Aslında bir çoğu daha çok kıro ve apaçi kadrosunuda istihdam ediliyor ama farkında değiller. Kızları da ayrı bir hoş oluyor bunların. Böyle bir havalar falan. Bir şey oluyor mesela hemen söylenen ilk söz "ben adanalıyım" veya "biz adanalıyık". İçimden biz neyiz lan diyorum bu söz üzerine. Adanalı olmak ne zaman bir statü sembolü veya üstünlü belirtisi oldu. Acaba sevgili adanalı kızlarımız ve beyzadelerimiz "oğlum ben adanalıyım" dedikleri zaman bizim tırsacağımızı falan mı sanıyorlar hıı? Beyin bedava sanırım. Çok güneşte kalmamak da lazım ayrıca. Ondan hep, sulanma falan sonra buharlaşma. Bu böyle gider...



Bir söz var. "Adana: Türkiye'nin en büyük köyü" diye. Çok doğru bir söz bence. Adanalı arkadaşlar alınmasın ama Adanalıla bir garip insanlar. Belki de fazlasıyla ön yargılıyımdır bu konuda o da olabilir. Ama bir gerçek var, hepsi kendini nimetten sayıyor. "Adanalıyık, Allah'ın adamayık" sözü de bir garip. Allah'ın adamı ile Adana'nın yakında uzaktan yakından bağı yok. Adanalıları bilmesem haa lan öyle mi derdim ama öyle değil. Ayrıca o sözün devamı da var bilmeyenler için -



"Adanalıyık

Allahın adamiyık

Virajda sollarık

Düzde basarık

Gündüz pamuk toplatırık

Gece karı hoplatırık"


Bu Adanalı arkadaşlarımız genelde tek başına bir şey ifade etmezken 5-6 kişi olduklarında "biz adanalıyıkk layn" nidalarını atabilecek dereceye yükseliyorlar. Evrim bu olsa gerek. Ama gel gör ki sonuç hep hüsran. Bence bu 'Adanalıyım ben' antipatik havasından bir an önce uzaklaşmalılar. Kızlarını da sevmiyorum onlar da sana bayılıyordu sanki diyebilirsiniz. Bayılmasınlar lütfen istemiyorum :)



Sonuç olarak Adanalı olmak bir meziyet, özellik, farklılık anlamına gelmiyor. Tam tersi bir durum söz konusu aslında. Ayrıca her Adanalı kardeşimin de bu şekilde olduğunu da iddia etmemekle beraber sağlıklı ve mutlu günler dilerim. Çocuklarınızı yeniden ekranların başına oturtabilirsiniz. Hımm ayrıca belirteyim şu ülkede en sevdiğim kitle karadenizli kardeşlerimdir. Sevgili adanalılardan da fantastikik küfürler beklediğimi de belirtir giderim. Bu işi iyi biliyorlar haklarını yemeyelim :)



Son.



"Adanalıyık,

Allaan adamıyık,

Kimsenin olmadığı yerde

Delikanlıyık"

Devamı >>
 
Copyright Blog Manias All Rights Reserved
ProSense theme created by Dosh Dosh and The Wrong Advices.
Blogerized by Bonard Alfin Blogger Templates.