Welcome

25 Aralık 2010 Cumartesi

Noel baba kadar basiniza tas dussun.! [ Noel, christmass nedir bilmeyenlere]



Aranizda hala christmas, noel denilen seyin 31 aralikta kutlandigini zanneden elit-i iftiharlarimiz varmis. Hooo hooo hoooo diye gulmek istiyorum simdi onlara ben :) Biz bunlara kendini modern ve kulturlu göstermeye calisan aslinda özunde hic bir kot bilmeyen sosyete pazari ezikleri de diyebiliriz. Afedersiniz ama siz 1 ocakta "mutlu noeller" diye haykirdiginizda gavurlar size kiclariyla guluyor.. Bu konuda onlari destekliyorum, cunku sonuna kadar hakediyorsunuz siz bu muameleyi. Neymis efendim Turkiye'nin kulturu genismis, degiskenmis, geliskenmis. Gecin bunlari anam babam. Adi ustunde kristmis (krist= hristiyan), hala anlamakta gucluk ceken zIndIklar var.. Onlar icin ufak bir aciklama yapayimda sevab haneme arti puan kazandirmis olayim.
Sag omzumdaki melek, yaz kizim..




Öncelikle bilinmesi gereken en önemli nokta Noel 24-25 aralikta kutlanir, kesinlikle ama kesinlike 31 aralikta degil. Hristiyanlarin kutladigi dini veya evrensel bir bayramdir. Hristiyanlar tarafindan mesih olarak kabul edilen Hz. İsa'nin dogum gününün geleneksel olarak kutlandigi yillik tatildir. Noel’de, İsa'nin dogum günü kutlamasiyla birlikte cesitli âdetlerler de yerine getirilir. Nedir bunlar: noel agaclari suslemek, hediyelesmek (paketler 25 aralikta acilir), hindi-domuz (simgesel yemekleri), noel baba objeleri vs.

Ve bu objeler 25 aralik sonrasi kaldirilir, yerine parti susleri, havai fisekler kukuletalar alinir.. Iste bizim de yapmamis gereken tam da bu. Elbette yeni yili coskuyla kutlamak biz muslumanlarinda hakki ama bunu noel adi altinda yapmayin gözunu seveyim..Yeniyili kutlamak istiyorsaniz alin balonlarinizi, kukuletalarinizi, duduklerinizi, cekirdeklerinizi kutlayin kardesim. Noel baba ve noel agaclariyla gercekten kendinizi cok komik bir duruma dusuruyorsunuz..




Neden kendi bayramlarimiza gelince bu kadar özen gösterilmez ayrica? Bunun son örneklerini kurban bayraminda yasadik, cocuklarimiza gerek görsel medyada gerek bazi gazetelerde kurbanin bir katliam bir yok edis, hayvanlara yapilan zulüm gibi göstermeye calistilar. Bu sayede dinimizin insanlik adina,yardimlasma adina unutulmusu hatirlatma, dargini baristirma adina öngörduklerini göz ardi etmediler mi?
Peki o cok duyargacli vatandaslarimiz ayni tepkiyi zaten kIt olan agaclarimiz katledilirken neden göstermiyor? Katledilen bu cam agaclari evlere getirilerek daha mi Avrupai olmus olacaklar ya da agacin dibine hazreti isa’nin inmesi bekliyecekler?



Noel baba safsatafasi var bir de, ne yalan söyleyim ben de sevimli buluyorum bu hayal urunu yasli tontonu. Lakin söyle bir sey var ki o da baska bir dinin sembolu olmus biri.sorsaniz bu noel elbiselerini giyenlere,giydirenlere, beklide ne yaptiklarinin ve kime ne amacla hizmet ettiklerinden haberleri bile yoktur..

Bizim öz ve öz olan gercek olan degerlerimiz yok mu.. elbette var ama batili degerler iliklerimize o kadar islemis ki, kendi degerlerini koruyanlara "amele, kiro, eski kafali ve banal" yakistirmalari yapilirken, bati özentileri " modern, cagdas ve kulturlu" kabul ediliyor. Cok sacma..!



Ille de yasli bir tonton simgesi ariyorsaniz kendinize, bizim olmayan noel baba yerine bizim olan Nasreddin Hoca'yi sevin. Onun sevgisini asilayan cocuklariniza ki en azindan bir ise yarasin. Hem guldursun , hem dusundursun minik beyinlerini..

Yillardir Avrupa'da yasadigim icin ister istemez bu adetlerin icine dahil oluyorum. Mesela noel yemeklerine davet edilir giderim, hediyeler alinir bugunde kirmak olmaz alirim.. Kucuk noel baba objeleri hediye edilir geri cevirmem.. Yabanilik yapip yok siz gavursunuz uzak durun benden diyecek halim yok. Memleketimi kötu tanitamam yabancilara..Lakin en azindan Turkiye'de bazi seylere dikkat edelim lutfen. Ne anlama geldigini bilmedigimiz seyleri sahiplenmeden önce bir arastiralim, ögrenelim ona göre yapalim secimlerimizi. Köru körune baglanmayalim baska degerlere.

Ayrica musluman bir ulkede yasiyorsak, turkce konusuyorsak ARTiSTLiK yapmanin alemi yok.. Yeni yilda kurun cilingir sofranizi doyasiya kutlayin.. Noel ve cristmist kelimelerini uzak tutun hanenizden.

iyi haftasonlari herkese. Hepinize cingilbeeeeeenn.
Devamı >>

22 Aralık 2010 Çarşamba

En sevilmeyen blogcu tipi ?

Merhaba gençler dev anketimiz sonuçlandı. Çok mutlu oldunuz değil mi :) Elimizde olmayan sebeplerden ötürü biraz geçte olsa tamamına erdirelim bence bu anketi. En sevilmeyen blogcu tipini sorduk çok ilginç cevaplar aldık. Sonuç beklediğim gibi oldu sonuçta aklın yolu bir :P Blogların hala çok güzel bir ortam olduğunun bir göstergesi bu aynı zamanda. Hadi kutlayalım :P 5 şıkkımız vardı anketimizde. Neydi onlar. Yalaka blogcu, kaşar blogcu, sözde blogcu ve taklitçi blogcu ve son şıkkımız hepsi şıkkı. En çok oyu açık ara farkla Hepsi şıkkı aldı. Şıklarımızı inceleyim güzel güzel kim neymiş ne değilmiş. Öğrenelim. Gezelim görelim tadında bir yazı olacak yani :P



Yalaka Blogcu:


Son zamanlarda çok artmaya başladı bu tiplerden. Ne desem bilemiyorum. Bir şey deyince yalaka grubu olarak saldırıya geçiyorlar. Korkuyorum :( O yüzden pek bir şey demeyeceğim Allahından bulsunlar şekerim:P Nasıl birbirleriyle iletişim kuruyorlar hemen toplaşıyorlar anlamak güç. Ama sanırım telepatik güçleri var, saygı duyuyorum bu birlikteliklerine :) Çok tehlikeli bir grup belirttiğim gibi deliyle deli olamyın derler ya gençler siz de bunlarla pek muhatap olmayın. Ha deyin geçin :P

Kaşar Blogcu

Ben bunları çok seviyordum gençler vallahi. Ne yalan söyleyeyim sizlere. Böyle canım cicim gibi bir şeydiler. Tabi bu dediklerim yıllar önce ben lisede okurken, haa bir de üniversite de okurken:P Gençlik işte, o zaman kaşar seviyordum. Taze oldu mu ohooo tadından yenmezdi yani:P Ama artık tövbe ettim “antikaşar team” hareketini kurdum. İşte bu kaşar arkadaşlar blog aleminde de boy göstermeye başladılar. Keşke daha öncelerde de buralarda olsalardı. Ama o zamanlar blog nedir bialmiyordum ben :/ Neyse kısmet değilmiş. Buradan çekirgelere, kanı kaynayan, gözü dört dönen gençlere tavsiyem bu kaşarlardan uzak durmaları. Biliyorum çok zor sizin için ama dişinizi sıkın geleceğiniz için. Kaşar midenizi bozar, reflü falan olursunuz aman diyeyim:P Ben olmadım ama olanlar var, duydum. Kaşarsız blog sahası için çalışmaya devam :)

Taklitçi Blogcu


Böyle bir tip de var. Taklit aslını yaşatır diye boşuna denmiyor değil mi. Yılk omuş 2010 neredeyse 2011 olacak ama hala taklit ile bir yerlere varmaya çalışan, blog tutmaya çalışan blogercıklar olması beni çok hüzünlendiriyor. Sizlerde pek çoğu ilke karşılaşıyorsunuz zaten aaa aynı şunun blogu diyorsunuz. Malesef. Ama bunları da bu şekilde kabul etmemiz gerekiyor. Yoksa onla uğraş bununla uğraş derken diğer şeylere vakit bulamazsın. Evet taklit çok. Allah ıslah etsin onları. Yürekten bir amin diyoruz burada :P

Sözde Blogcu


Lafta blogcu da diyebiliriz. Oluşan fırsatlardan yararlanmaya çalışan kımıl zararlısı da diyebiliriz bu arkadaşlar için. Bunlar ikiye ayrılır aslında. Şöyle, şimdi birinci kısım blog kavramını tam olarak özümseyememiş bünyelerden oluşur. Blog nedir ne değildir bilmezler. Yaparlar bir burç, şiir, fıkra içeren bir çöplük isimini de blog derler. Sonra da ben de blogcuyum diye salınırılar. Afedersiniz ama (çocukları ekrandan uzaklaştırın) nah blogcusun sen. Pabucumun blogcusu. Hımm bu güzel oldu bakın, sevdim. Hem kulağa da hoş geliyor. Pabucumun blogcusu. Çok şeker:P Bayram şekeri niyetine kullanabilirsiniz. Hem sağlık açısından da pek faydalı olur :) Çok gevezelik ettik yine :P

İkinci kısım ise bloggerlara verilen hediyelerden, kampanyalardan yararlanmak isteyen kımıl zararlıları. Bunların kimileri bataklıklarda kimileri de foseptik çukurlarında yaşarlar. Ayyy çok iğreanç dediğini duyar gibiyim. Duydum hatta tamam yeter bağırmayın bu da kulak değil mi :P Bir şey oldu mu hemen herkesten daha blogcudurlar bunlar, hemen ortama salınırlar. Aynı zamanda yalaka olduklarından çabucak bir çevre edinebilirler bu şekilde yaşarlar. Bunlar da böyle bir grup işte, garip :P

Bir anketin daha sonuna geldik. Yani bize ayrılan süre son erdi. Çok üzgünsünüz biliyorum, daha daha yazayım istiyorsunuz ama her güzel şeyin sonu olduğu gibi bu yazının da sonuna geldik. Bloglarla kalın :P
Devamı >>

17 Aralık 2010 Cuma

Yeni tanışılan hoş çocuk | Kızlara Dersler 7

Konnichiwa bebişler bu soğuk kış gününüzü ilim, irfan içeren bir yazımla neşelendirmeye geldim. Kızlara derslere devam :D Çok önemli noktalara değineceğim yine genç kızlar için. Bir erkeği en baştan elden kaçırmamak için çok önemli, yanlış yapmanızı engellemeye çalışıyorum burada :)) İlk izlenimi kötü vermemeniz gerekiyor. Konumuz ise, az sonra örnekle açıklacağım durumu, işte, bir oğlanla yeni tanışmışsınız, çok beğeniyorsunuz falan, sohbet falan güzel devamı nasıl olacak meraklardasınız. Ne yapacağınızı şaşırdınız. Bunu irdeleyeceğiz hep beraber :))


Mesela bir çocukla tanıştınız daha yeni önceden hiç bir muhabbetiniz yok daha yeni yeni birbirinizi tanıyor hoş vakit geçiriyorsunuz beraber. Kah gülüyorsunuz kah beraber düşünüp kararlar veriyorsunuz. Bir şey soracaksanız önce ona soruyorsunuz. Okula/işe vb.. falan beraber gidiyorsunuz. Bakıyorsunuz ki zamanınızın büyük bir bölümünü onunla geçirmek istiyorsunuz. Hem çocuk da hoş yani cillop gibi maşallah, hoşlandınız neden olmasın lan benim neyim eksik kaptırmam kimseye benim olacaaaaaak diye düşünüyorsunuz bazı bazı. Ama çocukta tık yok, sanki sizi bekliyor. Ama utangaç biri de değil. Gayet çakal bir tip. Ama uysal gözüküyor. Ama hala beklemede umut da vermiyor değil size. Sanki o da istiyor. Yoksa duygularımla mı oynuyor diye düşündüğünüz de oluyor. Çıldırmak üzeresiniz. Bu durumda ne yaparsınız bebişler peki???

a) Bir arkadaşıma söylerim o ona söyler.

Şöyle işler o süreç. Arkadaşın gider, eğer biraz da patavatsız ise direkt, "Hakaaannn, Esra seni seviyoooomuşşş" der. Sonra kıhkıh tarzında garip garip güler. Liseli mode on. O anda biter işte o süreç. Yani ben olsam bitiririm. Ne lan az medeni cesaret göster değil mi. Ağzın var dilin var. Demek ki çocuk beklemekte haklıymış, seni tartmış. Çok çakalmış. Sen de dayanamadın kendin de diyemedin baltayı taşa vurdun. Zamanla çocuk sizden uzaklaşacaktır yavaş yavaş hissettirmeden :) Yok bu teklifi kabul ederse, bunu kabul eden adamdan da hayır çıkmaz size o da bir ayrı boyutu :)

b) Belli ederim, sırnaşırım falan. Yaaa amaaaa diye çocuksu hareketler yaparım. Gözlerinin içine bakarım, tahrik ederim. Şuh tavırlar sergilerim ona karşı. Gel gel yaparım.

Oyyşş. Şimdi, bu beğendiğiniz çocuk eğer çok çakal böyle her fırsatı gole çeviren 6 pas içinde etkili bir forvet ise, senin bu gollük pasına hayır demeyecektir. Ama bu seni hemen ikinci sınıf kız kategorisine sokacaktır, emin ol. Oğlanın düşüneceği şu, "oha lan kıza bak daha 1 hafta oldu hemen oltaya geldi. Oy oyy yavrum. Ne zamandır böylesini görmemiştim yaza kadar idare eder bu beni. Halbuki tövbe etmiştim, güzel düşüncelerim vardı, bu da kaşar çıktı lan:/ Neyse nimete hayır denmez günah :))" Bunun en kötü yanı da çocuk sizi beğendi sanmanızdır. Halbuki size bakış açısı değiştiğinden dolayı bir geleceğiniz de olmayacaktır. Kafadan manita oldun ama sen bilmiyorsun ayyy ne acı bir şey :))

c) Facebook'dan mesaj atarım, yüzüne söyleyemediklerimi oradan söylerim. Öyle bir manyağım

Ya çocuğun facebook hesabı yoksa hıı ya yoksa :)) Diyelim ki var. Mesaj attın ne diyeceksin. Yüz yüze diyemediğin neyi diyeceksin. Kelime ile anlatmak daha zor lan en azında söz ile kaş gözü birleştirerek anlatırsın ama ona da cesaretin yok mesaj atıyorsun :) Olmaz kızım olmaz. Gitti gül gibi oğlan :)) Oğlan gelen mesajı arkadaşları arasında aahaha lan bak mesaj gelmiş bana deme ihtimali de var. Bunu da düşün. Kanıt bırakma arkanda, geleceğini düşün. Erkek düşkününe çıkar ismin aman :)) Bu yöntem bence akıllı bir çözüm değil. Facebook'a face de dersin sen şimdi ayyyy iğrencsaann :))

d) Hiç uğraşamam, elimi sallasam ellisi şekerim. Ne yakışıklılar var buluruz elbet bir daha.


Kendine çok güvenen kız havaları ya da çaresizlikten kendini avutma çabaları :) İkisinden biri ama hangisi. Genelde ikincisi. Amaan canımm diye söyler ama hep de takip edersin oğlanı, kıskanırsın falan. Bir kız yaklaştı mı yanına, vay şıllık hemen üşüştü çocuğa dersiniz sonra. Bu seçenekte en doğru tercih değil. Belki yıllardır aradığın beyaz atlı prens o çocuk, ya elinden kaçırıyorsan. Seçeneklerin arasında en kötü bu bebişim. Hiç yakıştıramadım sana, pes etmek yok :))

e) Acele etmem zamana bırakırım. Olacağı varsa olur zaten. Lise de kaldı o çıkma teklifi falan. Kendiliğinden gelişir böyle şeyler.

Eveeet bebişler geldik en doğru şıkka. Akıllı kızların hali başka oluyor. Ne çizginden ödün vereceksin, ne saçma sapan hareketlerde bulunacaksın ne de çocuğun peşini bırakacaksın. Bekleyeceksin. Kız kısmı teklif falan yapmaz. Yapmaz lan :)) O iş malesef biz erkeklerin. Bu bir gelenek, herkes yerini bilsin :)) Sonra kaşar derler, ooo kıza bak abi kendi teklif ediyormuş her yol vardır bunda derler, derler de derler. Bu erkekler var ya neler der neler huhe:)) O yüzden çocukla iyi anlaşmaya devam. Zaten o da senden hoşlanırsa olur bir şeyler. İlla ki olur lan hoşlandıysa, eğer hoşlanmazsa kısmet dersin. :) Yok hoşlanıp, kızı kesip kesip açılamayan erkekten hayır çıkmaz zaten. Az kendine güvenecek erkek dediğin. O yüzden kendini ortaya atma bebişim. Bu seçenek çok güzel mmmm süper :)) Pozitif olalım lütfen.

Kızlara dersler yazılarımın 7.sini de bitirmiş olduk. Gayet bilgilendirici olduğunu düşünüyorum. Cillop gibi çocuklar sizlerin olsun sevgili kızlar. Allah gönlünüze göre versin. En yakın zamanda hem zengin hem yakışıklı hem de iyi huylu adamlar bulursunuz inşallaaahh. Yarebbimmm :))
Devamı >>

15 Aralık 2010 Çarşamba

Benzin 4 Lira, indirim 2 kuruş, vergiler ise ohooohoo !

Merhaba. Ben yazmaktan bıktım, ama bazı koyunlar anlamamaktan, AKP hükümeti de halka zulm etmekten vazgeçmedi. 8 senedir bir fiil ülkenin içine boşaltmaya devam ediyorlar. Yüksek vergiler ve adaletsizlik tavan yapmış durumda. Ya dalkavuk bir yandaşsın ya da ergenekoncu. Yumurta attın ergenekoncusun. "Ceketimin sol omzu kirlendi" diye dava açabilir devletin bakanı mesela sana. Öyle bir samimiyet. Benzin zamlarını protesto edersen de içeri alıyorlarmış! O yüzden kutlama diyoruz biz :)


Benzin fiyatları malumunuz 4 LİRA oldu. Evet 4 lira. Peki hükümet az da olsa yükselen tepkilere karşı ne yaptı biliyor musunuz resmen dalga geçti "sakkalı hoca Enerji Bakanı" aracılığıyla. Yine vergilerden vazgeçmediler Tüpraş'ın indirimi ile 2 kuruşluk evet yanlış duymadınız 2 KURUŞ indirim yaptılar. Vazgeçmediler halka sokup çıkarmaktan. Yeter lan yalama oldu sabrın da bir sınırı vardır bence. Eğer üniversitelerde yumurta atan solcu gençlerin yanı sıra, ağızdan çıkacak tek kelimeye bakan, telkinlerle zor zaptedilen bizim gençlerde sokağa çıkarsa o koltuklarında rahat oturamaz o badem bıyıklılar. Kıvılcım çakılmasın aman dikkat edin. Provoke etmeyin gençleri pek sevgili Akp! Yumurtayı arar olursunuz! Aman ülkenin huzurunu bozmayın!

Benzin fiyatlarını yüksekliğini akaryakıt satan firmalara bağlıyor pek sevgili hükümet. Allahı yok bunların. Vallahi yok. Ayak üstünde 1 milyon yalan söylemek böyle bir şey sanırım. Hani o akaryakıt şirketlerinin kar payı çok yüksek diyorlar ya işte o şirketler paylarından %50 indirim yapsalar benzin ancak 3.70 olabiliyor. Kimi kandırıyorsunuz siz, dalga mı geçiyorsunuz. Halkı salak yerine koymaktan vazgeçmiyor bu herifler. Halk=Yolunacak kaz bunların zihniyetine göre.

Peki ya vergiler! 100 Liralık benzinin yaklaşık 67 lirası vergi sayın seyirciler. ÖTV alıyorlar onun üzerinden bir de KDV alıyor bu efendiler. Verginin vergisi. Ve bu vergi oranı sürekli artmaya devam ediyor. Ama bunu da yalanlıyorlar, zam yapmadık vergilere diyorlar, salağız ya biz. Türk milleti salak ya. Bakınız Malite Bakanı Twitter'da dün ne dedi. İnanamıyorum gerçekten!!


Sayın bakan bunu dedi ya gelelim gerçeklere. Yıl 2009 Temmuz ayı. Pek sevgili AK Parti az da olsa düşen benzin fiyatlarını görünce iştahı kabardı. Beceriksiz ekonomi yönetimlerinin açıklarını (bütçe açığını) vergileri halkın sırtına yükleyerek aşabiliriz diye düşündüler. Dayadılar zammı. %7,87. (http://is.gd/iKqkw) Bu bir vergi zammıdır. Aldığı fahiş vergiler az geldi biraz daha aldılar halktan. Cebindeki 3 kuruş 1 kuruş olsun diye. Tarihlerimiz 31.12.2009 bu kez. Hükümetten bir vole daha %7.1 zam daha vergilere. Az gelmiş galiba. O zamanÖTV artışı ile 3,41 lira olan bir litre benzinin 3,61 olmuştu. Şu anda da 4 LİRA zaten!!! (http://is.gd/iNiOq)

Bir de galon benzin fiyatlarına bakalım. Aşağıdaki ülkeler bizim gibi benzini olmayan ülkeler. Fiyatlara dikkat arkadaşlar. Bu ülke halkına reva görülen bu işte.

Kuzey Kore’de 2.91, Honduras’ta 3.29, Hindistan’da 3.79, Avustralya’da 4.32, Japonya’da 5.19, Hırvatistan’da 5.64, İsviçre’de 5.62, Yunanistan’da 5.83, İspanya’da 6.02, İngiltere’de 6.66, Almanya’da 7.19 dolar. 99 ülkenin fiyatları 0.19 ile 9.24 dolar arasında değişiyor. Türkiye 9.24 dolarla birinci. Yanımıza yakşalan yok. Ne zengin bir ülkeyiz.

Ayrıca bu benzin fiyatları sadece arabası olanları değil herkesi etkiliyor. Benzin yüksekse her şey yüksek. Akaryakıta zam geldi mi her şeye gelir. Tarlasını sürecek adam mazota zam gelince o da ürününe zam yapmak zorunda kalır. Her ürün bir yerlerde bir yere giderken nakliyata tabii oluyor. Bu masraflar artar. O da fiyata yansır. Kısaca halkımızın alım gücü azalır. Azalıyor da zaten!

2002 yılında benzin 1.04 USD yıl 2010, 2.64 USD. Her şeyi açıklıyor sanırım. Vergilerin payı benzinin kendisinden pahalı. Allahsızlar! O yüzden böyle fahiş vergilerin uygulandığı bir ülkede vergi kaçırmak caizdir bence.
Devamı >>

13 Aralık 2010 Pazartesi

Le Blog de Betty | Paris

Merhabalar, bir son dakika gelişmesini aktarmak için yine beraberiz. Helllooo! Ünlü yabancı bir blogger daha blogmania'ya hayır diyemedi. Daha önce sevgili Chiara Ferragni hayır diyememişti şimdi de Milano'dan Paris'e geçtiler. Kim bilir bundan sonraki noktaları neresi olacak. Kim bilir! Evet, moda dünyasının altını üstüne getirmeye devam ediyoruz gördüğünüz gibi. Rus bloggerlardan da teklif var ama emin değilim daha, kararsızım bu konuda düşüneceğim. Evet konuğumuz tahmin ettiğiniz gibi Parisli Betty. Ben ona öyle diyorum. Daha samimi. Hem sadece iş arkadaşları ona öyle diyormuş bir de ben artık. O kadar samimi olduk yani öhömm.


Betty, Fransız bir moda bloggerı. Blog ismi ile Le Blog de Betty. En ünlü moda bloglarından biri. Paris Fashion Queen de diyorlar, bazı yerlerde öyle duydum. 2008 Şubat ayından beri bu blogu tutuyor kendisi. Önceleri 1-2 ay sadece fransızca yazmış. Daha sonra da hem ingilizce hem fransızca tutmaya başlamış blogunu. İlk yazmaya başladığından beri bir ilgi var aslında bloguna. Şimdilerle her yazısı 200-300 yorum alan bir moda ikonu Betty. Betty de ne şeker isimdir, anlamı nedir acaba. Betty'nin burcunu da merak ettim şimdi, bence Başak. Benim de yükselenim başak hımm:P Bence anlaşabiliriz :)

Betty blogunda giydiği kıyafetlerini, yaptığı seyahetleri-alışverişleri, arkadaşlarını kısacası yaşamının bir bölümünü paylaşıyor bizlerle. Betty'nin ilk blog yazılarına girip bakarsanız göreceksiniz yaşadığı değişimi. İlk başlarda iyi niyetli ama gayet amatör fotoğrafları ve kıyafetleriyle salınıyor. Onlar da güzel ama şimdikiler kadar değil. Şimdi ise gayet profesyonel fotoğraflar, pozlar ve harika kıyafet seçimleri ile salınıyor blogunda. Yani biraz azim ve ısrar ile güzel noktalara gelinebiliyor. Yeni, bu tarzda moda blogu tutmaya başlayan kızlara da örnek olacak cinsten bence:P Zaten iyiyseniz kesin birileri görecektir ve tavsiye edecektir sağa sola sizi. Gören de beni moda eleştirmeni falan sanır :P


Betty o kadar çok seviliyor ki Miami seyahati sırasında çektirmiş olduğu bir fotoğrafı ZARA tarafından bir T-Shirt tasarımı olarak karşımıza çıkabiliyor. Buradan bakabilirsiniz ilgili yazı, fotoğrafa ve 700 yoruma:P Pekte güzel olmuş bence :)

Betty'nin blogunda en çok beni ayakkabıları cezbetti desem yalan olmaz. Güzel seçiyor kız bana göre. Hatta geçen gün Twitter'da da dile getirdim şu şekilde "kızlar böyle ayakkabılar giyin lütfen lütfen ! http://imgur.com/OndoP.jpg" Güzel değil mi bence çok güzel. Hep topuklu topuklu nereye kadar aa kızlar biraz da böyle sportif takılınız lütfen rica edeceğim:P Betty'i örnek alın biraz :)

Betty, yanlış duymadıysam 27 yaşında. Böyle dünyalar güzeli bir kız diyemeyiz ama çok şirin, güzel de. Çıtı pıtı bir şey. Aman da aman ne tatlı şeysin sen deyip yanağından bir makas alınabilir. Böyle tam evlenmelik kız havası var haha:P Mesela Chiara'da yok o hava, alamadım ben malesef o havayı. Gezmelik kız o:P Hımm yüz vermeyince hemen çamur atıyorum :) Betty'nin blogunu takip etmek modanın doruklarında gezmektir, everesttir:P Hehe abarttım Türk moda bloggerlarının eline su dökemezler aslında da neyse işte:P Ayrıca bolca fotoğraf paylaşıyor kendisi, en sevdiğimden. Moda blogu dediğin böyle olur bol fotolu. Kendimce onlara isim taktım zaten. Resimli moda blogu:P Hımm resim değil fotoğraf :)

Betty de böyle bir blog işte, şirin bir şey. Moda blogu takip edenler biliyordur zaten ama bilmeyenler ve yeni başlayanlar için burada yer vermiş oldum. Moda blogu ile benim ne işim olur diyenlere ise tavsiyem, canları sıkıldığında girsinler öyle ağızlarını bir karış ayırarak fotoğraflara baksınlar. En azından bir iki güzel şey görüp keyiflenme şansınız olabilir. Moda bloglarını kötüye kullanım hımm:P

BlogMania gururla sundu :)
Devamı >>

11 Aralık 2010 Cumartesi

En güzel 20 film müziği

Merhabalar :) Geçen haftalarda hatırlarsınız kendimce en güzel çizgi film müzikleri listesi yapmıştım. Hep beraber dinlemiştik. Listeleme yapmayı çok seviyorum zaten ben. Epey de liste yaptım aslında burada. İşte o çizgi listelemesinden sonra bunu yazmaya başlamıştım. Eee ancak bugün bitti:P Bu kez ki konumuz ise en güzel film müzikleri. Ama albüm albüm ele almıyoruz olayı. Tek tek şarkı olarak yaptım listeyi. Bir soundtrack albüm sıralaması değil, filmlerin ana tema veya içinde geçen müziklerden veya yine albümünde yer alan şarkılardan kendimce e güzel olanlarını seçtim ve yaptım. Bakalım nasıl olmuş, benim kişisel beğenimi yansıtır ona göre :)


- Amelie, Yann Tiersen - J'y suis Jamais allé



Le Fabuleux Destin d'Amélie Poulain (Amelie), başrolünü Audrey Tautou'nun oynadığı bir Jean-Pierre Jeunet başyapıtı. Filmi kadar Yann Tiersen'in yapmış olduğu soundtrack albümü ile de büyük beğeni topladı. 2001 yılında ödül de aldığı zaten bu konuda. Bilmeyen de yoktur zaten. Soundtrack albümün neredeyse tüm parçaları harika. Çok güzel melodiler var uçuruyor insanı. Peri masalı gibi :) İçinden birini seçtim sadece. Diğerleri de çok hoş. Ayrıca La Noyee de ayrı bir parantez açmak gerek tabii :) Bu harika ST'yi indirmek için size linkte vereyim, dönsün dursun listenizde. Tık :)

- Pulp Fiction, Dick Dale - Misirlou



Harika filmlerin harika müzikleri olur efsanesine hayat bulduran bir film daha. Bir Quentin Tarantino filmi. Tüm zamanların en iyi filmlerinden. Dick Dale'in seslendirmiş olduğu Misirlou parçası da ancak böyle bir filme yakışırdı zaten. Dinlenesi, gaza getirici. Yok ki böylesi :) Şarkının kime ait olduğu tartışılan anonim bir eser olduğu da söylenir. Ama biz bu filmle tanıdık, sevdik kendisini :) Bu Tarantino büyük adam gerçekten.

- The Good, the Bad and the Ugly, Ennio Morricone



İyi kötü çirkin. Efsane bir western. Bir kovboy filmi ve bu filmin Ennio Morricone tarafından yapılmış olan fazla söze gerekte bırakmayan müziği. Kovboy müziği olarakta tarihe geçmiştir bu beste. Sadece bir beste veya st deyip geçmek az bence. Adam yapmış beyler, bayanlar bize de saygı duymak ve dinlemek düşüyor :) Bu abinin bir de "Once upon a time in America" diye harika bir bestesi daha var. Onu da not edelim. Saygılar Ennio abi :P

- My Blueberry Nights, Cat Power - The Greatest



Norah Jones ve Jude Law'ın oynadığı harika film. Norah Jones sevgisinin arttığı film. Soundtrack albümü de yine çok güzel olan film. Film güzelse şarkılarda güzel. O soundtrack albümden güzel bir parça. Cat Power'dan The Greatest. Cat Power'ın seslendirdiği en güzel şarkılardan. Bir çoğunuz keşfetmiştir zaten ama Cat Power bir cennet :)

- Pirates of the Caribbean, Hans Zimmer - He's Pirate



Karayip Korsanları. 3 tane filmi çekildi. Bence üçü de birbirinden güzeldi. Sanırım yanlış hatırlamıyorsam 4.sü geliyor 2011 yazında. Seri olarak izlediğim tek film olmasının yanı sıra Hans Zimmer'in doğa üstü besteleri ile daha da bir çoşmuştur. Bu ana tema şarkısı dışında Hoist The Colours adında 3.filmin başındaki korsan şarkısı da beni benden alır :) Çok güzel çok. Albümü dinlesidir :)

- Desperado, Los Lobos (cancion del mariachi)



Antonio Banderas ile Salma Hayek'in oynadığı film. (Hayek de hatun yani:P) Ne yalan söyleyeyim filmini sorsanız pek hatırlamam pek güzel değil ama bu şarkıyı asla unutmam. Deli bir şey. Tam gitarlık :) Desperado. Bir gençlik bununla büyüdü:P Ay, ay, ay, ay ay, ay mi amor, ay mi morena, de mi corazon :P


- Matrix, Rob Dougan - Clubbed To Death



Matrix için Rob D.'nin yapmış olduğu deli bestedir Clubbed To Death. Arka arkaya 10 kere dinleyen insanlar biliyorum bunu ilk zamanlarında. Değişik bir havası var. Aslında bu tarz müzikleri pek sevmeyen ben bile hayran olmuştu. Böyle eserlere saygı duymaktan başka ne yapabilir bir insan. Bir zamanlar Matrix vardı da diyelim de hatrı kalmasın. Neo kalbimizde yaşıyor:P

- Selvi Boylum Al Yazmalım, Cahit Berkay



Hep yabancı mı olacak listede. İşte bizden bir eser. Kadir İnanır ve Türkan Şoray'ın oynamış olduğu Türk sinema tarihinin efsane filmlerinden. Ve bu güzel filmin efsane müziği. Cahit Berkay üstatın içinize işleyen ezgileri, böyle bir filme de böylesi yakışırdı dedirtiyor.

- The Bridge on the River Kwai, Malcolm Arnold - River Kwai March



1957 yılında en iyi film dalında Oscar almış efsane bir savaş filmidir, Kwai Köprüsü. Bu güzel filmin ıslıktan oluşan öyle güzel bir marşı vardır ki mest olursunuz. Ama daha çok ülkemizde bu marşı komedi filmlerinde duymuşluğumuz vardır. Bilmeyenler dinleyince hatırlayacaktır. Bu filmin müzikleri Malcolm Arnold tarafından yapılmıştır. Ama bu ıslıklı marş "Colonel Bogey March"'ın bir versiyonudur aynı zamanda :)

- Pretty Woman - Roy Orbison



Julia Roberts'ın oynamış olduğu film. Film hakkında bir prenses rüyası diyenler olduğu gibi bir orospunun rüyası diyenler de var. Öyle bir film. Zaten konumuz film değil o güzel müziği. Pretty Woman. Roy Orbison'ın güzel eseri. Gavur yapıyor beyler dedirtiyor. Eğlenceli, hareketli, filme uygun. Kısacası güzel. Harika da diyebiliriz :)

- 007 James Bond, Moby - James Bond Theme



Son filmleri eski tadını vermese de efsane bir film serisidir 007 James Bond. Sex nasıl her zaman satarsa James Bond da her zaman satar. Bu filme yapılmış en güzel theme de bu olsa gerek. Moby tarafından yapılmış olan bu şarkı James Bond deyince akla gelen müziktir. Güzeldir aksiyon havası verir, film için biçilmiş kaftandır :)

- Ghost, The Righteous Brothers - Unchained Melody



Patrick Swayze ve Demi Moore'un baş rollerini paylaştığı 1990 yapımı film. 2 Oscar ödülü olan bir film aynı zamanda. Bu filmin The Righteous Brothers tarafından yapılmış "Unchained Melody" isimli bir şarkısı var ki harikadır. Oh my love, my darling diye girer o etkileyici müziği ile birlikte. Açıkçası filmden pek hoşlanmam ama bu şarkısına saygım sonsuzdur. Klasikler arasına girmiştir çoktan :)

- Back To The Future, McFly and The Starlighters - Jhonny B. Goode



Geleceğe dönüş efsanesini bilmeyen, izlemeyen yoktur. Hatta benim gibi 3 filmi de yüksek kalitede arşivleyenlerde çoktur :) Serinin ilk filmi 1985, ikinci filmi 1989, son filmi de 1990'da çekilmiştir. 3'ü de birbirinden harikadır. Marty McFly karakterini Michael J. Fox, Dr. Emmett Brown karakterini de Christopher Lloyd oynamıştır. İşte Marty, sahnede bir Chuckberry şarkısı olan Jhonny isimli bir şarkı seslendirmiş, Rock'n Roll ile tanıştırmıştır o zamanda yaşayanları. (1950'ler) Gayet güzel ve hareketli bir parçadır. Bence dikkate değerdir. :)


- Moulin Rouge, Christina Aguilera, Pink, Mya, Lil’ Kim - Lady Marmalade



Fransızca'da kırmızı değirmen anlamına gelen Moulin Rouge müzikal bir film. Aslında 1889 yılında Paris'de inşa edilen bir kabaredir. Bu da oradan yola çıkarak çekilmiş filmidir. Bu filmin gayet hareket dolu bir soundtrack albümü de mevcut, albüm içinden belki de Roxanne ile birlikte en güzel şarkı Lady Marmalade'dir. En hareketlisi de diyebiliriz :) Christina, Pink, Mya ve Lil Kim beraber söylemişlerdir. Bir marş havası vardır aslında. Ne marşı siz karar verin :P

- The Godfather, Nino Rota - El Padrino



Mario Puzo'nun yazdığı aynı adlı romandan uyarlanan, Francis Ford Coppola'nın yönettiği, Marlon Brando ve Al Pacino'nun başrollerini paylaştığı efsane filmdir. Belki de en iyi filmdir. Kitabı da okunmaya değerdir ayrıca hatırlatayım. Bu efsane filmin efsane bir müziği de vardır. Bir çok kişinin az veya çok bir dönem telefon melodisi olmuştur kesinlikle. En azından aklından geçirmiştir. Baba!

- Kill Bill, Bang Bang (My Baby Shot Me Down)



Bir Tarantino filmi daha. Kill Bill. Baş rolünde Uma Thurman oynuyor bildiğiniz gibi. Bu harika Tarantino filminin harika şarkısı Bang Bang'i ise Nancy Sinatra seslendiriyor. Çok vurucu bir eser. Bang bang, he shot me down! :) Kelimeler kifayetsiz kalıyor bu eser karşısında.

- Titanic, Celine Dion - My Heart Will Go On



Titanic. Leonardo Di Caprio ve Kate Winslet'in başrollerini paylaştığı 1997 yapımı film. Romantik bir film. Ben filmi pek sevmem aslında ama Celine Dion'a büyük saygım var, sevgim de var, hayranıyım :) Filmin benim için en güzel anı bu müzik bence. Belki Celine Dion söylemese o kadar da sevmeyebilirdim bilemiyorum ama güzel bir şarkı hakkı yenmez. Every night in my dreams, i see you, i feel you...

- The Last Of The Mohicans, Dougie Maclean



Son Mohikan. Micheal Mann 'in yönettiği, başrolerinde Daniel Day Lewis ve Madeleine Stowe'un oynadığı film. Müziklerine hayranım ben bu filmin aslında. Main Title'ı Dougie Maclean imzalıdır. The Gael olarakta bilinir. Bir çok kez duymuşsunuzdur zaten bu eseri. Ülkemizde bir çok alanda en çok kullanılan müzik galiba :) Reklamlarda, açılışlarda her yerde kullanılıyor. Bir şahaser olduğu yadsınamaz buna rağmen tabii.

- City Of Angels, Alanis Morissette - Uninvited



1998 yapımı Nicolas Cage ve Meg Ryan'ın oynamış olduğu film. Bu filmin soundtrack albümü çok sağlam gençler. Öyle böyle değil. Ben çok beğenmiştim vallahi. Bu güzel eserler içinde de sevgili canım Alanis Morissette'nin Uninvited şarkısının ayrı bir yeri var. Alanis'in her şarkısı güzel zaten. Dinleyiniz:)

- Requiem For A Dream



Filmi bir harika soundtrack albümü daha bir harika olan filmdir. Efsanedir arkadaş. Var mı yan bakan! Çok ağır ve saygınlığı olan bir albümdür bu. Önünüzü ilikleyipte dinleyin :) Ama fazla dinlememek gerek, ara ara dinleyin. Camdan atlama hissi yaratabilir bünyenizde :P Tapılası müzikler listesinde en başa oynar bu albüm. O kadar net :)

Listemiz bitti. Filmlere konu olmuş bana göre en iyi 20 müziği listeledik. Tabii herkese göre listeler farklı oluşur. Zevkler farklı sonuçta. O yüzden şu neden bu neden yok diyebilirsiniz. Onun için daha önce yapılmış alternatif bir liste daha vereceğim siz sevili blog severlere. Madde Bağımlısı blogundan. En harika 40 Soundtrack. Madde Bağımlısı ekibi burada şarkılarımızı benim yaptığım gibi tek tek değil albüm olarak ele almış. Bir soundtrack albüm sıralaması yapmışlar yani. Hani soundtrack dinlemeyi seven bir insan evladıysanız sizler için harika bir liste. Ben mesela hiç bilmediğim bir filmin albümünü orada görüp neymiş acaba bu ki diye indirip dinleyip beğenmişliğim var. Oraya da bir bakarsınız artık siz albüm severler. Buradaki filmlerden çok daha farklı filmlere yer vermişler ayrıca belirteyim :)

Bitti.
Devamı >>

10 Aralık 2010 Cuma

Noel Anne hediye vermeye geldi...

Merhaba...

Aralık aynı ayrı bir seviyorum. Bütün dükkanlar, sokaklar süsleniyor ve gezerken parıl parıl parlayan yerlerden geçiyorsunuz. Herkes sanki o yılın kötülüklerini geride bırakıyor ve ne başlarına gelirse gelsin gene de yeni yıla bir umutla giriyorlar. Bu da insan olmanın bir getirisi olsa gerek: "Umut"

Yeni yıl sadece yanı başımızda ki caddelerde değil aynı zamanda bu coşku bloglarda da. Ve yeni yıl denince akla ilk gelenler yeni yıl hediyeleri. Bu bir açıdan kapitalizmin oyunları desek de herkes hediye alıp vermeyi sever. Ben de birilerine bir şeyler verip sevinmek ve belki de o kişilerde ufak bir anı olarak kalmak istedim. Ama vereceğim hediyelerin daha anlamlı olması için benim sevdiğim eşyalardan ikisini seçtim. Biri çok sevdiğim Charles Bukowski kitabım... Kalın bir kitap değil ama farklı tarzıyla insanın dikkatini çeken bir insan. Ayrıca "barfly" filmini de tavsiye ederim.


ikinci seçtiğim hediye ise, çok severek aldığım küpelerim.


Umarım hediyeleri beğenirsiniz, hediyeleri gönderirken ufak tefek sürpriz hediyeler de yollamayı düşünüyorum. Hediyeler iki ayrı kişiYazı tipi boyutuye gidecektir. Yapmanız gereken: Blogumun izleyicisi olmanız ve aşağıya adınız ve soyadınızla bir yorum bırakmanız. Daha sonra çekiliş yaparak iki kişiyi belirleyeceğim. Son katılım tarihi: 25 Aralık...

Facebook sayfamı beğenmeniz: http://git.ac/aVvq4
Blogumun izleyicisi olmanız ve yandaki tıktan açılan posta bir yorum bırakmanız. Daha sonra çekiliş yaparak iki kişiyi belirleyeceğim. Son katılım tarihi: 25 Aralık...

Edit: Facebookta hangi isimle beğendiğinizi de belirtirseniz sevinirim, sonra karışıklık çıkmasını istemem, teşekkürler =)

Bol şanslı günler.
Peace!

Devamı >>

9 Aralık 2010 Perşembe

Nasıl bir şiddet ?

Merhaba. 10 gün önce başlayan şiddet içerikli anketimiz 09.12.2010 tarihi itibariyle sonuçlandı. Pek şiddetli bir blog olduğumuzdan böyle bir anket seçmiştim. Ateş çıkıyor ağzımızdan. Ejderha yeni maskotumuz:P Charizard diye düşünmüştüm önce maskotu ama onun da geçmişinde Charmender gibi bir şirinlik var. O yüzden vazgeçtim sonra şöyle böyle derler demelerinden korktum. Yaş geçtikçe daha da korkak olmaya başladım ben :( Öhömm neyse anketimizi yorumlayalım biz...

10 günde toplam 190 tane oy kullanılmış anketimize. Şiddeti seviyoruz sanırım başka birşey koysak cevaplayan olmaz. Hiç yakışıyor mu blogcu adama şiddet falan ne kötü şeyler:P Yine 5 tane şık sundum hem kızlarımıza hem de erkeklere yönelik olan. Neydi hatırlayalım. Tokat atarım (Bu unisex bir anket şıkkıydı. Biraz yanıltıcı şıktı aslında. Sonuçta sille atmak ve osmanlı tokadı da bu kategoriye giriryor.), ısırırım (bu kızlara yönelik), saçını çekerim (kızlara yönelik), üzerine otururum (şişman kardeşlerimiz için bu da unisex şişko unisex ama), kafa atarım (erkeklere yönelik, şiddeti doruklarında yaşayanlara özel bir şıktı). Evet şıklarımızı tanıdık dikkatiniz çekti mi bilmem ama "yumruk atmak" yok. Neden yok bir sorun. Sorun sorun çekinmeyin. Çünkü, şiddete karşı bir insanım ben, bu zamanda, yıl olmuş 2010 sorunlarınızı hala yumruk atarak mı çözüyorsunuz sizler aa hiç yakışmadı, kafa atın, tokat atın lütfen. Medeni olun:P


Tokat Atarım: 45 tane oy almış. %23'lük dilimi oluşturuyor. En çok oy alan ikinci şıkkımız. Bu kadar fazla oy almasını hem kızlara hem erkeklere yönelik pekte fazla enerji veya yetenek gerektirmeyen bir eylem olmasına bağlıyorum. Şiddet ile bir şey çözeceksiniz eğer tokat işe yaramaz, bazısı tokat arsızıdır hatta işlemez haha diye güler pis pis sonra döner döner sallar yumruğu ve yerdesin! Gitti karizma. O yüzden bu %23 lük kesim yanlış yolda. Yeni açmayı planladığım BlogMania Fight Club'da daha etkili şiddet yöntemleri öğreteceğim. Oraya gelebiirler. Kredi kartına 5 taksit yapıyoruz. Bu sayede yere serilen değil seren olacaksınız. Sana nasıl güvenebiiriz ukturk derseniz, çok kolay daha önce çekirgelere verdiğim tavlama dersleri ile ne kadar güvenilir bir hoca olduğumu görebilirsiniz. Bu alemde bizi mde kendi çapımızda bir namımız var sonuçta! Ayrıca böyle şiddet olmaz. Tokat ile olacak şeyler değil bunlar lütfen:P

Isırırım: Tam 39 oy almış. %20'lik bir pay almış kendine şiddet pazarından. Açıkçası daha çok kişi bekliyordum bu eylemi gerçekleştiren. Genelde kızlarımızın başvurduğu bir olaydır. Bun ısırma olayını yapan erkek kardeşlerimiz varsa onlara buradan çok pis laflar hazırladım. Anladınız siz. BlogMania Fight Club'a bekleriz sizleri de :) Şimdi ısırmadan ısırmaya fark var gençler. Çeşitli diş tipleri var biliyorsunuz. Nedir bunlar, yazalım. Tavşan dişliler, vampir dişliler, çeneden dışarıya taşan dişliler bir de normal dişliler. Bir de makine dişlisi var ama onun konumuzla alakası yok.

Neyse işte, en çok zarar veren grup tavşan dişliler. Nedeni ise öndeki dişler biraz daha uzun olduğundan ve öne doğru çıkış yaptıklarından dolayı birer çete gibi hareket ederler ısırma esnasınında ve ısırdıkları yere toplu bir basınç uygularlar. Güçlüdürler. Isırılan kurban erkek ise ısırıp gardını düşürdükten sonra kasıklarına doğru bir diz veya tekme darbesi kızları başarıya ulaştıracaktır. Seri bir şekilde yapılması gerek. Bu şıkkı seçen arkadaşlarımıza nacizane tavsiyemiz budur. Daha fazla bilgi için BlogMania Fight Club. Bayan hocalarımız bidost ve Ella eşliğinde sizlere de öğreteceğiz bunları. Sizler için varız. Dayak yiyen blogcu kalmayacak.

Saçını Çekerim: 21 oy almış. %11'lik bir dilimi var. 5 şıkkımız içinde en az oyu alan şık aynı zamanda. Buradan çıkaracağımız sonuç ise kızların artık birbirlerine fiziksel olarak şiddet uygulamadıklarıdır. Çünkü kızlarımız kavga ederken genelde saçını çekerler birbirlerinin. İlla elleri saça gider. Yolarlar bir nevi birbirlerini. Yolarım seni yelloz diye bir ulvi bir halk deyişimiz de mevcut. Bunu da hatırlatmak isterim.


İkinci çıkaracağımız sonuç ise bu sözden hareketle, gelenek ve göreneklerimizden uzaklaştığımız. Eskiden böyle miydi, kızlar kavga eder saç baş dalarlardı, sadece birbirlerini yolarlardı. Biz erkekler de izlerdik ne güzel taraf turardık, tempo tutardık. Ama şimdi anketten de gördüğümüz gibi saç çekmek yerine birbirlerine bıçak çekiyorlar, kafa falan atıyorlar. Kız dediğin saç çeker, kafa atmak benim gibi şiddet yanlıları için kızlar! Sizi sükunete davet ediyorum. Hanım olun! Özel eğitmenlerimiz eşliğinde BlogMania Fight Club'ta nasıl hanım hanım kavga edilir onu da öğretiyoruz. Hocamız ise Yesari. Bu konuda uzmandır kendileri. Gerçek bir hanımefendi.

Üzerine Otururum: 29 oy almış. %15 lik payı var bu alemde. Tam beklediğim oradan bir oy almış bu aslında. Şişman kardeşlerimizin yapabileceği en etkili yöntem. Çok fazla çevik olmadıklarından bir tokat veya yumruk sallayana kadar dünya kendi çevresindeki dönüşünü tamamladığından, hatta bazısında mevsimler değişiyorken böyle bir silahlarını kullanmaları pek akıllıca. Benim gibi kaslı rambo gibi insana pek işlemez ama öhöm işleyen insan çoktur. Ayrıca bu şekilde karşıdakini de psikolojik olarak büyük bir darbe vurmuş olursunuz. Çekip vursan daha iyi vallahi. Allah düşürmesin gençler bu duruma. Bu duruma düşmek istemeyen hafif zayıf kardeşlerimiz hemen bize başvursunlar. Özel eğitmenimiz Damat Ferit eşliğinde sizlere hem kilo alıp hem de dövüş teknikleri öğrenebilirsiniz.

Bir tavsiye. Çok çok fazla kilolu arkadaşlarla dalaşırken fazla yanına yaklaşmayın. Eğer yeterli güce sahip değilseniz ellerinizi tutup sizi alabora edebilir :) Gerilla taktiği uyguluyoruz, vurup kaçıyoruz. Enseye şaplak atarak da bu süreci eğlenceli bir şekle de sokabilirsiniz. Eğlenmek sizin de hakkınız sevgili şiddet severler:P

Kafa Atarım: Ve geldik en çok oy alan şıkkımıza. 56 oy almış tamı tamına. %29'luk bir reyting yapmış bu şiddet alanında. Başta da demiştim kafa atan insalnlar şiddeti doruklarında yaşayan insanlardır. Kafa atarken ayrı bir haz alırlar. Ama genelde kafa atarken kendi kafaları da acır. Ama yine bu zevkten vazgeçemezler. Çok değişik bir şeydir bu meret. Sigara tiryakiliği gibi bırakmaz peşinizi. Bir kere kafa atmanın tadını aldın mı bırakamaz insan. Kafa atarken o anı yaşarsın. Bu bir yaşam biçimidir, herkes anlayamaz. Yeri gelir hayvaaaaaaan!, öküz, gibi tabirlerle karşı karşıya kalsalar da onlar aslında iyi insanlardır. Toplum onları bu şartlara sürüklemiştir. Yoksa onlar da ister tokat atmak, üzerine oturmak, saç çekmek. Lütfen biraz empati yapalım :P

Bu seçeneğin bu kadar çok çıkmasına çok sevindim aslında. Benim gibi şiddeti doruklarında yaşayan insanların bloglarda varlığı sürdürdüğünü görmek beni geleceğe karşı daha da bir ümitlendiriyor Mutlu oluyorum. Şiddet olarak kafa atmayı tercih eden insan kesin çözümü sunar, dolandırmaz tokat ile falan olayı.

Ayrıca kadına yönelik şiddet kahrolsun. Herkes kendi cinsine şiddet uygulasın. Eşit güç dağılımı. Teke tek. 50 kişi olup bir adamı dövmek insanlığa sığmaz. Kora kor, düşe diş. Hodri medyan. Tabii şiddeti bir çözüm olarak kabul ediyorsanız geçerli bunlar :)

Küt. Bitti.
Devamı >>

8 Aralık 2010 Çarşamba

Blogmania nedir? | tüm çıplaklığıyla

Merhabalar, BlogMania manifestosunu yayınlamaya karar verdim. İçerisinde birbirinden şok ifadelerin de yer aldığı blogmania nedir sorusuna cevaplar :P Dikkat dikkat aşırı saçmalamadan bayılabilirsiniz. Ona göre gaz maskenizi takınız, az da olsa işe yarıyormuş böyle bir saldırıda. Hımm bence de çok saçma. Dene bence ne kaybedersin, belki ölmezsin :) Dur şunu da söyleyeyim de sonra sorun olmasın. Yazdıklarım tamamen benim bir yerlerimden uydurduğum şeyler olup kendi görüşlerimdir, blogdaki kimseyi bağlamaz. Ama beğenirse beğendim diyebilir o zaman bağlar. Lütfen beğeniniz :P


- Blogmania blogların bir parçasıdır, canıdır, ciğeridir. Yeri gelir dalağı olur koşarken yardım eder blogcusuna. Şişen dalağı yerine kendi dalağını verecek kadar harika bir blogtur. Yemez yedirir, giymez giydirir, öpmez öptürür :)) Çişim geldi abi benim dese yolda durup mola verebilecek kadar değer verir bloglara. Prostat mı olsun çocuk :P Sonra bir de hastane masrafı çıkacak! Ondan korkup önceden önlem alır. Tasarrufunu bilir, anasının gözüdür, büyüyünce giysin diye kendisine 2 beden büyük temalar alır. Kendine bakar, iyi giyimlidir. Fakir ama gururludur. Benim temam bitti sen de varmı ukturk abi dediklerinde elinden geldiğince koşan blogtur. Blog paylaşınca güzeldir. Bu dünyanın bir de öbür tarafı olduğunu düşünen blogtur. Sevap hanesine 5 temaya yardım etti diye yazılacak sonuçta:P Bu dünya gibi öbür dünyada güzeldir bu bloga. Zamanla bu yardımı unutanlar olsa da içerlemez fazla, yok nan gizli gizli ağlar:P Öyle mübarek öyle manyak bir blogtur. Çok akıllı olduğu söylenemez ama cin gibi blogtur maşallah. Tahtaya vuranı sever, tayyip sever:P

- Hem seven hem döven bir blogtur. Ne düşünüyorsa onu yazar öyle böyle değildir. Eğilip bükülmez. Gerektiği yerde lafı gediğine koymasını da bilir. Ama bu kadar agresif olan bu blog yeri gelince çok şeker, hafif komik, ( ukturk yazarsa komik diğerleri ehh işte, bidost yazarsa üşüyorum ben uvvv kış geldi sanıyorum, damat ferit yazınca kaçıyorum koşa koşa, laf aramızda kalsın da ne saçma bir adamdır o ya off :P) eğlenceli de olabilir rahat bir şekilde. Geçmiş yazılar bunu teyit edecektir zaten :) Harbi blogtur. Delikanlıdır. Haşindir. Serttir. Ama. Çabuk unutur. Salak mıdır? Arşivi sever! Armudun iyisini yer:P

- Seveni de sevmeyeni de çoktur bu blogun. Bir üst maddede belirttiğim kuyruğa basmalardan dolayı kaynaklandığını düşünür. Peki bundan rahatsız mıdır. Değildir. Kimsenin diyemediğini der. Hatta yazdıklarını ciddiye alan bir kitle olması, sinirlenmesi hatta cevap vermesi sevenin de sevmeyenin de sürekli takip ettiğini gösterir. Sevene canımız feda sevmeyene elveda prensibini kabul etmiştir. Gizli bir kuraldı bu tüh açık ettik :P Ama sevenlerinin daha çok olduğunu söyleyebilir, açık sözlü bir blogdur. Gücünü de buradan alır. BlogMania gücü özgürlüğünde :P

- Çekirge severdir. Onların eğitimi için canını dişine takar yıllardan beri. Çok emek vermiştir. Bir çoğu buradan aldığı eğitimlerle kurslar açmış, korsan eğitim vermişlerdir. Kız tavlama sanatının kitabını yazmış blogtur. Bir çok gencin hayatını karartmıştır ahhh pardon güzelleştirmiştir:P Onları motive etmek için hiç bir masraftan kaçınmamış türkü bile besteletmiş yüce bir blogtur. Çekirge marşı Fedekardır. Garip dostudur. Emekli, dul ve yetimin hakkı ondan sorulur. Yedirtmezzz!! BlogMania, bir ilim irfan yuvasıdır:P

- Kız annelerinin en sevdiği aile blogudur. +18 değildir. Örf ve adetlere bağlı geleneksel, geri kafalı br blogtur. Ama moderndir aynı zamanda. Hangisi işine gelirse onu uygular. Çakaldır. Çok çakaldır. Bu blogdaki bir yazıyı 3 kere okuyup yatan ergenlerin rüyasında huriler gördüğü rivayet edilir. Kızlar da hep bekledikleri beyaz atlı prensi görürler. Gönülleri hoş eder. Kalender bir blogtur. Bekara ve öğrenciye de evini verir. Öğrenci dostudur!

- En çok bidost ile Yejades'i sever. (Yukarda dedim benim görüşüm, beğenen beğendim desin:P) Vallahi çok sever öyle böyle değil. Kardeşi olarak görür. Yejades ile blogun başında beri beraberdir. Her zaman yanındadır. Gittiğinde bile yazarlığı devam etmiştir. Bidost ile ise 1 seneyi aşkın bir birlikteliği vardır bu blogun. En demirbaşlardır en en en :) Candırlar canandırlar. Farklı görüşleri savunurlar ama bu blogda birlikte olurlar, hayat bulurlar.

- Hiç kimsenin yapmadığını yapıp 100 lerce bloga yer vermiştir. Sadece şöyle bir blog varmış deyip link vermektense uzun uzun özgün tanıtımlar yapar. Başka da bir örneği yoktur. Taklit bile edilememiştir. Delidir. Blogu ana konseptini de bu yazılar oluşturur. Ismarlama değil (mail atmayın) sadece kişisel beğeniye dayanan yazılar yazar. Menfaatsiz sever.

Son olarak,

Kaşarlar giremez geri kalan herkese kapısı açık olan blogtur. Her bir şeydir. Kapı koludur, yornandır yastıktır, araba anahtarıdır, bujidir, siyatik sinirdir, tansiyon aletidir.

Aslında bir bok değildir sadece bir BLOG'dur. Algılayabilene tabii :P
Devamı >>

Açılın, ergen gidiyor................



Daha önce yazarlıktan ayrılanlar, bir görüşürüz yazısı yazdı mı, onu da bilmiyorum da gerçi, olayı dramatize etmeye gerek yok.



Aslında işin özü şu, hiç bir yerde ismim geçmiyor, ama ben de ****** Edebiyat'tanım. (Belki bu sizi şaşırtacak ama, ******* Edebiyat'ta olmam, kitap çıkaracağım anlamına gelmiyor) Ve bu son yazılanlar, beni içten içe rahatsız etti, bunu gittikçe alta gömülen uzun bir yorumda dile getirmektense, buraya yazmayı tercih ettim.



Neden rahatsız etti? Aslında, yazarların çoğuyla, hiçbir muhabbetim olmadı. Uncu ile sadece iki defa telefonda konuştum, *****, ******, PuCCa ve HBBA ile de sadece bir iki DM ve MSN konuşmasından ibaret.



Daha çok yüklenilen insanlar, aslında bu söylediklerimin dışında kalanlar, ********, TB gibi. Bunun da nedenini anlamıyorum aslında.



Bana göre *****'ın misyonu, sadece ünlü olmuş insanların kitabını çıkarmak kadar basit bir olay değil, olmamalı. Uncu, gerçekten çok derin bir şekilde Twitter, blog ve Facebook'larda araştırmalar yapıyor bu insanları bulmak için. Bu yüzden, kitap çıkaracak olan herkesin, ünlü, bilmemkaç bin takipçisi olmasını bekleyemeyiz. Binlerce kişi tarafından tanınması gerekmez, kitabın okunması için. Ya da kitap çıkaran kişinin yazdıklarını okumadan onu kötülemek, ya da takipçisi olmadığı için "********* yalakası" yaftası yapıştırılması bence, çok saçma.



Bu görüşlerimi de özellikle burada belirtmemin bir sebebi de, bu yazıları okuyanlar kenarda benim ismimi yazar olarak görünce, bir kuşkulanıyorlar. Diye düşünüyorum. Bu yüzden bunları burada söylemek, ve buradaki kısa süreli yazarlığıma bir son vermek istedim, çünkü gerçekten başından beri ve koşulsuz bir şekilde ***** Edebiyat'ın her kitabını takip ediyorum, edeceğim de. Kişinin Twitter'da mı, blogda mı ünlü olduğu, hangi TV programına çıktığı, hangi tarz müzik dinlediği falan da beni ilgilendirmez.



İşte böyle. Blogmania'yı uzun süredir tanıttığı eğlenceli bloglardan dolayı takip ediyor, diğer yazıların çoğunu, başlıkları ilgimi çekmediği sürece okumuyordum, açıkçası, yazar olmadan önce. Şimdi, hepinizden müsaade alarak, o günlere geri dönüyorum. Kaçınız beni tanıyor, onu da bilmiyorum da gerçi.



Esen Cullen.........







Ukturk tarafından reklam sansürü yapılmıştır :P Parasız reklam mı olurmuş!
Devamı >>

7 Aralık 2010 Salı

Göbek üstü edebiyat Twitter varsayımlarım doğru çıktı (belgeli oğlumm)

Konnichiwa:) Geçen gün yazdığım bazı kişileri rahatsız eden ama büyük bir kesimden destek alan (maiillerim kitlendi lan o derece yani:D) Göbek Üstü Edebiyat ile ilgili tespitlerim vardı ya onlar doğru çıktı dün itibariyle. Twitter ayağını birebir anlattığım gibi gerçekleşiyormuş :) Hem de daha fazlasıyla. Nasıl mı, çok basit olayın içinde yine Uncu amca var. Geçen gün TRT Haber kanalında Sosyal Medya diye bir program varmış (belki izleyenleriniz vardır) ben izlemedim ama daha sonra etkilerini duydum nooobooody diye ergen nickli bir kızımızı oraya çıkarmışlar takipçi sayısından dolayı. Popüleritesinden dolayı. Kim seçiyor acaba bu konukları. Çok mu aramışlar. Konu o değil zaten kimi çağırırsa çağırsınlar :)


Bu twitter popüleri kızın 11.0o0 takipçisi falan var twitter'da. Allah daha çok versin. Canım benim. Ve 25 kişiyi takip ediyor. (26 olmuş, 26. isim de isminin söyleme gereği duymuyorum) Kızın sadece 197 tweet atıp kısa süre içerisinden bu kadar takipçi kazanmasına kimse anlam verememiş Friendfeed'de ilgili konuları okuyunca anladım bunu. Çokta haklılar. Attığı o kadarcık! şeyde de hiç bir şey yazmamış. Ben bile daha çok tespit yaptım lan. Hadi bana da kitap çıkarın. Lütfen lütfen, bak ters takla da atarım. :)) Bir şekilde almış işte niye taşlıyoruz değil mi hahay :))

Olay burada başlıyor. Farklı varsayımlar duydum ama kafama yatmamıştı hatta twiitter'da da yazdım vazgeçtim yazmaktan diye bu sebepten dolayı havada kalmıştı olay :) Ama az önce yeni bir belgeye ulaştım yine Friendfeed sayesinde. Bir arkadaşımız screeshot almış. Zamanında bu kız, bu arkadaşı takip etmeye başlamış. O zaman mail geliyor hani. İşte o maili silmemiş. Aşağıdaki resimde görüyorsunuz.435 kişiyi takip ediyor.!! Yani takip edip edip bırakanlardan kendisi. Hell Yeah :)) Şu anda ise 26 sadece :) Çakaaallar ortaya çıkmayacak mı sandınız :) Bence bunun kitabını çıkarsınlar huhe:))


Veeee tüm malzemeleri aldınız. Nooboody isimli kızın ilk takip ettiği kişiye kim olabilir tabiiki de Uncu amca. Buradan bakabilirsiniz ilk takipçiye :) Ne sandınız. Uncu amca kral adam, bir de benim hesabıma el atsa da ben de ünlü olsam ne olurrrrrrrrrr, ölüyorum lan kıskançlığımdan:)) Ne ünlüsü Twitter ünlüsü asdasdasdas :D Sonra ben ona ne methiyeler ne şiirler dizerim. Tez konusu yaparım seni be amca :)) En son bugün takibe aldığı kişi ise malum görüyorsunuz :)))

Bu kız üzerinden her şeyi çözmüş olduk vallahi. Allah razı olsun kendisinden. İyi ki çıkarmışlar programa da belge edindik :)) Bundan önce dedikleriminde ne kadar haklı olduğunu görmüş oldu herkes. Bir daha da bir şey yazmam bu konuda sıkıldım çünkü. Geyik adamıyım ben uğraştırmayın beni, zorlamayın, sabrımı denemeyin lan :) Yoksaaa!! elimizde bulunan diğer şeyleri açarım kamuya huhe:) gizlilik falan kalmaz.

Bundan sonrası ise kolay işte ilk yazıda dediğim gibi tanıdığı tvci arkadaşlar sayesinde ergen dünyasına açılırlar. Sonrası kolay, ohhhhhhhhhhh gelsin tweetler mentionlar huhe:)) Eziksel hareketler bunlar :)

Gidip kitap okuyayım hummm :) Yok lan geç oldu uyuyayım ben oturup bunu yazdım adam olmam ben :)) Ultra geyik yazılara geri döneceğim bebişler. Beni böyle hatırlamayın ,agresif değilim ben :D
Devamı >>

5 Aralık 2010 Pazar

Bigidinlan! Blog | krematoryumdan bekleniyorsunuz!

Merhabalar. Her yazıya havaların soğuması, soğuması gerektiği, ha soğudu ha soğuyacak olması... temennisiyle giriyorum ama hala bir gelişme yok. Ama bu kez olmaya başladı sanırım bir şeyler. Kar olsun lütfen rica ediyorum. O avrupadaki köpek, kedi öldüren soğuk hava var ya onlardan gelsin, azıcıkta üşüyelim sonra yine ne zaman yaz gelecek ya diye isyan ederiz :P Havanın hal ve durumu hakkındaki bu samimi sohbetimizden sonra gelelim bugünkü konuğumuz olacak olan yüce insana. Ben çok sevdim, siz de sevin.


Blogun Adı: Bigidinlan

Bigidinlan! yeni bir blog. İlk yazısını 21 Ekim 2010 tarihinde akşam saat sekize üç kala yazmış. Ne zaman kış gelecek lan Kasım oldu bee söylenmeleri eşliğinde yazdığı rivayet ediliyor çeşitli kaynaklarca. Ne de iyi yapmış. Bu zamana kadar neredeydin kardeşim diyesi geliyor insanın. Okurken zevk aldım vallahi. Hem de yormuyor kafayı, bünyeyi. Madde madde yazıyor yazılarını. Twitter stayla diyebiliriz. Ama twitter'da değil de blogunda yazıyor bunları. Harbi blogger anlayacağınız yeni bir isim olmasına rağmen. (belki de eskidir) Blog aşkı var içinde. Hem eski bloggerların dediği gibi içinde blog aşkı olan adamdan korkmayacaksın yeğen, zarar gelmez ondan. :) Bloglara gönül verenler kıraathanesi olarak teşekkürlerimizi iletiyor yazarımız Vernonsullivan'a. Evet ismi "Vernonsullivan".

Ekip olarak sizler için Vernonsullivan'ın anlamı nedir diye günler süren bir araştırma yaptık. Sonraları öğrendik o kadar araştırmaya gerek yokmuş ekşi sözlükte yazıyormuş. :) Kendisinin bir sözlük yazarı olduğu konusunda şüphelerim var, bilmiyorum doğru mu :) Sözlük yazarlarından iyi blogcular çıkıyor. Mesela Rectoa. Ailecek bayılıyoruz. Hımm ne diyorduk evet Vernonsullivan tek bir kelime değil bi kere:P İkiye ayır onu ögelerine ayırır gibi oldu mu sana Vernon Sullivan. Ne kadar zekiyim öhömm:P Velhasıl kelam nickinin anlamı şu (iki nokta üst üste, alt alta) "Boris vian'in "mezarlariniza tukurecegim", "kizlar farkina varmiyor", "butun cirkinler oldurulecek" ve "derilerinizi yuzecegim" adli kitaplarini yazarken kullandigi takma isimmiş" Açıklayıcı oldu sanırım:P Yani gayet cool bir isim:P

Blogundaki ilk açıklaması şöyle olmuş. "Bu blog süresiz yayın olacak. Süreli ve sürekli yapabileceğimi sanmam. Sıkılıyorum". Düşüncelere sevk edecek cinsten bir açıklama. Yorumsuz olarak yayınlıyorum! Blogcumuzu daha yeni tanıdığımdan dolayı hakkında atıp tutamıyorum yeterli enformasyona sahip değilim:P Belki çok sinirlidir diye tırstım. Yapacağım uçuk kaçık zekaaa dolu esprilere ne diyon Laan sen ibiş!! diye girişmesi ihtimalini göz ardı edemedim. O yüzden hakkında dedikodu yapıp ileri geri konuşmayacağım. İleride belki yaparız. Blogleaks'de kirli çamaşırlarını açığa çıkarırız.:P

Bir öngörü oluşması için yazdığı yazılardan küçük alıntılar yapıp başımı alıp giderim buralardan. Artık eti sizi kemiği de sizin. Takip ederseniz etmezsiniz veya okursunuz okumazsınız sizin tercihiniz. Ama blogumuzun okuyucularının zevklerne çok güveniyorum ben kesin beğenecekler bu blogu:P

Romantik serseri diye bir laf var lan! Bir de gerçekten öyle davranmaya çalışan insanlar var. Rezalet!

Türk kadınlarına koca götlü deyip Shakira, Kim Kardashian ve Jennifer Lopez’in kalçalarına hasta olan erkekler var.

Üşüdüğü için pantolonun altına yün içlik giyen, herhangi bir sevişme durumunda çaktırmadan banyoda çıkartan arkadaşlarım var. Sırf bu nedenle deplasmanda sevişemiyorlar.

Bir arkadaşım saçlarımı boyatıcam, akıllı sarışın olucam dedi. Akıl kısmını nasıl halledecek hâlâ anlamış değilim.

Sütyenden çıkan pamuk, ne hayaller yıktın haberin yok.

Kop geeel! :)
Devamı >>

4 Aralık 2010 Cumartesi

Oh! Mishka


Ni hao ma? Bakıyorum ortalık kaynıyor, derken bir blog tanıtımı patlatayım ve insanların kafaları dağılsın diyerekten yabancı bloglardan çok sevdiğim ve takip ettiğim bir blogu sizlerle tanıştırayım dedim. Dadadadadadadaaaaam: Oh, Mishka

Çok şeker bir kızın kendi hayatına ait, sevdiği her şey hakkında bir şeyler paylaştığı şirin bir blog. yemek tariflerinden, hayat için 5lemelerine, erkek arkadaşıyla yaptıklarına, el işi yapımlarına kadar akla gelecek her şeyi burada bulmak mümkün. Ayrıca her zaman yazılarını çok güzel fotoğraflarıyla yayınlıyor. Okurken bir çok konuda size ilham verebiliyor. Yeni birçok site konusunda haberdar olabiliyorsunuz. Yemek tariflerini deneyebilirsiniz. Ayrıca bu kızın binin üstünde takipçisi var.

Bence hafif bir ev kızı hali var... Haha... İçimi açan bloglardan ama. Ne zaman klasik hislere bürünsem girip inceliyorum. Takip edin... Bir de, yabancı blogları gezinirken blogrollarında değişik çok daha güzel blogları bulabiliyorsun. İnternet sörfünün gözünü çıkartmayı yaşıyorum bazen... Ay! Hayat çok zor...



Devamı >>

3 Aralık 2010 Cuma

Göbek üstü edebiyat | kitap çıkarmak için gerekli olan malzemeler

Konnichiwa :) Kitap çıkarmak isteyen blogcu ergen gerileri için sonra kız kuruları için kılavız niteliğinde olacak bir yazı olacak az sonraki yazı. Çok seveceksiniz. Bayılacaksınız, çok teşekkürler damaatt diye boynuma sarılabilirsiniz :)) Ne yapmanız gerekiyor, ne aşamalardan geçmeniz lazım vee ne tür yalakalıklar yapmanız gerek, gözünüze nasıl bir gözlük takacaksınız hepsini tek tek açıklayacağım. Kafanızda herhangi bir soru işareti kalmayacak bebişim. Pukka ve her naneyi bilen adam dışında çıkacak her kitabı bu kategoride değerlendiriyorum. Duyduğum 2-3 tane var çıkacak olan sanırım daha fazlaymış bildiğimden. Şu bilmem ne edebiyat serisi varmış ya edebiyat parçalayan haa "Göbek Üstü Edebiyat" o kitaplardan bahsediyorum. Diğer kitaplardan değil. Yine yazdığımı anlamayacak kıt zekalılar, lütfen baştan okumayı bıraksın, lütfen :) Espri yapıyoruz şurada :D


- Aşağıda sıralanan maddelerin hepsi farklı kişilikleri yansıtıyor. Sadece 1.madde hepsinde ortak. O ana kaynak :) -

Gerekli malzemeler:

1. Bir tane Twitter hesabı. Önce twitter, o olmadan olmaz. Önce kitap evi sahibi Uncu amcayı takiple başlıyoruz işe. Ondan önce biraz şöyle, mırın kırın şeyler ayyy erkek arkadaşım beni aldattı tarzında şeyler ve erkeklerle ilgili acımasız girdiler girmek gerek. Erkek düşmanlığı ve biraz mağdur edebiyatı sizi göklere çıkarır. Sessiz çoğunluğun tweeti olursunuz. Ayyy bayıliirimm sanaaa diye şeyler gelir :)) Yoksa ıhh hayatta olmaz. İşte böyle şeyler yapıp ayrıca sürekli Uncu amcayı RT ederek falan dikkat çekiniz. Takipçiniz artmaya başladı mı tamam doğru yoldasınız demektir. "Afferin kızzz, başardın ilk aşamayı" monitörde bu yazması gerek seviye geçmeniz için. Süper Mario gibi, kapiş. Ama bu kez prenses yerine babayı alıyorsunuz :D

2. Bir blog adresi. Önce blog açmanıza gerek yok bebişim gördüğünüz gibi. Blogu zaten paravan olarak açıyoruz yemişim blogu canımm yaa twitter gibi ulu bir ortam varken 140 karakter ile tespitler sıralamak varken kim yazacak uzun uzun yazılar. Onun yerine kitap yazarsın yeaaa düşüncesi hakim olması gerek sizde. Yoksa ıhh olmaz. Bir hesap alıp ben blogcuyum diye dolaşıp kitap yazabilirsiniz, veya bedava peşinde dolanıp markalardan hediye alabilirsiniz. Canınıza kurban sizin be :) İsim olarak ise tavsiyem, "Salçaseverim" güzel isim öyle bi blog açabilirsiniz, az da küfür döşeyin ohh yavrum tadından yenmez :)) Onu beğenmediniz mi "Green Aristo" nasıl bence çok hoş çok sofistike :D Zaten sahte twitter şöhretiniz sayesinde osursanız veya Neyse canım deseniz 20 tane paylaşan çıkar :)) Süper di mi gözleriniz parladı, dolarları gördünüz mü? Gördüysen bebişim bu aşamada tamam :)) Blogu tumblr'dan falan açabilirsin, ergenler orayı çok seviyor! Humm unutmadan yazmanıza gerek yok 2 yazı yeter :)

3. Yok ben blog da yazacağım mı diyorsun daha zor yolu mu seçiyorsun. O zaman da sana neler ve nasıl yazacağını aktarayım. İlişkilerini anlatacaksın ballandıra ballandıra. Pukka'nın blogunu açıp okuyabilirsin neler yapabileceğini. Senelerdir süre gelen kızın kitabı çıkınca patlama yaşayan "çakma pukka blogları" ndan birini yaratacaksın bebişim. Mesela erkek arkadaşlarına takma isim takacaksın, o erik mi dedi sen de mandalina de, o pekmez mi dedi sen de reçel de. Öyle yani, anladın? Sürekli bir aktivite içinde olduğun imajı çizeceksin. Ayrıca öyle bir hava vermelisin ki tüm erkekler öküz, hayvan, kahrolası yaratıklar, hepsi onu aldatmış ama sen sütten çıkmış ak kaşık olman gerek. Hep kandırmışlar seni. Canım benim yaa senin teselliye ihtiyacın var kıyamammm :D Hatırlatayım, tüm ülke üstünden geçmiş görüntüsü çok prim alıyor. Edepsizlik forever bebişim :)) Aynaya baktığında bir edepsiz görüyorsan bu aşamayı da geçtin. Çok hızlı çıktın sen ya, maşallah :)

4. Yalakalık. Göbek üstü edebiyata yönlendirilen her türlü eleştiriye karşı göğüs göğüse çarpışmalısın kesinlikle. Yapılan eleştirinin ne olduğu hiiiç önemli değil veya nasıl yapıldığı. Eleştiri var hiyaaaaaaa! diye saldırı sana yakışandır. Yanına da iki-üç yalaka yalakası toplayıp gözü kapalı "at gözlüğü" takarak saldırı yapabilirsin. Sonra da ehehehuhee nasıl bastık ama diye zekasal belirti göstermeyen tweetler falan atarak kendini avutabilirsin :) Kraldan çok kralcı olmalısın bebişim. Bu sayede dikkat çekecek ve kitapçı abinin gözüne gireceksin. Bir de ismin FrenchKiss ise kesin doğru yoldasın. 3 vakte kadar kitabın raflarda. Şimdiden imza denemesi yapmaya başlamalısın :))

5. Göbek üstü edebiyatın yapacağın her türlü organizasyona katılacaksın. Uncu abiyi ve kitabı çıkanların yanında olmaya özen göstereceksin. Gidip tanışacaksın falan. Biraz girişken olmak gerek. Haha hihi tarzıda gülücükler saçıp pozitiflik saçacaksın. Sevgi kelebeği :)) Tanıdığın gazeteci arkadaşların da varsa tadından yenmez hemen senle ilgili twitter popüleri diye veya bugünkü konuğumuz burnunukaristirankiz.blogspot.com diye yazılar döşemesi senin üzerine olan dikkati artıracaktır. Ha gayret bitti bitecek. Bundan sonrası telefon çalar veya yok telefon çalmaz, bir twitter mesajı gelir, sakkalı amca senle görüşmek istiyordur. Hayırlı olssuuunn :D

6. Kitap çıktı popülerite tavan yaptı. Her şey güzel. Maşallah. Ama bir tane baş yalakan olması gerek. Hemen bulmalısın. Nasıl bir tip olmalı. Humm böyle delinin, manyağın biri olmalı. Hem ultra kaşar olmalı hem tüm değerlere saygısız ve karşı olmalı hem de fazla zeka pırıltısı göstermeyen hep düzülmüş bir yaratık olmalı. O tipler çünkü her yola gelir, her şeyi yapar, tam sana göre :) Eski dostlarından bahsetmiyorum, yeni yeni sana tutunmaya çalışan kımıl zararlılarını kasdediyorum. Öyle biri gerek sana bebişim :)) Nasıl bulucağım diye korkma çıkar bir yerlerden kesin. Çok var çoook :))

Çok uzun aşamalardan geçtin. Ama sonunda başardın. Bu kadar omurgasızlık ile ve şizofreni takılarak hak ettin bu ödülü. Hadi bereketini gör yavrum. Daha nice kitaplarının çıkması dileğiyle. Eleştirdim sanmayın, herkesin kendi seçimi bu yukardakiler. Herkesin yolu farklı ama su testisi de su yolunda kırılır. Ama çokta zor bir süreç değil gördüğünüz gibi, biraz mesai yapıp üstesinden gelebilirisiniz :)

Huhe:)
Devamı >>
 
Copyright Blog Manias All Rights Reserved
ProSense theme created by Dosh Dosh and The Wrong Advices.
Blogerized by Bonard Alfin Blogger Templates.